tag:blogger.com,1999:blog-26885924350188808552024-03-04T22:40:21.605-08:00MY WORLD =)Serdarhttp://www.blogger.com/profile/04438946326647171471noreply@blogger.comBlogger124125tag:blogger.com,1999:blog-2688592435018880855.post-48657685827214611192016-08-12T15:21:00.002-07:002016-08-12T15:21:16.095-07:00Merhaba İntörnlük :)Uzun zamandır yazmadığımdan mütevellit "Acaba yazabilecek miyim blog?" düşüncesiyle açtım gece vakti yine burayı sayın izleyen;ama bisiklete binmek gibi adeta azmak da sanırım. Şıkır şıkır akmaya başladı kelimeler zira bembeyaz çakma word ekranında sitenin. Hadi başlayalım...<br />
<br />
Başlıktan da anlaşıldığı üzere intörn oldum :D Yani doktorluğa 1 sene kaldı. Bilmeyen takipçilerim için belirtmeliyim sanırım. İntörn doktor demek 6. sınıf öğrencisi demek ve hastanede her işe koşan arkadaş demek bir nevi. Yeri gelince 10 kıdemli asistan gücünde yeri gelince 100 sekreter gücünde çalışan doktor demek. İrdelemeyelim durumu, uzar.<br />
<br />
1 aylık rotasyonlarımıza ben pediatri servis, yani çocuk servisi ile başladım geçen ay. 1 ay Hacettepe'de bölüm 34'te genel çocuk servisindeydim ve harika bir 1 ay geçirdim. Zira çömez asistanlarım, Pokemonum -yeni başlayan pediatri asistanlarına öyle deniyor- ve kıdemlim, diğer intörn arkadaşlarım harika insanlardı ve konsultan hocam da gelip vizit yapıp giden veya hiç gelmeyen bir konsultan değil de bizlere bir şeyler öğretmeye çabalayan bir insandı. Dolayısıyla hem eğlendim hem öğrendim.<br />
<br />
Nöbetlerimiz eğlenceli geçti. Hastalarım çeşitliydi ve birçok konuyu tartışarak verimli bir ay geçirmeme sebep olan bir ekipleydim. Pediatrik hasta takibini gayet güzel öğrendim diyebilirim ki herkese nasip olmaz bu.<br />
<br />
1 ay servisten sonra ise 1 aylık pediatri poliklinik macerası başladı ki onda da şanslı olarak nispeten diğer polikliniklere göre rahat olan Sosyal Pediatri bölümüne düştüm. Sosyal Pediatri adından anlaşıldığı üzere çocuk halk sağlığı aslında. Çocukların büyüme ve gelişimlerinin izlendiği, aşılamalarının yapıldığı bölüm. Eh haliyle genelde sağlıklı çocuklar ile muhattap oldum şu geçtiğimiz 3 hafta içerisinde ki içimdeki çocuk sevgisinin fışkırmasını durduramadığımı elbette tahmin etmişsinizdir. Sağlıklı çocuklar kadar tedavisi tamamlanmış kanser hastalarımızın aşılarının yeniden yapılması, yarık damak-dudak hastalarımızın takibi gibi komplike işlemlerin hocalarımıza danışılarak düzenlenmesi de yine bu bölümde ki neyse ki hocalarımız dünya tatlısı insanlar da bu konuda hiç sıkıntımız olmadı.<br />
<br />
Haftalık makale saatlerinde sunmamız beklenen makaleler ile eğitimimiz desteklense de bendenizin 2 hafta hangover halimle makale sunmaya çalışmam eğitimden ne kadar yararlandığımı biraz sorgulattı bünyeme haliyle :D Bu noktada arkadaşlarımdan özür diliyorum valla; ama n'apayım arkadaşım gelmişti uzaktan onlarla eğlenmek daha cazip geldi.<br />
<br />
Buradan sonra biraz programım farklılaşıyor ve Halk Sağlığı stajına geçiyorum. Programımın farklı olmasının sebebi Kasım'da ERASMUS ile Polonya'ya gidiyor olmam :D Tabi üşengeç bünyeme söz geçirip pasaport ve vize işlermlerime başlayabilirsem bu durum gerçekleşecek. Pasaport işlemleri için Ankara'nın hiçbir işten anlamayan bir ton insanını aşabilirsem işlerim hallolacak da işte...<br />
<br />
Bu konuyu da irdelemeyelim sevgili blog, zira bu da uzun ve can sıkıcı!<br />
<br />
Ama şunu söyleyebilirim, hayatım bir ton stres, birçok üzücü şeyle dolu; ama bunlar arasında en güzel olanlarını görmeye çalışarak dertlerimi hafifletmeye uğraşarak zamanımı geçiriyorum. TUS çalışması, yurt, arkadaşlar, intörn sıkıntıları vs. derken onlar apayrı bir yazı olur; olacak da umarım. Tabi ben zaman bulabilirsem!<br />
<br />
Şimdilik hoşçakal....Serdarhttp://www.blogger.com/profile/04438946326647171471noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-2688592435018880855.post-6587609642684379602016-03-14T15:51:00.001-07:002016-03-14T15:51:29.301-07:00Fiziksel İyiyim...Ama Gerisi?"10 dakika önce çıkmıştık dershaneden." - Dershane patlama alanının karşısı.<div>
"2 dakika önce inmiştik metroya." - Metro girişi patlama alanında.</div>
<div>
"Ben baya yakındım, basınç dalgasını hissettim. Korkunçtu."</div>
<div>
"Her gün arabayla geçtiğim yer."</div>
<div>
"Kırtasiyeye uğramasam..."</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Ve daha nicesi. Arkadaşlarımın cümleleri...Hayatlarının nasıl da pamuk ipliğinde olduğunu gösteren cümleler. Bugün bütün günü korkulu, tedirgin,şokta,üzgün ve inanamazsınız suçlu hissederek geçirdiklerini anlatan cümleler. Ben mi? </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Ben sabah kalktım. Yine lanet ederek "Off dershane!" diye. Duş aldım. Giyindim. Baya baya çıkıyorum evden. Vazgeçtim. Bilmiyorum neden. İstemedim gitmeyi. En kötü 2. olmadı 3. derse giderim dedim. Arkadaşa mesaj attım, ders iyiyse söyle ona göre geleyim diye.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Annem aradı. N'apıyon oğlum diye. Diyemedim gitmedim diye. Başlar çünkü neyin var? Üzgün müsün? Çok çalışıyorsun, dinlen...vs.vs. Üzülmesin dedim. Dershanedeyim anne, dedim. Hesapta gideceğim de kafamda. Bir şey olmaz böyle desem dedim. Hem yarın -14 Mart- tıp balosu var. Zaten çalışamayacağım. Oturayım bari bugün cuma günkü Sosyal Pediatri sınavıma çalışayım. Malum sarhoş olurum, akşamdan kalma olurum filan çalışmaya vakit kalmaz.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Akşam bir mesaj...Patlama olmuş. Saat 18.40 filan. Sanırım kafayı yiyordum! Tam dershane çıkış saati! Pazar eve dönme saati! Arkadaşlarım! Tanıdıklarım! Tanımadıklarım!</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Dünden beri bok gibi psikolojideyim. Herkes öyle. Şehir yağmurlu, şehir kasvetli...Suratlar asık. Gülemez oldu insanlar. Hayatlarını borç yaşar oldular. Sanki orada, o durakta olmadıkları için suçlu. Oradaki insanların günahı neydi sorularıyla...Sürekli "Şöyle olsaydı demek...", "Bunu yapsaydım demek..." diye senaryolar kura kura geçti bütün günüm.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Eve geldim. Sosyal medya inliyor ölen vatandaşlarımızın fotoğrafları, isimleri, görüntüleri ile. Ağlamaktan helak oldum. Televizyon...Sıfır. Sadece tartışan gerizekalılar. Sinirlendim bir de sinirimden ağladım. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
İçimdeki o çirkin hissi atmak için her zaman yaptığım şeyi yaptım. Harry Potter okudum. O da olmadı. Yazayım bari dedim. O bile kar etmedi. Silemedim hissi. Çünkü artık telefonlara "İyiyim." diye yanıt vermek bile saçma gelmeye başladı. Fiziksel? Fiziksel iyiyim. Ama gerisi...</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
Serdarhttp://www.blogger.com/profile/04438946326647171471noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2688592435018880855.post-42310686368871255992016-02-05T01:53:00.004-08:002016-02-05T01:53:39.618-08:00Geri DönüşYüzyıllar sonra yine geçtim klavye başına. Aslında yazmayacak, blogu kapatacaktım. Öyle karar aldım kendimce ama bir türlü elim gitmedi o sil tuşuna. Yazdığım onca yazının yedeğini almak belki o slime işini kolaylaştırırdı,bilemiyorum; ama üşengeç bünyemin buna da izin vermemesinden mütevellit olduğu gibi kaldı site aylardır tek satır yazılmadan. <br />
Hayır, birkaç revizyona da ihtiyacı var canım blogumun da benim bunu yapacak ne enerjim ne de vaktim var blog. Zaten bilgisayarıma da yeni kavuştum sayılır. Zira kendisi ta ağustostan beri arızalı.<br />
Şimdi arızalı dediğime bakma. Aslında olay basit bir şarj aleti sorunuydu ve yeni bir şarj aleti alınmasıyla tüm sorunum ortadan kalkacak ben yine mutlu mesut yazmaya veyahut dönem 5'in hayatıma yeni kattığı meşguliyetler dolayısıyla yazamamaya devam edecektim. <br />Yaz tatilinde şarj aletini değiştirdim. Daha sonra , İzmir'de bu değişimi yapmıştım, Ankara'ya döndüm ve şarj aleti yine bozuldu. Garantisi olduğu için bizimkilere gönderdim kargoyla, onlar değiştirdiler ve geri gönderdiler. Ama gel gelelim hem bilgisayarcı hem de kardeşimin dikkatsizliği ile şarj aleti ile uyumsuz bir güç kablosu geldi. Hayır geri göndermekle uğralmayayım 10-15 lira bir şey gidip güçş kablosu alayım dedim de Allahım bir insan herhalde bu kadar yanılabilirdi hayatında! Şarj aletindeki giriş öyle bir giriş ki tövbe billah bulamadım koca Ankara'da ya! Gören bilgisayarcı "Bu nasıl giriş la?!" şeklinde tepkiler verdi suratıma. En son 2 hafta önceki sömestr tatilinde aldığım yerden değiştirdim de şarj aletini bilgisayarıma kavuştum sonunda. Şimdiyse telefonla yetinmeye uğraştığımdan film izlemek dışında pek açmasam da elimin altında olduğunu bilmek huzuru ile yaşıyorum.<br />
<br />
Neyse bu da böyle bir anımdır diyerek hayatıma devam edelim...<br />
<br />
Hayatım şu aralar baya yoğun ve stabil sevgili blog. Hatta sıkıcı! Çünkü dönem 5'teyim ve küçük stajlar dediğimiz olay var; yani hastanede hemen her bölümde 2 haftalık -bazıları 3 hafta- stajlar yapıyoruz. Bunun anlamı 2 haftada bir sınav olmak demek. Az once beyin cerrahi stajının sınavından çıktım misal. Aslında bunun bir önemi yok zira bir tıp öğrencisi hayatı boyunca sınava girdiğinden deyim yerindeyse "sınav kaşarlanması" yaşıyor. Asıl sorun TUS :( (Buraya Whatsapp bezmiş emoji eklemeyi çok isteyen iç ses)<br />
<br />
TUS dolayısıyla haftasonu da dershanede ve çoktan unutulmuş temel bilimler ve unutulmaya yüz tutmuş veya doktorluk uygulamaları ile ilgisi olmayan saçma (evet kusura bakma ama baya saçma!) ancak TUS'ta sorulan şeyleri öğrenmek -İç ses: Saçmalama ne öğrenmesi. Ezberlemek!- için debelenmekle geçiyor. Başlarda çok güzel güncel güncel çalışırken birkaç ay once geçirdiğim ağır grip nedeniyle - iç sesim bunun da domuz gribi olduğunu söylüyor- kaçırdığım dersler ve çalışamama dolayısıyla sıfır derste güncelim ve bu beni sinir ediyor; ama ben napıyorum? Eve gidip çürüyorum.<br />
<br />
Aaa sanırım onu buraya yazmadım? Hemen hemen 1 yıldır yeni bir evde oturuyorum. Eski evimle aynı sokakta ama okuluma biraz daha yakın. Nasıl oluyor deme, sokak büyükse oluyor :D Ama sorun şu ki odam apartman boşluğuna bakıyor ve zemin kata. Bu da yanında iki bonus özelliği getiriyor:<br />1- Sarı kalın perdeler ile ışığın daha da loş olarak insanı yataktan çıkarmayan bir moda sokan "Çürüme Odası"<br />
2- Zemin katta olmasından mütevellit adeta bir derin bir mağara, adeta bir Iglo, adeta bir No-Frost buzdolabı soğuğu olması.<br />
<br />
Ve bu iki özellik akademik hayatıma keskin bir balta gibi iniyor sevgili blog. Zaten 2 gün oplan devamsızlık hakkımı da bu iki özellik dolayısıyla yataktan çıkmayarak harcıyorum. Ayrıca bkz: <a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Seasonal_affective_disorder">SAD</a><br />
<br />
Neyse bugünlük çok bir şey yazmadan yukarıda -bilgisayar lab.ından yazıyorum da- bekleyen arkadaşımla çay içmeye gideyim. Bu yazı aceleye geldi ama söz bir dahakine daha ayrıntılı yazacağım. Umarım...Yani sanırım. Emin olamadım. Neyse by :)Serdarhttp://www.blogger.com/profile/04438946326647171471noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-2688592435018880855.post-50255993016233969782014-12-08T05:22:00.000-08:002014-12-08T05:22:43.358-08:00Öğleden Sonra YazısıBir soğuk Ankara günüden daha merhaba sevgili okuyan. Hatırladınız mı bilmiyorum ama buralara yazıyordum ben bir aralar. Hatırlamadıysanız da sizi suçlayacak değilim zira ben dahi unutmuş durumdayım yazmayı emin olun. Halbuki deseniz ki bana "Serdar söyle bakalım nasıl kafanı boşaltırsın? Neler yaparsın boş zamanlarında?" yanıtım "Yazarım." olurdu genelde; ama artık neredeyse böyle bir cevabı vermeye korkuyorum. Ar ediyorum demeye resmen; çünkü "Hani ne yazdın, göster." deseler kalırım karşılarında günışığında kalmış baykuş gibi. <br />
<br />
Hayır hayatım çok dolu bik bik gibi bir söylenmeye de hakkım yok. Pediatri bitti, biteli de çok oldu üstelik. Neyse ki stajdan geçtim, kalmadım çok şükür. Üzerine de hatta pediatrinin seçmelisi "Çocuk Acil"i dahi yaptım 2 hafta. O kadar da meşgul değildim; ama işte olmayınca olmuyor yani yazmadım. Üşengeçlik başa bela tabi...<br />
<br />
Neyse şu aralar kadın doğum stajımın tadını çıkarıyorum sevgili okuyan. 2 ay pediatrinin yoğunluğunun ardından kadın doğum stajı adeta bir tatil gibi doğdu hayatıma. Kadın doğumcular iyi insanlar olduklarından boş takılmamıza izin veriyorlar Allahtan. Hem de baya veriyorlar! Günde kaç film bitirdiğimi ben unuttum yemin ederim. Yeni yeni yönetmenlere filan dadandın. Filmografilerini izlemeden bırakmıyorum o derece. Kitaplar desen aldı başını gidiyor. Diyete devam ediyorum. Sene başından beri "Çok zayıflamışsın Serdar." cümlesini daha da duymak istiyorum. Dış görünüş için kilo vermiyorum; daha çok diyabet, hipertansiyon gibi hastalıklar için gerekli risk faktörlerini taşıdığımdan aslında başladım ama görünümüme katkısını da yadsımayacağım sonuçta. İnsan mutlu hissediyor kendini.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhv4Z58JApcrjHuI-sQT6Cetgfgkf9i7VXm1-j1ViFjX-w8A36uDQw5KfHKlOhxVid3YqZsguQIRJJ1qCrtfs37Du9XmDH_GycaGfBodBvOTE-6C6tmX-Cewmh7Y3vABwJe9lr_vvIsTnx_/s1600/thCAXXH7HB.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhv4Z58JApcrjHuI-sQT6Cetgfgkf9i7VXm1-j1ViFjX-w8A36uDQw5KfHKlOhxVid3YqZsguQIRJJ1qCrtfs37Du9XmDH_GycaGfBodBvOTE-6C6tmX-Cewmh7Y3vABwJe9lr_vvIsTnx_/s1600/thCAXXH7HB.jpg" /></a>Şu aralar işaret dili eğitimi alıyorum. Tabi tamamını öğrenmek ne yazık ki şu sıra benim için pek mümkün görünmüyor ama en azından kendi mesleğim açısından ileride işitme engelli bir hastam olursa en azından kendisiyle küçük bir iletişim içinde olmak isterim diye düşündüm. Hocamız dünya tatlısı bir adam. Kendisinin de belli bir miktar işitme kaybı var; ancak iletişim yeteneği çok iyi. Onun sayesinde işitme engellilerin bakış açısına aşina olmaya, onlar gibi görmeye başladık gibime geliyor. Mesela işitme engelli çoğu vatandaş yeri geldiğinde iletişim kuramadığı için doktora dahi gitmiyormuş söylediğine göre ve bu beni çok üzdü. Bu alandaki eksikliklerden, yanlışlardan bahsetti. Tabi ki hemen hepsi devlet düzenlemelerine bağlı hata ve yanlışlar ancak toplum olarak da masum değiliz ne yazık ki.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVbnfhJ2njWAmVTmrucq2MrMyL0nEmdhDj4h0vJiB5Z9wGkW9ieLNN-Xeq4IDcc-WfBj6ISQzkMol5Qbe0IVcXct8p_nKZONIWSVceUy8AMqxxI5shRooW3FwsTG_DcgvGtjsgP93ka-Wa/s1600/ALFABE.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVbnfhJ2njWAmVTmrucq2MrMyL0nEmdhDj4h0vJiB5Z9wGkW9ieLNN-Xeq4IDcc-WfBj6ISQzkMol5Qbe0IVcXct8p_nKZONIWSVceUy8AMqxxI5shRooW3FwsTG_DcgvGtjsgP93ka-Wa/s1600/ALFABE.jpg" height="320" width="253" /></a>Geçen ders bir şey oldu ve çok hoşuma gitti aslında bu. Hocamız bir ülkenin işaret dilindeki adını hatırlayamadı ve çıkardı telefonunu 3G görüntülü olarak arkadaşını aradı ve işaret dili ile anlaşarak kelimeyi öğrendi. O kadar güzel geldi ki bu bana. Düşünsenize teknoloji ile bu kadar büyük bir engel artık engel olmaktan çıkıyor. 3G öncesi tabi ki SMS kullandıklarını hatta SMS kullanılmasının daha iyi olduğundan bahsetti hocamız. Böylece işaret dili dışında kısıtlı kelime haznesine sahip işitme engelli vatandaşlarımızın SMS'le en azından kelime haznelerini geliştirdiklerini vs. söyledi; bir yerde katılmadan edemedim ancak görüntülü bir şekilde jest ve mimiklerle ve kendimi ifade edebildiğim işaret dilim varken SMS'in de beni kısıtlayacağını düşündüm onların yerine koyarak kendimi. O yüzden bunun yararlı mı zararlı mı olduğu konusunda biraz da nötr kaldım diyebilirim.<br />
<br />
Artık yavaş yavaş kullanmaya başladık. Hafif hafif iletişim koyabiliyoruz; ama tabi ileri seviyede değil. Tabi ev arkadaşımın da aynı eğitimi alması pratik yapma şansıma ağır bir katkı sağlıyor itiraf etmem gerekirse. Umarım bu temel olur ve ileride ilerletebilirim.<br />
<br />
Haftaya yurtdışına staja gitmek için girmemiz gereken TurkMSIC sınavı var. İngilizce ve tıp bölümlerinden sorular yapmamız gerekiyor. Kendime güvenmiyorum pek ama yine de bir şansımı deneyeceğim. Belki yazın Romanya'ya filan giderim. Tabi yine de ihtimal vermiyorum; düşünmenin kimseye zararı olmaz diye düşünüyorum. Bakalım haftaya nasıl bir sınav bekleyecek bizi. O zamana kadar da azıcık İngilizce bakayım diyorum. Lisede yabancı dilinin Almanca olması ve hazırlık da okumamak açıkçası korkutuyor insanı sonuçta. Umarım iyi geçer.<br />
<br />
Geçmezse de çok da önemli değil. Çay içerim geçer. :D<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Serdarhttp://www.blogger.com/profile/04438946326647171471noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2688592435018880855.post-15722726781816000182014-10-10T13:53:00.001-07:002014-10-10T13:53:27.042-07:00Bir Başka Gece YazısıAh yine yazmayalı yüzyıllar olmuş sevgili bloguma...Öyle ki "En son ne yazdım ben ya?" diyerekten geçmiş yazılarımın arasına bile daldım son yazıma bakayım isterken...<br />
<br />
Son yazımdan devam edersem Lucy'i sonunda izledim. Çok tuhaf -aslında biraz da abartı- bir bakış açısıyla işlenen insan potansiyeli olayı gibi geldi. Ama düşünce fantastik ve her ne kadar saçma gelse de içimizden ufak bir parçanın da "Ah keşke olsa..." şeklinde dilediğimiz bir olay. İzlemeyenlere öneririm, zira ne kadar kötülemeye çalışsam da beğendim filmi.<br />
<br />
Peki o yazıdan sonra ne oldu? Evet, çok doğru bir tahminde bulunduğunu düşünüyorum -bulunmadıysan çaktırmadan okumaya devam et :) - Ankara'ya döndüm! Ancak 2 yıl üst üste çektiğim dönem 3'ün yegane amacı olan dönem 4'e bir diğer deyişle "Stajer Doktor"luğuma başlamak için!! Nitekim başladım da :D Hem de -beklediğim üzere- Pediatri yani Çocuk Hastalıkları stajıyla.<br />
<br />
Başlamak ama ne başlamak! Yani geçen seneden ev arkadaşım da aynı süreçlerden geçtiğinden hatırı sayılır miktarda bir bilgiye sahibim ve kendimi de buna göre hazırlamıştım zaten de insan karşılaşınca daha bir farklı oluyor haliyle. Yoğunluğumuz inanılmaz! Aslında dönem 3 ile karşılaştırıldığında pek değil gibi görülüyor kağıt üzerinde;ancak iş uygulamaya geldiğinde ne yazık ki akşam eve haşat halde gelmiş oluyorum. İlk 3 hafta propedötik -muayene eğitimi- eğitiminin yanında teorik dersler diğer 5 hafta servislerde hasta başı eğitimleri, ünitelerde küçük grup dersleri, patoloji konferansları üstüne katılmamızın zorunlu olduğu mortalite, vaka ve poliklinik vaka toplantılarıyla enerjimizi hastanede bırakıp çıkmamız;ancak üstüne eve gidip hastalarımızı,ilişkili durumları ve tabi ki sınava çalışmamız gerekli. Hal böyle olunca ne spora vakit kalıyor ne de diyeti adamakıllı sürdürmeye. Ancak yine de elimden geleni yapıyorum o konuda. Yani en azından hoca bakmazken bir iki adet diyet bisküviyi ağza tıkmak elimden gelenin en iyisi sayılırsa. Yoksa bir şeyler yemeye zinhar vakit yok sevgili okuyan. Kaç arkadaş patır patır fenalaştı düşük şekerden ne sen sor ne ben söyleyeyim;ama alıştık haliyle. Şimdilerde daha iyiyiz. Vakit aldı tabi adaptasyon ne de olsa. Umarım yazın verdiğim 3-5 kiloyu da bu nedenle geri almam :(<br />
<br />
Hasta başı eğitim demişken tabi ki 4. sınıf olmanın en güzel olayından bahsetmeden olmaz: Hastalar!<br />
<br />
Pediatride olduğumdan hastalarım pek tabii ki çocuklar. Ve benim gibi çocuk görünce ağzı burnu kayan sırf çocuk gülsün diye şekilden şekle giren bünyeye yapılacak şey mi bu blog! Yapılacak şey mi bu stajdan başlatmak?! İlk servisimiz olan Onkolojideki hastalar -ki kendileri çok ağır tedaviler almaktalar- gülsün diye elimden geleni yaptım. Bazılarında başarılı oldum; ama bazılarında ne yazık ki olamadım :/ Zira çocuklardaki o yabancılama ve üzerimdeki beyaz önlük en büyük düşmanımdı sanırım. Hatta ilk hastamdan şöyle bir hediye bile aldım. Kendisi 7 yaşında bir kız hastamdı.(İTİRAF: Aslında benim hastamla aynı odada kalan, başka bir arkadaşımın hastasıydı;ama olsun :D Benim hastam daha büyük bir yaştaydı çünkü)<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEicR1h4bTd4tQrzJB6VihXZRR0rCorhH243n0timN1Ube4CPGBlnsAJ3kPrIwyyHMiJ2eN7PW9CGO5sqnzNPmao6_Td4d1wiqYQeUhomqYkAJG-CKBI7GQeNOOe6YCoaOWpngwVeeZfg7tV/s1600/10320565_10152655350618991_8886315680045256227_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEicR1h4bTd4tQrzJB6VihXZRR0rCorhH243n0timN1Ube4CPGBlnsAJ3kPrIwyyHMiJ2eN7PW9CGO5sqnzNPmao6_Td4d1wiqYQeUhomqYkAJG-CKBI7GQeNOOe6YCoaOWpngwVeeZfg7tV/s1600/10320565_10152655350618991_8886315680045256227_n.jpg" height="320" width="240" /></a></div>
<br />
Sonraki servisimiz bebek servisiydi ve buradaki hastam onkolojideki büyük hastalarımın tersine 1.5 aylık bir bebekti. Kendisi tatlılıkta sınır tanımıyordu tahmin edebileceğiniz üzere;ancak araya bayram girdiği için kendisiyle çok fazla ilgilenme fırsatım olamadı ne yazık ki günlük muayenelerim dışında.<br />
<br />
Pazartesi ise adölesan servisine geçiyorum. Orada da arkadaşlarımın dediğine göre çok çeşitli yaşlarda ve çok çeşitli nedenlerden yatan hastalar mevcutmuş. Umarım güzel geçer...<br />
<br />
<br />
Tabi sınava az kaldığını ve benim konularımı yetiştiremediğimi söylememe gerek yok sanırım. OY DAĞLAR!!!<br />
<br />
P.S: Bir sonraki yazım beni deli eden üst komşum üzerine olacak sanırım! ŞU AN BİLE -23.52- KADIN MOBİLYA ÇEKİYOR YUKARIDA YA!!!Serdarhttp://www.blogger.com/profile/04438946326647171471noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2688592435018880855.post-26300375043454708282014-08-18T16:50:00.001-07:002014-08-18T16:50:22.442-07:00Gece YazısıŞu sıralar oldukça nadir bir şekilde kurulan bir cümle ile başlamak istiyorum yazıma sevgili blog: Serin bir İzmir akşamında yine geçtim klavyenin başına.<div>
Tahmin edilebileceği üzere cümlemizi nadir kılan "serin" sıfatı; çünkü burada -İzmir'de- o yok! Esen rüzgar dahi isyan ettiriyor sıcaklığından. Tabi bunları söylerken Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde ikamet eden arkadaşlarıma da bir selam çakmak isterim;çünkü biliyorum ki kendileri bu yazdıklarıma şaka gözüyle bakıyorlardır. Oraların sıcağını bilmiyorum;ama hayal edebiliyorum. Kendilerine acil serinlikler dilemekten de başka çare gelmiyor elden tabi ki.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Geçtim klavyenin başına dedim ya blog. E tabi müziksiz olmaz. Zaten gece + müzik + yazmak adeta ritüel halini aldı bende. Zaten stres atmam için elimde sayılı yöntem var. Bu da onlardan biri olunca kıymeti gittikçe artıyor gözümde. Gönül ister ki daha sık gerçekleştireyim bu ritüeli. Neyse bu aralar müzik bazında kafayı "Thirteen Senses" adlı gruba takmış durumdayım. İlginç bir şekilde bütün şarkılarını beğeniyorum. Tuhaf olansa grubu keşfim için -ne kadar komik olsa da böyle yazmalıyım sanırım- Cumhurbaşkanı/Başbakan R.T. Erdoğan'a teşekkür etmeliyim. Sebebi ise Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçilmesine o kadar üzülmemle/kızmamla ne zaman üzgün veya kızgın olsam yaptığım Harry Potter okumak veya Grey's Anatomy izlemek eylemlerinden ikincisini tercih etmem. Moral bozukluğuyla tekrar başladığım Grey's Anatomy'nin ilk bölümünün sonunda çalan bir şarkıyı azıcık internette aramam ile tanıştım grupla ve çok sevdim. Buraya da ekleyeceğim. Umarım sen de beğenirsin sevgili okur.</div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/VFroDCsVCeY?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<div>
<br /></div>
<div>
Tatil için Dikili'deydimdim blog ki bir önceki yazımda bildirmiştim. Beklediğimden iyi bir tatil oldu. Ailemle oldukça güzel vakit geçirdim. Kitap okuyamadım ama en çok ona üzülüyorum. Yani okudum ama istediğim verimde olmadı diyelim. Rüzgarı Dizginleyen Çocuk'a başladım. Aynı zamanda aylardır bitiremediğim "Kinyas ve Kayra"yı da bitirmeye çalışıyorum; neden çalışıyorum? Çünkü gitmiyor kitap. İlerlemiyor! Zaten karakterlere sinir oldum;ama onu bir başka yazıda anlatırım. Hatta kitabı bitirdikten sonra anlatmam daha uygun olur diye düşünüyorum. Gittiğimiz yer tam bir emekli yeriydi. Genel olarak Dikili öyle zaten. Sakin,sessiz, kafa dinlemelik. Tabi ergen kuzenlerimle olunca kafa dinleme kısmı pek olamadı bendenizde ama yine de eğlenceliydi. Bir diğer hatamsa interneti kapatmamam oldu sanırım;ancak o zaman da arkadaşlarımla iletişimi kesmem gerekirdi ki bunu yapamadım. Yapsam herhalde tam tatil olacaktı.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Şimdi İzmir'deyim. Hayat tarzı haline getirmeye çalıştığım diyetim tam gaz sürüyor. Tabi ki diyetisyenimin bana verdiği diyetle yavaş ancak sağlıklı bir şekilde zayıflıyorum;ancak kastan değil de yağdan verdiğim için arkadaşlarım inceldiğimi söylüyor. Hatta geçenlerde arkadaşımın hediye ettiği 36 beden kot pantolona girdim. Ama pantolonun geniş kesim ve esnek olmasının bu konuda çok da etkili olmamasını umarak (!) kendimi avutuyorum blog :D</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Bir diğer yaptığım şey ise dizi izlemek. Zaten beni takip edenler bilir dizi hastası bir insanımdır. Öyle ki dizimag'in kapanmasından sonra izlediğim,takip ettiğim dizilerin bölümlerini karıştırmaktan çok korkmuştum. Neyse ki bir arkadaşımın tavsiyesi ile bir site keşfettim. Episodecalendar.com bu konuda beni kurtaran site oldu. Tüm dizilerini ekliyorsunuz ve o da size takvimini getiriyor. İzlediklerinizi işaretliyorsunuz vs. Şu anda 23'ü devam etmek kaidesiyle tam olarak 29 dizi takip ediyormuşum. Yani 6 dizi bitirmiş kendini. 2098 bölümden de 1982 bölüm izlemişim. Az kalmış ha? Bu yaz bitiririm diyorum ki seneye taze bir başlangıç yapayım.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Bir diğer vazgeçilmez tatil aktivitesi de takdir edersin ki arkadaşlarla buluşmak. Haftasonu arkadaşlarımlaydım. Onlarda kaldık. Ece,Ahmet,Gizem ve ben. Cansu'nun migreni tuttuğu için gelemedi ne yazık ki. O illet hastalık zaten en olmadık zamanlarda vurur insanı,deli eder. Annemden biliyorum zira.</div>
<div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjxgjcun1aRTqZKNcRM0PHbDJ3ltGYKPI15d7jXgkYlRIG2pwsROeXis9yVXB1AFbv_NrMXnLuZGimJzbLL4Qx-twgYgtZTpcxcMHTQI7wsaTpeZC28kdvgLq14vCpaDnSakN6CyYUVFDm/s1600/The_Amazing_Spider_Man_2_Poster.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjxgjcun1aRTqZKNcRM0PHbDJ3ltGYKPI15d7jXgkYlRIG2pwsROeXis9yVXB1AFbv_NrMXnLuZGimJzbLL4Qx-twgYgtZTpcxcMHTQI7wsaTpeZC28kdvgLq14vCpaDnSakN6CyYUVFDm/s1600/The_Amazing_Spider_Man_2_Poster.jpg" height="320" width="230" /></a></div>
<div>
Neyse dördümüz çok eğlendik. Sohbet ettik,hayatlarımızın gidişatını yakaladık,film izledik, erik rakısından nefret ettik,nefis kahvaltı ettik, birbirimizi snaplere boğduk -Ahmeti de snapçi yaptık- Olabilecek en iyi şekilde değerlendirdik vaktimizi.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Film olarak Evrim (Trasendence)'ı izledik. Bilim kurgu açısından gayet etkileyici bir filmdi;ama ben sonunu beğenmediğimi itiraf etmeliyim. Biraz sınırları zorluyor gibiydi. Neyse spoiler vermeyeyim de izleyin. Beğenirseniz yorumlayın. Diğer filmimiz ise eski ev arkadaşlarımın izlemediğim için beni hep kınadıkları;aslında benim de çok isteyip de bir türlü vakit bulamadığım Godfather'dı (TAMAM KÜFÜR ETMEYİN!) Biliyorum baya bir kızdınız bana daha önce izlemedim diye; ama napayım kısmet bugüneymiş. Tabi ki devamlarını da izleyeceğim merak etmeyin.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjB7iG5tlWsINuIuWzpcPZW0ie6ABXJ40QRQh3-sL_qlbzDaJks1mwamDXT4K4Qzymb3gauGafWTcCnlHzG9nfmoJHjBX109rB7TQtEpmHaYQl3EC_2MiGQD9TMWtdIMdn3DjpBEyzxNJR5/s1600/Maleficent-(2014)-149.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjB7iG5tlWsINuIuWzpcPZW0ie6ABXJ40QRQh3-sL_qlbzDaJks1mwamDXT4K4Qzymb3gauGafWTcCnlHzG9nfmoJHjBX109rB7TQtEpmHaYQl3EC_2MiGQD9TMWtdIMdn3DjpBEyzxNJR5/s1600/Maleficent-(2014)-149.jpg" height="320" width="224" /></a>Son olaraksa Maleficent ve Spiderman 2'yi izledim. Maleficent'a bayıldım! Bir masalı bu kadar farklı bir şekilde bitirmeleri beni benden aldı. Klasik bir Disney'in dışına çıkış gördüm ki biraz da Frozen'ı hatırlattı ve Disney'in sanki "True Love (Gerçek Aşk)" kavramını artık farklı açılardan ele alma çabası olduğunu gösterdi bana. Spiderman 2 ise görselliği ile tabi ki büyüledi; ancak sonuyla üzdü. Baya üzdü...Bir ara ise Lucy'i izlemek istiyorum; tabi bu sıcakta dışarı çıkmayı göze alabilirsem!</div>
Serdarhttp://www.blogger.com/profile/04438946326647171471noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2688592435018880855.post-12482998581259094002014-08-01T02:45:00.000-07:002014-08-01T02:45:39.862-07:00Kemik Torbası...Çok önceden bir kitap okumuştum. Stephen King'in...Sevmem aslında Stephen King'i. Yani en azından o kitabından sonra sevmemeye başlamıştım. Kemik Torbası...<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRncZ5uQrbcn3u3LbmYOlZpVNsFI0aYpBKcz8TkOmKp1grzfggwYhoqL79i5oBJlJYhySicKnj-JWOVlW0q3xKnDv66tPY_iZo3ZZ0PN1e3YbZBcBHfQeWtvlcRn1bmo-Xc4QvlVFwwtcO/s1600/indir.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRncZ5uQrbcn3u3LbmYOlZpVNsFI0aYpBKcz8TkOmKp1grzfggwYhoqL79i5oBJlJYhySicKnj-JWOVlW0q3xKnDv66tPY_iZo3ZZ0PN1e3YbZBcBHfQeWtvlcRn1bmo-Xc4QvlVFwwtcO/s1600/indir.jpg" /></a>Ondan önce "O" kitabını okumuş ve bir kitaptan ilk kez korkmuştum sevgili blog ama konumuz bu değil.<br />
<br />
Neden Kemik Torbası'ndan bahsederek başladım anlatayım: Kitap yazarımız Michael Noonan'ın karısını kaybetmesi ile tabiri caizse hayata küsüp bunalıma girmesini ve bu yüzden de hiçbir şey yazamamasını yani yazarlara özgü "Duraklama Devresi'ne girişini ve ardından yazlık evine taşındıktan sonra bir dizi garip olayı anlatıyor. Tabi hikayenin benle ilgili olan kısmı anladığınız üzere "bir dizi olay" değil "Duraklama Evresi." ; çünkü bendeniz bu yıl içinde bu duraklama devresi olayından fena halde muzdariptim ki yazılarımın tarihlerini takip ederseniz ne demek istediğimi net bir şekilde anlayabilirsiniz. Sebebi de tabi ki tahmin edebileceğin üzere dönem 3'te kalmak.<br />
<br />
Çok kez geçtim parlayan ekranın karşısına. Açıp boş sayfaya baktım, yazdım sildim, yazdım yayınlamadım. İstemedim içimdekileri dökmek bir çırpıda ya da yapamadım. Yetersiz geldi kelimeler. Çok zor geldi hissettiklerini,düşündüklerini yazamamak. Anlatamadım derdimi boş sayfaya. Daha da delirdim.<br />
<br />
Neyse ki geçti. Ve ben öğrendim. Haksızlıklara maruz kalmanın ne olduğunu gerçek anlamıyla öğrendim. Ve insanların yüzsüzlüğünü de. Yüzüne gülüp de arkandan neler yapabilecek potansiyelde olduklarını çok iyi anladım. Bundandır ki yılın ilk yarısı benim için depresyon içinde geçti. Mutlu Serdar yoktu o yarıda. Mutlu görünen Serdar vardı. Hatta biraz sinir bozucuydu. Bunları anlatmayacağım;zira hep yetersiz kaldım anlatmaya. Bu yıl da bir ton hatalı soru, bir ton insafsız hoca vardı. Artık uğraşmak bile istemedim. Sadece etkilenen arkadaşlarıma üzüldüm.<br />
<br />
<br />
Şimdiyse artık o yakada duran dandik vesikalık fotoğrafımın bulunduğu, altında "Stj. Dr." yazılı kartı almaya hak kazandım blog. Artık 1 yıldan beri kitaplığımda tozlanan kutusunda inc gibi saklanan steteskopumu kutusundan çıkarmanın zamanı geldi. Eylül'de 4. sınıfıma başlıyorum.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgFRUSFRohdT17cbxI5ASPsQOy2SdidunyNGWx1coWwbmMg1sRei_L4MYTjhmK6X6es8PFZt5IMogRDDSSI-iT0Kwa5fpz6L47_axAloi460hPc_Vrb54PsM_OjeA3DU3ec1r1svcEB9Oqc/s1600/5562154.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgFRUSFRohdT17cbxI5ASPsQOy2SdidunyNGWx1coWwbmMg1sRei_L4MYTjhmK6X6es8PFZt5IMogRDDSSI-iT0Kwa5fpz6L47_axAloi460hPc_Vrb54PsM_OjeA3DU3ec1r1svcEB9Oqc/s1600/5562154.jpg" height="240" width="320" /></a>Şu an ise yaz tatilimin keyfini çıkarıyorum. Günlerim yatmak, dizi, kitap ve diyet-spor ilegeçiyor. İzmir sıcağında yaşamaya çalışıyorum anlayacağın. Pazar günü ise ailecenek - ama öyle anne,baba kardeş ailecenek değil bildiğin teyzeler çoluk combalak filan kalabalık ailecenek- olarak Dikili'ye tatile gidiyorum. Orada internetim olmayacağından yazamayacağım büyük ihtimal;ama seçim için geleceğimden o zaman yazarım ayrıntıları da çok heyecanlı şeyler olacağını düşünmüyorum. Zira tam istediğim gibi kafa dinlemeceli bir tatil olacak gibime geliyor. Deniz, kum, kitap ve okeyli bir tatil haftası! Daha ne isterim blog :D<br />
<br />
Not: Kemik Torbası'nın dizisini de yapmışlar. Vay arkadaş!Serdarhttp://www.blogger.com/profile/04438946326647171471noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-2688592435018880855.post-44237122724865097232014-02-27T02:45:00.001-08:002014-02-27T02:45:28.093-08:00Öğle Arası Yazısı<br />
Burnumun akışı...durduramıyorum blog...Biliyorum hep seni ihmal etmekten geliyor bunlar başıma. <br />
<br />
Şu an okulun bilgisayar laboratuvarındayım. Oradan yazıyorum şaşkınlıklar içinde. Neden dersen gelmeyeli ne kadar oldu buraya bilmiyorum ama bir gelişmiş. Sandalyeler yenilenmiş. Monitörler düzelmiş. Bilgisayarlar güncellenmiş. Her ne kadar Chrome-Firefox-Yandex gibi tarayıcıların yüklenmesine inanılmaz bir direnç görülse de en azından Explorer'ın son sürümü var ki bu bile bir başarı bu okul için emin ol.<br />
<br />
Facebook vs. tabi ki kapalı. Giremiyorsun. Ama şaşkınlığıma şaşkınlık katan 8tracks'e buradan girebilmem ve The Perks of Being a Wallflower'da da dediği gibi "good music" dinleyerek parmaklarımı çalıştırabiliyorum klavye üzerinde. Youtube da açık bak şimdi farkettim. Şaşkınlığım katlandı bak...<br />
<br />
Öncelikle ne kadar uzun zaman olmuş yazmayalı. Onu farkettim. Aslında çoktan farketmiştim ama bir türlü başına oturma fırsatı bulamadım blog. Bu konuda bahanem de yok. Tatil filan da vardı halbuki; ama olmadı işte. Yazamadım. Olmayınca olmuyor tabi. Çok gece boş sayfayı karşıma açtım da kapadım. Üşendim galiba. Ama az önce dersimi satıp da MEDISEP odasına gittim ve içimde bir his bir his...Hani olur ya böyle gelmiştir başınıza. Açıklayamazsın. Kötü bir şey olacak hissi. Böyle iman tahtasının hemen altında. Mideyi de karıncalayan o çirkin duygu. Havadan mı dersin,sıkıntıdan mı...Bilemedim. Umarım yanılıyorumdur ve bana yaşattığı sıkıntıyla kalır burada bu his.<br />
<br />
Belki yazmak iyi gelir dedim de attım kendimi buraya anlayacağın. Bekleyemeyeceğime karar verdim eve kadar. Belki de geçen hafta gittiğim partidendir bu his...Çok içtim...Sarhoş oldum. Ama öyle "Offf hiçbir şey hatırlamıyorum abi!" sarhoşluğu değil. Eğlenmeyi arttıran, güzel insanı daha güzel yapan sarhoşluktu. İstemeden birilerini kırmış olabilirim. Her ne kadar sanmasam da...Kütüklüğüm mü tuttu acaba? Bilmiyorum. Of neyse girmeyeceğim bu konuya.<br />
<br />
Bulaşık makinesi alıyoruz! Yani alacağız. Ama daha karar veremedik. 2. el mi almak yoksa sıfır alıp taksitle ödemek mi? Sıfır alıp taksitle ödemek sanki daha mantıklı geldi 3-4 yıl kullanacağımızı düşündüğümüzde. Çünkü bilen bilir; bulaşık, bir öğrenci evinin laneti! Çıkmaz sokağı! Bitmeyen çilesi! Hele ki gününü dakikalarla sayan biz tıpçılar için. Hayatımız ev arkadaşımla bulaşık yıkamak üzerine kurulu resmen. Ufak bir sorun mutfağın -ki bize özel değil lanet olası şehirde her evin mutfağı!- küçücük olması. Biz de eve girdiğimizde bulunan ocak-fırını çıkarıp bulaşık makinesi üzerine set üstü ocak koymakta bulduk çözümü. Zaten bir elektrikli fırınımız olduğundan gazlı fırını kullanmıyorduk. O yüzden çok bir şey değişmeyecek gibi duruyor hayat kalitemizin artması dışında.<br />
<br />
Neyse anlatacak çok şey var da çok karışmasın yazı. "Public" yazan biri olmasam neler neler yazacağım da...Belki ileride takma ad ile blog açar ya da kitap yazarım blog...Bilemedim. Olmuyor böyle...Serdarhttp://www.blogger.com/profile/04438946326647171471noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2688592435018880855.post-57758700823378673532014-01-06T15:25:00.003-08:002014-01-06T15:25:34.448-08:00Yılbaşı-Eskişehir"Yazmayalı yine bir aydan fazla olmuş blog ki bence buna da şükretmek lazım. Bir ton koşturmaca arasında zor vakit buluyorum buraya (Evet,tamam. Ben de yemedim. Haklısın.)<br />
<br />
Sağlık,mutluluk,huzur bla bla girmeyeceğim lafa. Zira bundan 2013 için de ondan önceki için de ve ondan önceki..."<br />
diye kalmışım son yazı taslağımda blog...Şu an o kadar yorgun o kadar yorgunum ki gözlerim durduğu yerde kapanıyor ama geldi bir kere lanet yazma isteği ondan engel olamadım yazmaya devam edeyim dedim. Neden yorgunsun dersen? Sabah 8.40tan beri 8 saat ders dinledim. Üzerine TUS dershanesinin dersi de eklenince 12 saattir non-stop ders dinliyorum blog ve beynim yandı sanırım az önce. Resmen yanık kokuları geliyor burnuma.<br />
<br />
Neyse..Devam edelim. Dediğim gibiher yıl aynı şeyleri diliyoruz da hemen her yıl bir öncekini aratır nitelikte blog. Sence de öyle değil mi? Gerçi 2013'ü hayatımda bir kara leke olarak anacağım orası kesin. Hayatımda keşke olmasaydı dediğim yıllardan; lanet olsun ki ablamın evlendiği bir yıl filan...Azıcık oradan kurtarıyor. Yoksa sileceğim yani kafamdan. Umarım 2014 selefinin izinden yürümez de az güldürür yüzümü.<br />
<br />
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-mrcBXKaeBE4/Uss7RpW5KqI/AAAAAAAAAW4/M0UYX4LMZOo/s1600/DetayResimHandler.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-mrcBXKaeBE4/Uss7RpW5KqI/AAAAAAAAAW4/M0UYX4LMZOo/s1600/DetayResimHandler.jpg" height="177" width="320" /></a>Peki yeni yılda ne yaptım blog? :D Eskişehir'deydim! Ev arkadaşımın ailesini ziyarete gittik. Şimdi in san doğal olarak soruyor: Mal mısın çocuğum? Neden İzmir'e biricik aileni ziyarete gitmedin? diye ki haklı bir soru kanımca. Ancak işler planladığım gibi değildi. Yoksa ben de istemez miydim ailemle geçireyim yeni yılı. Ama işte kader...Zaten 9'daki trenine 20.10'da evden çıkmak üzere hazırlanan arkadaşımın ısrarı ile son anda karar vererek gittim ki perşembe günkü laboratuvar için geri dönecektik. Ama sonra noldu ne bitti bilmiyorum bir baktım cumartesiye kadar oradayım. Laboratuvardır,derstir...Öyle böyle satmadım! Hepsi uçtu gitti. Sonra da işte böyle TUS dershanelerinde "belki aklımda bir şey kalır." umuduyla derslere koşuyorum işte. Hiç de öyle pat diye bir şey yapan biri değilimdir. Oturur,planlar öyle giderim vs. ama işte oldu. Eh haliyle anneden de yedik fırçayı "Madem satacağın vardı neden İzmir'e gelmedin?" diye...Haklı tabi kadın. Ama işte...<br />
<br />
Yılbaşında sakin standart bir Türk ailesi kıvamında girdik 2014'e...Reyhan Teyzeciğimin enfes yemekleri ve profiterolü eşlik etti bize. Gecemizi de Cem Yılmaz ve Tolga Çevik şenlendirdi. Bildiğin aile yılbaşısı işte :D<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-dklBodYk4sk/Uss67DLe1UI/AAAAAAAAAWg/DzgCuANKMG4/s1600/can-im-eskisehir.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-dklBodYk4sk/Uss67DLe1UI/AAAAAAAAAWg/DzgCuANKMG4/s1600/can-im-eskisehir.jpg" height="212" width="320" /></a></div>
Ama tatil yapmaya da gitmedik tam. Oğuzhan Kadın Doğum sınavına ben de derslerime çalıştım. Hem de Anadolu Üniversitesi kütüphanesinde! ALLAHIM O NASIL YER YA!<br />
<br />
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-oN5Vt0CT9nc/Uss67a_36EI/AAAAAAAAAWk/yEgeL3z3W_c/s1600/eskisehir_anadolu_universitesi4.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-oN5Vt0CT9nc/Uss67a_36EI/AAAAAAAAAWk/yEgeL3z3W_c/s1600/eskisehir_anadolu_universitesi4.jpg" height="212" width="320" /></a>Resmen aşık oldum blog. Bizim kütüphane halt etmiş yanında! Tekli çalışma odaları,çoklu çalışma salonu,manzaralı masalar,tekli bölmeli masalar,raf raf yüzlerce her konudan kitap! Ve asıl bayıldığım gazete arşivleri! Hemen her gazetenin her sayısının bulunduğu arşiv! Cilt cilt,çarşaf çarşaf! Oturup 80leri 90ları okudum gazetelerden...O yılların olaylarını gün gün okumak çok tuhaftı,çok hoştu. Kütüphanede çalışan arkadaşımızın da torpiliyle güzel bir gün geçirdik. Liseden arkadaşım Selin'le karşılaşmam da çok güzel bir tesadüftü. Gerçi pek tesadüf sayılmaz zira sosyal medya karşılaşmamıza ön ayak oldu :D<br />
<br />
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-xiRPQ173leA/Uss67LDxvDI/AAAAAAAAAWs/ITU5yPHcK08/s1600/1347540229_kutuphane.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-xiRPQ173leA/Uss67LDxvDI/AAAAAAAAAWs/ITU5yPHcK08/s1600/1347540229_kutuphane.jpg" height="212" width="320" /></a>Kütüphanesinin yanında kampüsüyle de beni kıskançlığımdan çatlattı üniversite o da ayrı mevzu.<br />
<br />
<br />
Şimdi ise o sattığım derslerin acısı burnumdan geliyor. Konularımı yetiştirmeye çalışıyorum. Endokrinden de 59 aldım...Amfi ortalamasının 52 geçen seneki notumunsa 39 olduğunu düşünürsek fena değil bence...<br />
<br />
Eh sanırım bendeki havadisler bu kadar...Aslında vardır da yorgunluktan beynim durdu aklıma gelmiyor büyük ihtimal. Ama söz gelecek sefere arayı bu kadar uzatmayacağım blog.<br />
<br />
Serdarhttp://www.blogger.com/profile/04438946326647171471noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2688592435018880855.post-79579302231818358312013-12-02T14:36:00.001-08:002013-12-02T14:38:26.030-08:00Ne Var Ne Yok?Sonunda klavyenin başına oturdum blog...Aslında klavye başından kalkmayıp da "Sonunda klavye başına oturdum." cümlesiyle başlamak da ironi mi desem ikiyüzlülük mü desem bilemedim yemin ederim.<br />
<br />
O kadar uzun oldu ki yazmayalı en son ne yazdığıma bakmak zorunda kaldım. Baya bir efkarlanmışım da yazmışım son yazımı anlaşılan. O zamanlarki -sanki yıllardan bahsediyorum yalnız hepi topu 1-1.5 ay bir şey!- ruh halim depresif,kızgın,karmakarışıktı. Şimdi sakinleştim. Hem zaten sakinleşmeyip de ne yapacaktım ki? Sinir,stres sadece bünyeye zarar. Demişim zaten "Giden gelmiyor geri." diye. Aynısını çok sevdiğim lise fizik hocam da söyledi: "Geçmiş,geçmişte kaldı. Önüne bak." diye.<br />
<br />
Hem gittikçe daha iyi oluyor sanki yıl blog. Hematolojiden aldığım 82 üzerine enfeksiyondan da 83 aldım. Bu da sene sonu ortalaması için hatırı sayılır bir puan demek.<br />
<br />
Seçmeli komitemiz yeni bitti. 1 ay boşlukta yüzdük resmen! Filmin,dizinin dibine vurdum. 3 kitap okudum. Boş boş takıldım anlıyacağın. Az endokrin çalışayım filan dedim ama olmadı. O boşluğa bünye çok dayanamadı. Koyverdi anlayacağın. Seçmeliden de 100 bekliyorum. Eğer o kalori sorusu 20 değil de 30 ise :D Tabi Adli Tıp'çı söz verdiği gibi yoklamada tam olanlara 100 verirse...Onun da kokusu çıkar bugün yarın ki % 5'lik komite...Az değil.<br />
<br />
Bugün de endokrin başladı. Korkulu rüyam. Nefretim. Hayırlısı artık....<br />
<br />
Neyse çok konuştum. Dersler cephesinde durum bu. Onun dışında haftasonu Eskişehir'e gittik ev arkadaşımla. Onun ailesi orada yaşadığından mütevellit bir ziyaret edelim dedik. Annesi de ,sağolsun, davet eip duruyordu madem boşuz gidelim dedik. Çok güzeldi Eskişehir! Türk Kültür Başkenti olacak olmasından dolayı hummalı bir inşaat hakim şehre ama harika hala. Yani ben zaten TurkMSIC Genel Kurul dolayısıyla gitmiştim ama öyle çok gezememiştim haliyle oturumlardır, hangoverlıktır falandan ötürü. Aile ile çay-meyve keyfi, 3D film izleme ve Reyhan teyzemin muhteşem yemekleri ve profiterolü -bu ayrı belirtilmesi gerekn bir lezzet sevgili okur- ile harika bir 3 gün geçirdik.<br />
<br />
Bu arada spora başladım. Bildiğin spor salonuna gidiyorum. Eşyalarımı çantama tıkıp çıkıyorum evden ve kaplumbağa misali geziniyorum ortalıkta. Seçmelinin boşluğunda artık neredeyse marketteki kasiyer bile "Spor yap camış." bakışı attıktan sonra takıldım Yağmur'un peşine gidiyorum. Yağmur her gün spor yapan arkadaşım. Beraber yürüyüp,koşuyoruz. Ben kas filan çalışıyorum;ama öyle aman aman vücut geliştirme değil. Maksat kas kitlesi artsın. Zaten cüsseliyim bir de Arnold Schwarzeneger olmanın manası yok değil mi ama?<br />
<br />
Aşk hayatım ise bildiğiniz gibi. Ben yine birinden hoşlanıyorum. Sinyallerimi gönderiyorum. Sinyaller manyetik duvarlardan seke seke suratım çarpıyor. Gerçi hoşlandığım kızla şu aralar bir şeyler olabilir. Umarım blogumu okumuyordur ki bu yüzden yazımı sosyal medyada paylaşmayacağım artık. Aslında sırf böyle şeyleri yazabilmek için nickle mi yazsaydım başta blogu demiştim. Hatta denemiştim. Ama bir arkadaşım şak diye anladı ben olduğumu. Yazdıklarım ele veriyormuş çok. Ondan Pucca,HBBA vs.ye çok özeniyorum. Rahat rahat cirit atıyorlardı bloglarında...<br />
<br />
Couchsurfing'e başladım bu arada. İlk misafirimi bekliyorum; ama gelemedi adam Samsun'dan! Atatürk müsün arkadaşım ne işin var Samsun'da di mi! Kop gel işte; ama yok, illa gezecek...<br />
<br />
Neyse yaa...anlatacak, iç dökecek çok şey vardı da bayramdır, hastalığımdır vs...Yeter. Fazla uzun olmasın. Hem artık geçmişi geride bırakıyorum. Yeşil çay içiyorum (Böğk bir tadı var lanet şeyin!). Çayı şekersiz içiyorum (ki cehennem gibi) Yani en azından bazen...Ama kalkıp börek yapıyorum. Böyle de malım. Ama çabalıyorum değişmeye...<br />
<br />
Değişiyorum diyemem. Ama aynı da kalmıyorum blog...<br />
<br />Serdarhttp://www.blogger.com/profile/04438946326647171471noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2688592435018880855.post-20190580089580072022013-09-26T14:53:00.003-07:002013-09-27T10:19:59.877-07:00Uykusuz Satırlar...Yine klasik olarak gece uyku tutmadı ve kendimi klavyenin başında buldum blog. Şu aralar - Temmuz'dan beri- uyku tutmuyor zaten. Beynim bir türlü "Kapan!" emrini vermiyor. Bilirsin zaten sen de. Kafaya takıp, döndürüp döndürüp düşündüğün şeyler varken bir türlü kapanmaz o lanet olasıca yağ yığını. Gecenin bir vakti kalkar kitap okursunuz veya blog yazarsınız ki kasvetli düşünceler dağılsın da azıcık uyku girsin gözlerinize;çünkü yarın ders vardır sabahın köründe. Zor. Yoğun. Bildiğiniz.<br />
<br />
Dönem 3'ü tekrar etmemin ağırlığı hala üzerimde blog. Resmen çekilmez bir insan oldum. Arkadaşlarım çaktırmasalar da "İllallah" etmişlerdir eminim. Ben,arkadaşlarım ve bir ton insanın uğradığı haksızlık...Neyse bunları yazmak istemiyorum bu bloga. Kalsın böylece. Yazmaya çalıştım bir sefer. Yapamadım. Bitiremedim. Dökemedim içimdekileri yazıya,belki de ilk kez. Yo...İlk kez değil.<br />
<br />
En son dayımı kaybettiğimde hissetmiştim bunları sanırım. Evet,evet....Uzun zaman oldu. Çok uzun. Boğazdaki düğüm, göğsün ortasındaki yumru....Yok. Kelimeler çıkmaz ağızdan. Düşünceler saçmalar, kendi aralarında girdaplar yapar. Mantık yok. Duygu...Saf. Kirli. Yoğun. Sığ. Gözyaşlarına bulanmış.<br />
<br />
Gencecik bir insanın gitmesi bu dünyadan vakitsizce çok ama çok haksız gelir. "Şşşş Allahın işine karışılmaz." diye susturur büyükleriniz sizi ve siz bağıramazsınız "Haksızlık bu." diye! Ya da bağırsanız da duyup da takan yoktur. Taksalar bile iş işten geçmiştir. Şiirde de der ya şair:<br />
<br />
<i>"Çok seneler geçti...Dönen yok seferinden..."</i><br />
<i><br /></i>
Giden gitmiştir. Hiçbir yakarış geri getirmeyecektir.<br />
<br />
İşte haksızlık,haksızlığa uğramak buymuş. "Yeter bırak artık!"lar kifayetsiz. Tüm gün mutlu;ancak yastığa kafanı koyduğunda acımasız düşünceler. Beynin kemirilmesi.<br />
<br />
Bugün ilk komitemin sınav sonucu açıklandı....<i>82...Ne komik değil mi? Bu saatten sonra bir boka yaramayan bir B1.</i>Serdarhttp://www.blogger.com/profile/04438946326647171471noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2688592435018880855.post-67689684690449550182013-09-04T13:13:00.003-07:002013-09-04T13:13:27.726-07:00İyileşiyorum...Kendimi toparlamam lazım. Az kaldı. Sertab Erener de söyledi ya, ne güzel söyledi: İyileşiyorum. Şu hafta bitsin de yine yazılarımla sende olacağım blog. Yeni yerde yazmaya başladım biraz biraz ama senin yerin farklı bende. Çok şey oldu bu yaz. Çok şey yaptılar. Anlatacağım;ama dedim ya. Toparlanmam lazım.<br />
<br />Serdarhttp://www.blogger.com/profile/04438946326647171471noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2688592435018880855.post-31314946178083265022013-07-05T14:02:00.003-07:002013-07-05T14:03:50.213-07:00Bitse de Gitsek!!<i><b>Bitsin Artık!!!</b></i><br />
<br />
Bulaşıklar birikti...Koltuk örtüleri darmadağın...Poğaça yemekten için kıyıldı...Her şey fosforlu kalem lekesi...Her yerden kalem fırlıyor...Notlar her yerde...Çıkmış sorular bastığın her alanda...Kitaplık darmadağın!<br />
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-1wjcQK649os/UdczVBbcPUI/AAAAAAAAAM8/621FnjhlKiI/s1600/verimliderscalisma.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="http://1.bp.blogspot.com/-1wjcQK649os/UdczVBbcPUI/AAAAAAAAAM8/621FnjhlKiI/s200/verimliderscalisma.jpg" width="149" /></a><br />
Bitsin artık şu final çilesi! O kadar sıkıldım ki! O kadar sıkıldık ki! O kadar sıktılar ki! İllallah dedik resmen! Hacettepe'nin "dünya kriterlerindeki" dandik sistemi yüzünden acılar içindeyiz resmen blog. "Hep ileriye...<br />
en iyiye" mantığını çok yanlş anlamış olan Hacettepe'nin zor sınavlarından,kıytırık sisteminden,akıl almaz öğrenci düşmanı yönetiminden resmen gına geldi artık!<br />
<br />
Ufacık...minicik...mini minnacık mantıklı bir hareket yapsalar dişimi kırmak ne kelime söküp vereceğim olduğu gibi 32 dişi ellerine!<br />
<br />
Diğer fakültelerle karşılaştırıldığında insafsızlığın daniskası kalan soruları...Eh yuh artık dedirten mantıksızlıkları LYS tercihlerinin yapıldığı şu günlerde insanlara "Sakın gelme!" dememin en baş sebebi olsun ve kayıtlara da böyle geçsin lütfen.<br />
<br />
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-p1T_cQKxZH0/UdczI89etbI/AAAAAAAAAMo/3S9mekksDOY/s1600/meb_2012_2013_tum_ders_kitaplarini_indirmek_icin_tiklayin_h107413.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="142" src="http://2.bp.blogspot.com/-p1T_cQKxZH0/UdczI89etbI/AAAAAAAAAMo/3S9mekksDOY/s200/meb_2012_2013_tum_ders_kitaplarini_indirmek_icin_tiklayin_h107413.jpg" width="200" /></a>TUS dershanesindeki derste hocanın söyledikleri:" İstanbul Üniversitesi'ne de ders verdim, Çapa'ya da...Hacettepe'nin soruları resmen insafsız. Onların soruları laylaylom kalmış sizinkilerin yanında."<br />
<br />
Diyoruz ama inanan yok ya en çok da o koyuyor belki de...<br />
<br />
Neyse işte bitsin artık şu Pazartesi-Salı ve -Allahım n'oolur ama n'ooolur geçeyim =( - bitsin şu çile!<br />
<br />
<i><b>Her Şey Aşktan....</b></i><br />
<br />
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-Bnw99RWIHn4/UdczJcafedI/AAAAAAAAAM0/VqKh2-srqcU/s1600/Isin_Karaca-Her_Sey_Asktan.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="http://4.bp.blogspot.com/-Bnw99RWIHn4/UdczJcafedI/AAAAAAAAAM0/VqKh2-srqcU/s200/Isin_Karaca-Her_Sey_Asktan.jpg" width="200" /></a>Sonunda Işın Karaca'nın yeni albümünü dinledim blog...Ders eşliğinde tabi.<br />
<br />
Resmen bayıldım...Arabesk çok yakışmıştı Işın Karaca'ya ve bayılarak dinlemiştim o şarkıları...Arabesk söylendiğinde beğenmediğim şarkılar Işın Karaca'nın sesiyle yepyeni taptaze olarak ruhuma işlemişti; ama ikinci arabesk albümünden sonra da bir Işın Karaca artık kendi tarzına dönemeyecek mi yoksa korkusu sarmadı da değildi bünyemi ancak bu albümle yine haklı olarak kendine hayran bıraktı beni...Tangodan popa birçok şarkı var ve ben hepsini çok beğendim özellikle "Yalnızlık" ve albüme adını veren "Her Şey Aşktan" şarkılarını...İçindeki albüm yaz vakti çıktığından olduğunu düşündüğüm remix "Helal Olsun" da orjinal hali kadar başarılı değil bence ama onu da seven vardır elbet. "Vurgunum" da harika...<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
Allahım bu böyle gider...Sonuç olarak cidden her şarkı tek tek çok güzel olmuş....Işın Karaca efendim...Dinleyelim...Dinletelim.<br />
<br />
<i><b>İyi ki Doğdu!!!!</b></i><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-Kj1mOwT33DQ/UdczGX54UNI/AAAAAAAAAMc/9bg4baFT6cs/s1600/images.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-Kj1mOwT33DQ/UdczGX54UNI/AAAAAAAAAMc/9bg4baFT6cs/s1600/images.jpg" /></a></div>
Bugün 5 Temmuz'du...Yani benim biricik ablamın doğum günü!! İyi ki doğmuş o ve iyi ki hayatımda! Hem kardeşim hem ablam....Onlar olmasa ne yapardım bilmiyorum. Keşke şu lanet okul olmasaydı da evlilik hazırlıklarında yanında olabilseydim. Keşke beraber yapsaydık alışverişlerini...Yine sinir etseydim ben onu "Çok gereksiz bu ne alıyorsun." diye diye...Ama kısmet...İnşallah geçerim de şu dönem 3'ü bütünlemeye kalmadan da düğününde yardıraraktan Roman havasında affettiririm kendimi....Yani umarım.....<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />Serdarhttp://www.blogger.com/profile/04438946326647171471noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-2688592435018880855.post-53455436684974027922013-06-19T11:35:00.000-07:002013-06-19T11:35:06.269-07:00Aile Planlaması: Nedir? Ne Değildir?Çok değil birkaç gün önce sayın (!) başbakanımız açıkladı: <u>"Doğum kontrolü diye halkımızı adeta kısırlaştırdılar."</u><br />
<br />
<i>E bravo monsieur! Vallahi bravo! Halkımızın gözünü açtın! Biz yıllardır uyutuyorduk onları. Lanet olsun ki sen çıktın ve bütün planı mahvettin. Şimdi biz hekimlerin asıl görevi olan <u>nüfusu yok etmek</u> görevimizi alt üst ettin sen! Nasıl yapacağız bunu!? İnan şu an büyük düşüncelerdeyim!</i><br />
<br />
<br />
"Doğum kontrolü diye halkımızı adeta kısırlaştırdılar." ne demek Allah aşkına. Dünya Sağlık Örgütü'nün tanımladığı Temel Sağlık Hizmetleri'nden olan Aile Planlaması ne ara doğum kontrol oldu da ne ara insanları kısırlaştırdı! Sen yıllarca verilen uğraş sonucu gerilere çekilmiş -ki hala çok yüksek olan- anne ölüm hızlarının,bebek ölüm hızlarının birbenbire artmasının vebalini nasıl ödeyeceksin?<br />
<br />
Biliyorum blogumu takip edenler arasından çıkmaz; ama olur da Google amca sizi getirir de okursanız şu yazıyı sana sesleniyorum sayın okuyan lütfen kulak asma bunlara.<br />
<br />
Aile Planlaması "çiftlerin ve bireylerin istedikleri zamanda ve <u> istedikleri </u><u>sayıda </u>çocuk sahibi" olmaları için yapılan her türlü işleme denir. Kısırlık tedavisi olduğu gibi bu uygulamaların içinde doğum kontrol yöntemleri dediğimiz çocuk sahibi olunmasının "modern ve sağlıklı" bir şekilde "tehlikesiz" olarak englellenmesidir. Sezaryen ise "doğum kontrol yöntemleri"nden bu kadar uzak bir şey olabilirdi sevgili okur!<br />
<br />Sezaryen bir doğum çeşididir. Normal doğumun imkanız olduğu,imkansız derken bebek ve annenin hayatının tehlikeye girdiği durumda rahmin karın duvarı aşılarak açılması,içindeki bebeğin dışarı alınmasıdır. Yani doğum ameliyatı gibi bir şey anlayacağınız.<br />
<br />
Şimdi düşünün normalde bebeğin kafasının doğum kanalına girmesi gerekirken bacaklarının gelmesi gibi bir durum varsa veya annenin leğen kemiği bebekten küçükse bu bebek nasıl normal doğsun? Doğal olarak sezaryene alınır. Karın açılır. Rahim açılır. Bebek çıkarılır. Ne anne ölür ne bebek. Sezaryen sonrası rahim ve karın duvarında yapışıklıklar oluşur. Yani iyileşme doku artıkları ve haliyle eskisi gibi olamaz doku. Ve siz buna bir daha bir daha bir daha ameliyat işlemi yapamazsınız. Bu yüzdendir ki sezaryenle doğumda 2-3 doğum sınırı vardır. Bu sınır aşıldıktan sonra gerek bebek gerekse annenin hayatı ciddi tehlikeye girer. Yani yapılan çalışmalar bunu anneler bebekler ölmesin diye söylüyor. Türkiye'nin nüfusunu azaltmak adına yapılmış bir komplo değil.<br />
<br />
Sen devlet olarak aile planlaması hizmetini düzgün sunamadın. Halkın doğum kontrolünden bihaber. Toplumsal cinsiyet kadını yerlerde sürüklüyor adeta. Kadın gelmiş 40 yaşına ve gebe kalmış.<br />
<br />
Bu riskli bir gebeliktir ve büyük olasılıkla anne ve bebekte sekeller belki ölümlerle sonuçlanacaktır veya henüz çocuk sahibi olmak istemeyen bir birey,bir çift...4 çocuğu zaten olan bir kadın veya tecavüz mağduru bir genç kız. Bu insanlar için sen "isteyerek gebeliği sonlandırma" seçeneğini sunmazsan yasadışı her şekilde bu insanlar düşük yapmaya çalışır ve hayatlarıyla öderler bunu da...Yapılan araştırmalar bunu gösteriyor zira.<br />
<br />
İsteyerek gebeliği sonlandırma da "kürtaj" değildir sevgili okur. Kürtaj [ D & C (Dilatation and Curettage)] sadece bir yöntemdir ki artık neredeyse kullanılmıyor bile. Bu yöntemde metal aletlerle rahim içindeki materyal "kazınır." Ve aklınıza lütfen şu internette arattığınız kesik kol bacak resimleri vs. gelmesin rica edeceğim. 10 haftalık bir embriyonun boyutu yakşalaşık 60 mm boyutundadır. Yani bir zeytin boyutundadır. Ülkemizdeki yasal sınırın dışında olan düşükler zaten yasadışıdır ve yasaktır. Düşük işlemi ilaçla medikal olarak travmasız olarak da yapılabildiği gibi vakum aletleriyle de yapılabilir. Yeter ki steril koşullardaki sağlık hizmeti veren yerlerde yapılsın. Ancak devlet bunu da engellerse artık gazetelerde kendini merdivenden yuvarlayanlar,şiş sokanlar,ağır kaldırarak düşük yapmaya çalışan haberleriyle sık karşılaşacağız demektir.<br />
<br />
Lütfen bakabileceğiniz,sevebileceğiniz kadar çocuk yapın. Çocuk yapmayı planlı hale getirin. Bir kadın doğum uzmanına veyahut bir aile hekimine danışın ve planlı,programlı gerçekleştirin her şeyi. Çocuk yapmak istemeye de bilirsiniz ve lütfen o zaman "modern doğum kontrol teknikleri"nden birini kullanın.<br />
<br />
Ve son olarak sizden ricam lütfen bu tür şeylere kulak asmayın. İnternetteki her bilgiye inanmayın. Sorgulayın. Düşünün. Araştırın. Güvenilir kaynakları kullanın.<br />
<br />
P.S: Doğum Kontrol Yöntemleri konusunda Türk Tıp Öğrencileri Uluslarası Birliği için herşeyi araştırıphazırladığım blog yazısı: <a href="http://blog.turkmsic.net/scora/2012/04/20/dogum-kontrol-yontemleri-ve-kurtaj/">http://blog.turkmsic.net/scora/2012/04/20/dogum-kontrol-yontemleri-ve-kurtaj/</a><br />
P.S 2: Twitter'daki "yersizhouse" ben değilim sevgili okur. Kendisi iflah olmaz şakacı bir arkadaşım tarafından hazırlanmış bir trol girişimi. Serdarhttp://www.blogger.com/profile/04438946326647171471noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-2688592435018880855.post-52600396936307294212013-06-15T15:51:00.000-07:002013-06-15T15:51:27.681-07:00182 Kamu SpotuYine her türlü börtü böceğin yuvasına çekildiği saatlerde parmaklarım klavye üzerinde Benimle Dans Eder misin? yarışması çekimine karar vermiş oluyor blog. Açtım 90'lar pop'umu bir yandan ve başladım yazmaya...<br />
<br />
Günler evde geçiyor artık çoğunlukla blog. Halk Sağlığı komitemiz <u>çok önemli</u> bilgilerin yanısıra biraz da laf salatasından oluşmasından mütevellit evde oturmuş notlardan çalışıyoruz. Haliyle bir sıkıntı basmadı değil;ama önceki evime karşılaştırınca kesinlikle cennetteyim diyebilirim. Televizyonum ve balkonum var. Evimiz sürekli temiz ve arkadaşımla çok iyi anlaşıyoruz. Yani tabi eskileriyle anlaşamıyordum demek değil bu. Onlar da hala arkadaşlarım ama ev içindeki uyumumuz şu aralar çok iyi anlayacağınız. Sebzemizi meyvemizi yiyor, kekimizi böreğimizi yapıyor,balkonda kahve keyfimizi çakıyoruz. Adeta aile tadında yaşıyoruz yani.<br />
<br />
Evde televizyon olmasıyla beraber de tabi bir dünyadan haberdar olma olayı oluyor. Aslında Gezi Parkı konusunda yazmak istiyorum ancak o konuda çok doluyum yaz yaz bitmez. O yüzden bugün gözüme çarpan bir şey hakkında yazacağım: 182 Kamu Spotu.<br />
<br />
Kapı açılır ve hekimimiz odasına girer. Telefonla arayan sekreterimiz de hekimimize "45 hastanız var.20'si randevulu." ve ilk hastasının kaçta geleceği bilgilerini verir. Hekimimiz ilk hastasını güleryüzle karşılar sonrası bir sohbet bir muhabbet havasında ekran bulanır. 182'nin reklamı tırıvırı....<br />
<br />
Şimdi bu kamu spotunu ilk ve bugün gördüm. Tepkim: YUH!<br />
<br />
Hakikaten yuh sevgili blog! Yalanın bu kadarı. Hani "Cola'da şeker yok. deseniz daha inandırıcı vallahi. Şimdi iyimser bir yaklaşımla başlamak istiyorum. Bir mesai 8 saat. Yani 480 dakika. Merkezi Hastane Randevu Sistemi(MHRS) ya da 182'nin size verdiği muayene yani randevu aralığı 10 dk. 480/10= 48 hasta sizin minimumda randevulu bakacağınız hasta oluyor. Bir kere burada bir dur diyor insan da daha derinine inelim.<br />
<br />
Devlet hastanelerinde şu an bakılan hasta sayısı 80-100-150'lere dayanmış durumda! Bunu düşünebiliyor musunuz? Hekim bu aralıkta hastasının yüzüne bakma fırsatını nasıl bulsun ki muayene etsin!?<br />
<br />
Normalde bir hastaya siz geçmiş alma,şikayet dinleme ve fizik muayene toplam <u>en az 20 dk </u> ayırmalısınız. Ki en az diyorum yani. Peki randevu aralığımız ne? 10 dk! Mantıklı mı bu sevgili blog?<br />
<br />
Kaldı ki bir hekim adayı gözüyle değil de vatandaş gözüyle bakıyorum. MHRS sistemini ben çok sevmiştim başta. İnternet alıp randevunu gidiyorsun. Saatin belli hekimin belli. <u>Şu ana kadar MHRS'den randevu alıp da gittiğim ve 1 saatten az beklediğim 1 adet bile hastane deneyimim olmadı ki buna diş de dahil. </u>Randevusuz hasta o kadar çok ki! "E randevu alsınlar o zaman." dediğini duyar gibiyim;ancak 48 kişi kotası dolduktan sonra nasıl randevu alsın adam. Pattadanak geliyor hastaneye tabi ki.<br />
<br />
Karşıyaka Devlet Hastanesi evime yakın benim İzmir'de. Geçen sene de üşendim özeldeki doktoruma kadar gitmeye ve devlet hastanesine gittim ki şikayetlerim de gözde seğirme ve sulanmaydı. MHRS'den randevumu aldım 9'a ve gittim. 9'a 10 kala oradaydım ve muayene saatim saat 10.45'ti! O gün gözlüğümü takmamıştım. Doktora seğirmemden ve sulanmadan bahsettim.Ki bu bahsediş tamamen kendi bilincimden kendi sormadı bile şikayetin nedir diye direkt otur makineye dedi. Seğirmen nörolojik,sulanman alerjik dedi. Gözün de normal dedi ve gönderdi.<br />
<br />
Benim o anki dumurumu görmeniz lazımdı. Zira benim gözlerim 1'e 1.25 -ki şu an daha da fazladır sanırım- miyop! Sen nasıl normal dersin bana?<br />
<br />
Kolumda stresten çıkan yaralar için de teyzemin önerdiği Menemen Devlet Hastanesi'ndeki dermatoloji uzmanı ise ayrı bir olaydı. Kadının kapısındaki kalabalık zaten mahşer yeri gibiydi. Kavga edenler mi dersiniz,bağıranlar mı? Bir hasta aldı içeri yarım saat oldu diye söylenenler mi? Ki hasta bir biyopsi alıyordu o sırada içeride bir hastadan. Neyse...<br />
<br />
Ben içeri girdim içeride hekim hanım ve yanındaki masada da bir memur...Kayıt vs. için. Hekim hasta mahremiyetinden bu kadar uzakta olabilirdim sanırım. Yani evet orada sağlık çalışanı olarak oradaydı o memur ancak hekim ve hemşire dışında bir insanın benle muayene odasında olması beni feci rahatsız etmişti ki devlet hastanelerinde genel durum bu şekilde ne yazık ki.<br />
<br />
Sen hekime 3-5 dk. verirsen hastasıyla ilgilenmesi için ve 100 hastayı dayarsan kapısına o hekimde ne çalışma özeni kalır, ne 20 hastadan sonra çalışma enerjisi kalır ne de memura ihtiyaç duymayacak kadar kayıt tutma mecali. O hekim ne tanı koyabilir doğru düzgün ne doğru tedavi edebilir.<br />
<br />
Sen hekime hastasına ilacı nasıl kullanması gerektiğini anlatacak, etkilerini - yan etkileri açıklayacak zamanı tanımazsan daha çok bir hekimden çıkıp diğerine giderek sağlık kaynaklarını boşa harcar sevgili Sağlık Bakanlığı. Sen hekime bu kadarcık zaman verir de hekimi hastaya küstürürsen daha çok başımız yanar bizim hekime şiddetten. Sen işleri düzeltecekken olanı değil de olmayanı gösterirsen kamu spotuyla bizim işimiz iş sevgili Sağlık Bakanlığı...<br />
<br />
İlgili Kamu Spotu: <a href="http://www.youtube.com/watch?v=JZjyURDLnLM">http://www.youtube.com/watch?v=JZjyURDLnLM</a>Serdarhttp://www.blogger.com/profile/04438946326647171471noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2688592435018880855.post-78442006038919295622013-06-08T13:46:00.000-07:002013-06-09T01:47:32.758-07:00Sanırım Müptelayım2 komite öncemiz Merkezi Sinir Sistemi(MSS) Hastalıkları komitesiydi sayın izleyen. Anlayacağınız beyin-omurilik ve bu mükemmel ikilinin hastalıkları.<br />
<br />
Çok ilgi çekiciydi aslında ama azıcık da olsa ilgimi çekmediğinden pek takmamıştım. Nedense nörolojiye bir nebze soğuğum tıp anlamında. Hem dahili hem harici olarak. Yani tıp kısmı değil cerrahi kısmı da pek ilgilendirmiyor beni. Sebebi ise sanırım bilinmemezlik.<br />
<br />
O kadar çok bilinmemezlik var ki beyin ve sinirler hakkında. Bu beni deli ediyor. Tabi hastası olan var;çünkü araştırma alanı evren kadar olan bir bölüm (bkz: eski ev arkadaşım)<br />
<br />
Beyin hastalıkları demişken tabii ki psikiyatri dersleri de aldık ki ilginçtir psikiyatri ilgimi çok çeker;ama kariyer anlamında değil. Her hekimin psikiyatriyi bilmesi ve hastalarında bu tür semptomlar gördüğünde gerekli yardımı istemesinin önemli olmasından dolayı sanırım.<br />
<br />
Tabi psikiyatri "Ruh Sağlığı" olarak geçiyor. Halk arasında "Deli Bilimi" belki de ama bir bilim "ruh"tan bu kadar uzak olabilirdi herhalde. Çünkü psikiyatrik hastalıklar -depresyon,obsesyon,mani vs.- aslında beyindeki bir şeylerin ters gitmesiyle ortaya çıkan hastalıklar ve siz bunu tedavi ettiğinizde hastalık da tedavi edilmiş oluyor haliyle nitekim anti-depresanlar,MSS ilaçları -ki çok önyargıyla yaklaşılan ilaçlar- beyindeki bu bozuklukları düzeltiyor tabiri caizse.<br />
<br />
Gelmek istediğim konuysa bir farmakoloji dersinde anabilimdalının belki de en sevilen hocalarından Yıldırım Sara'nın anlattığı İlaç Bağımlılığı dersiydi ki bayağı ilginç bir dersti nazarımda. İnanılmaz mekanizmalar, inanılmaz ödül yolakları var işin içinde ve buzdağının görünen yüzü sadece bildiklerimiz. Bilinmeyen bir ton şey var. Ama şunu biliyoruz ki sigara irade ile bırakılacak bir şey değil veya kafein o kadar masum değil. Kokain,eroin,morfin,opioidler vs. Tüm bunlar "iptila" yapıcı yani fiziksel bağımlılığın yanında psikolojik bağımlılığın da olduğu, negatif sonuçlarına rağmen kompulsif olarak o maddenin kullanımını tarif eder. Farklı şeylerdir yani bağımlılık ve iptila. Ve kişi o maddeyi almazsa yoksunluk sendromu denilen duruma girer. Titreme,sinirlilik,ağrı ve acı çekme dahil bir ton semptom gösterir.<br />
<br />
<i>Peki bunları ben neden anlattım sayın izleyen? </i><br />
<br />
Üzerine afiyet Facebook ve Twitter'ımı kapattım. Hem de ağır bir sözle kendime verdiğim. <b>Dönem 4 olana kadar açmayacağım hesaplarımı</b>. İkisini de. Eğer bu sene olamazsam 2014 Facebook ve Twitter'sız geçecek benim için. Arkadaşlarım bu konuda bana güvenmiyorlar hatta dalga geçen çok. Dayanamayacağım sanıyorlar; ancak kararlıyım ve onlar bunun farkında değiller. Sonuçta Facebook ve Twitter olmadan da yaşıyordu insanlar. Ben yaşıyordum en azından.<br />
<br />
Bildiğin bağımlısı olmuşum farketmeden! Tabi beni az tanıyanlar bilir söyleyecek çok şeyi olan bir insan ve söylemeyi de seven bir insan olduğumdan bunları kapatmak bir stres yaptı. Yapmadı değil.<br />
Ama ders çalışmalıyım blog. Ciddi ciddi hem de...<br />
<div>
<br /></div>
Birçok mail grubundan da ayrıldım. Yani artık IFMSA ve TurkMSIC mailleri de yok. Dizimag'i de sık kullanılanlarımdan sildim.Zaten takip ettiğim diziler sezon arasındalar. Yeni dizi de yok. Şu an internette sadece blogum var sosyal medya anlamında anlayacağın ve ben yoksunluk çekiyorum! Ancak üstesinden geleceğimden eminim.<br />
<br />
Şu an Halk Sağlığı komitesindeyiz -ki en yüksek yüzdeli ve son komitemiz- ve final için çalışıyorum 8-9 Temmuz'daki. Bu komiteden yüksek alırsam finalde çok çok avantajlı konuma geçeceğim ki bütünleme stresini yaşamak istemiyorum ablamın düğününün olacağı şu güzelim 2013 yazında.<br />
<br />
O yüzdendir ki internetle bir miktar kestim ilişkimi. Arada bir blog yazarım o kadar. Oya-Bora'nın da şarkılarıyla can verdiği Çağan Irmak'ın ilk uzun metrajlı filmi olan -aslında berbat bir film ,ki kendisi de söylüyor bunu, ama benim bayıldığım film- filmin adıyla kapatayım bu yazımı da sayın izleyen: <i><b>Bana Şans Dile...</b></i><br />
<i><br /></i>
<i>Bu da şarkısı: </i><a href="http://www.dailymotion.com/video/x46n3c_oya-bora-bana-sans-dile_music">http://www.dailymotion.com/video/x46n3c_oya-bora-bana-sans-dile_music</a>Serdarhttp://www.blogger.com/profile/04438946326647171471noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-2688592435018880855.post-8984052213144323432013-05-21T15:00:00.000-07:002013-05-21T15:00:21.480-07:00Kafa Boşaltmaca vol. 12Yine bir annelerin "Saat kaç oldu!? Yat uyu artık!" dediği saatlerde yanımda ballı sütüm -NE!? KAHVE Mİ İÇEYDİM BU SAATTE!?- bilgisayar başına geçmiş, klavyeye parmaklarımı kaptırmış bulunuyorum sevgili blog. Anlatacak bir sürü şey birikti haliyle. En son pikniğimizi yazmıştım bol bol fotoğraf da paylaşaraktan. Hani o yazının sonunda arkadaşım İzel'le İzmir'e doğru yola çıkıyorduk. Hah işte çıktık...<div>
<br /></div>
<div>
<i><b>Smyrna...Ah Smyrna!</b></i></div>
<div>
<i><b><br /></b></i></div>
<div>
Yorucu ve bir o kadar da stres atıcı pikniğimizden ayrıldıktan sonra eve koşup deyim yerindeyse uçarcasına bavulumu hazırladım ve 23.00'teki otobüsüme yetişmek için yola çıktım. Tabii bu yola çıkışı azıcık geç yapınca otobüsüme ucu ucuna yetişmeme mütevellit sevgili arkadaşım İzel'den zabartayı yedim canım blog.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-KBYCXc02uHU/UZvt2L2yNxI/AAAAAAAAALo/Rfg6Psu3w3A/s1600/izmir.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="213" src="http://3.bp.blogspot.com/-KBYCXc02uHU/UZvt2L2yNxI/AAAAAAAAALo/Rfg6Psu3w3A/s320/izmir.jpg" width="320" /></a></div>
<div>
Hayır yani 10 dk. kala geldim zaten niye kızılıyor bana bu durumda anlamıyorum; ama asıl olay bu değil tabi. Asıl olay ağzı kulaklarında İzmir'e yola çıkan iki gencin otobüslerindeki yerlerine oturmaya hamle etmesiyle orada bulunan yaşlıca insanlara "Bizim yerimize oturmuşsunuz." havaları taslayıp daha sonra da muavinin "Biletiniz bugünün değil yarının arabasına." açıklamasıyla dumur olmasının hikayesi...Bizim hikayemiz.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Aslında suçlu şu anda büyük ihtimalle bir tıbbi atık çöplüğünde çürüyor. Ya da bir diş hekimliği öğrencisinin dolgu yapma becerilerini geliştirmek üzere formaldehit dolu bir kavanozda sonunu bekliyor. Evet efendim, asıl suçlu yirmilik dişim! Şaşırdınız değil mi? Anlatayım.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<a href="http://www.serdarsen35.blogspot.com/2012/12/20lik-dis.html">Şuradaki</a> yazımda yirmilik dişimin nasıl hunharca bünyeme zarar verdiğini ve ameliyatla çıkarıldığını sonrasında ise ağrısıyla hayatımı cehenneme çevirdiğini anlatmıştım. Alveolit olmam, ağrılar vs... Bir ton çile çekmiştim. Ta ki dişimde oluşan apseyi görene kadar! İltihabi bir şey aynada ağzımı açmış bakarken ona bana gülümsedi adeta. Buraları hızlı geçeceğim. Zira hayatımdan silmek istediğim anılar,anlar...Orası tekrar açıldı, kürate edildi (deyim yerindeyse kemik kazındı.) antibiyotikler,ağrı kesiciler ve lanet olası dikiş!</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Peki ben bunları neden anlattım? Sevgili arkadaşım İzel bana güvenerek bilet alma işini verdi. Sınav çıkışı ise 4.30'daki randevuma gidip dikişlerimi aldırmam gerekiyordu. Ben de 4.15 gibi yolumun üzerindeki bilet şubesine uğradım ve aldım biletleri. Ancak oradaki çok affedersiniz "angut!" onlarca kere cuma dememe rağmen sen kalk cumartesiyi bana ver! Dikişler için de acelem olduğundan kontrolü etmeyip imzaladım biletleri aldım. Defalarca yaptığım şeyi bir kere yapmadım,sonuç İzel'in kızgın bir şekilde kavga etmek üzere yazıhaneye giderken hızlı hızlı peşinde koşturmak oldu ona yetişmek için. Bayağı bayağı sinirlendi kız ama ne yapsın bileti imzalayan ben hatalı olduğumdan bir de o "angut" hiçbir şey olmadı. Neyse ki gece 12'de normal hatlı bir otobüs varmış da onunla gittik.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
O kadar iyi geldi ki bana o 5 gün blog anlatamam! O kadar kendime geldim ki! Gerçi dönüşteki bir kongredeki sunumum için paso makale okumak zorunda kaldım ve birçok arkadaşımla istediğim gibi vakit geçiremedim ama geçirebildiğim kadarı bile bana yetti....İzmir gibisi yok hakikaten!</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<i><b>Cerrahi Fermuar vs. Bayılan Kız</b></i></div>
<div>
<i><b><br /></b></i></div>
<div>
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-DoXsb670myw/UZvuCd9hdsI/AAAAAAAAALw/nfpJE6uNjmY/s1600/1-s2.0-S0022534705636713-gr1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="237" src="http://4.bp.blogspot.com/-DoXsb670myw/UZvuCd9hdsI/AAAAAAAAALw/nfpJE6uNjmY/s320/1-s2.0-S0022534705636713-gr1.jpg" width="320" /></a>İzmir dönüşü HÜTBAT (Hacettepe Üniversitesi Bilim ve Araştırma Topluluğu)'nun geleneksel Bilim Günleri'nde Cerrahi Fermuar tekniğiyle ilgili sunumum vardı. Teknik yara kapanmasıyla ilgili. Aslında bir fermuar. Gayet basit bir durum yani;ancak sonuçlar dikiş ve benzeri ile kıyaslandığında daha iyiydi.</div>
<div>
Sabah kalkıp hazırlandım. Aç "hazırlandım"ı: Takım elbisemi giydim,saçımı jöleledim,laptobumu aldım ve Wall Street yürüşümle Barış ve Ezgi'yle kahvaltıya gittim. Oradan da sunuma. Arkadaşım Barış'ın da sunum yapacak olmasına karşın kot-tşört gelmesi beni bir "Oğlum çok mu ciddiye aldın sen bu sunumu?" şeklinde sorgulamama neden olsa da mantıklı iç sesim "Barış hafife almış, mal işte." şeklinde cümlelerle bendenizi yatıştırdı.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Benden önceki inanılmaz sıkıcı 2 sunumu izledikten sonra ben çıktım ve sunumumu yaptım ki etraftan aldığım eleştiriler sunumumun gayet iyi olduğu yönündeydi. Bu eleştirileri çok sonradan aldım zira sunum sonunda "Sorusu olan var mı?" kısmında kimse el kaldırmadı. Kimse bana bakmadı. Kimse beni takmadı. Zira KIZ BAYILDI! KIZ BAYILDI!</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Allahım kız bayıldı! Ben sorusu olan var mı diye kendimi yırtıyorum meğerse sol tarafımda bir hareketlilik almış başını gitmiş. Kız yığılmış kalmış. Tansiyonu mu desem şekeri mi desem...Bir şeyi düşmüş yani. Hayır böyle durumlarda yatırırsın hastayı kaldırırsın ayakları ki kan gitsin diye vücuda lakin kızımız da Demet Akalın'a taş çıkartan bir mini etek giyince bunu yapmak pek mümkün olamadı haliyle kızın 10-15 dk kendine gelmesini bekledik. O sırada da sorular-eleştiriler bölümü yalan oldu.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Sunumumu izlemesini istediğim kişinin de sunumumu izlememesi hiç hoş olmadı tabi o da ayrı mevzu...</div>
<div>
<i><b><br /></b></i></div>
<div>
<i><b>Taşınıyorum!!!!</b></i></div>
<div>
Evet blog! Taşınıyorum! Bu cumaya filan yeni evimde olacağım büyük ihtimal. Yeni evim 2 oda 1 salon. Öyle çok lüks muhteşem bir şey değil tahmin edilebileceği üzere ama güzel. En azından ortalama büüklükteki bir odaya,balkona sahip olacağım. İşin iyi yanı ev kısmi olarak eşyalı. Yani eşya arama-alma derdi de yok. 500 lira'ya kadar kira düşünüyordum aslında ben ama burası 600. Ancak evin sahibinden kiralık olması ve içinde esşya olması emlakçıya ve eşyaya vereceğimiz parayı düşününce aynı hesaba geliyor diye tuttuk.Hatta gidip bugün kontratımızı imzaladık.</div>
<div>
Ev sahibimiz avukat. Hatta sanırım tanınmış biri. İnternette arattım zira kendisini. Adamı sevip sevmediğim konusunda emin değilim. Tuhaftı bugünkü tanışmamız zira. Bir tırsış filan vardı bende. Adamın ofisi antikalarla doluydu. Eski kitaplar,bastonlar,daktilolar -ki kendisi daktilo koleksiyoncusuymuş- gözlük ve pusulalar vs...Bir ton ilgi çekici eşya. En ilginçlerinden biri ise vaftiz törenlerinde şarap içme amaçlı kullanılan boğa boynuzuydu sanırım. <i>Bardak kullansana be adam!</i></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-g2H2IbuodM4/UZvt0xkBRkI/AAAAAAAAALg/ORNpbQU6nbQ/s1600/Raven_Drinking_Horn_by_lakotawolf116.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="136" src="http://3.bp.blogspot.com/-g2H2IbuodM4/UZvt0xkBRkI/AAAAAAAAALg/ORNpbQU6nbQ/s320/Raven_Drinking_Horn_by_lakotawolf116.jpg" width="320" /></a></div>
<div>
Neyse, zaten kendisiyle bir sorun yaşayacağımızı sanmıyorum. O da iyi adam biz de iyi insanlarız. Öyle kötü niyet olmadıktan sonra bir şey olmaz sanırım. Zaten adam öğrenci dostu. "Komşulardan size bir şey diyecek olursa benim adımı verin yeter." şeklindeki güvencesinden çıkarıyorum tabi bunu. Bu sırada içimden "Ne dieyeceler allasen. Parti mi yapıyoruz içip dağıtıyor muyuz?!" diye geçiriyorum tabi. Garibim tüm öğrencilerin içip dağıtan güruha mensup olduğunu sanıyor tabi. Bilmiyor ki biz Harrison's Dahiliye kafasını yaşıyoruz...</div>
<div>
Sonuç olarak yarın gidip elektirk-su-doğalgaz işlerini halledeceğim. Sonra da ver elini taşınma!</div>
<br />
<div>
<br /></div>
<div>
Not: Kıç kadar odamdan ne kadar eşya çıktı bir bilseniz!</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<i><b>Son İki Komite...Son İki Umut.</b></i></div>
<div>
Sondan bir önceki komitemize geçen cuma girdik blog. 77 soru vardı ve bunun 60a yakını çıkmış soruydu! Çıldırdım sevincimden! Eğer bundan ve şimdiki -Halk Sağlığı,Biyoistatistik ve Adli Tıp- komitesinden yüksek alırsam not ciddi anlamda yükseliyor. O zaman da finalden daha az almak durumunda kalarak kurtarabilirim kendimi! Ama şu komite nasıl sıkıcı anlatamam. Halk Sağlığı bildiğin laf salatası! Adli tıp biraz eğleneli de Halk Sağlığı...Yo dostum yo! 6 yıl tıp okuyup halk sağlıkçı olanları anlayamayacağım.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Allahım inşallah güzel bir şeyler alırım şu komitelerden!!</div>
Serdarhttp://www.blogger.com/profile/04438946326647171471noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2688592435018880855.post-58537940983534003492013-05-04T05:13:00.000-07:002013-05-04T05:20:06.767-07:00Pikniğimiz...Merhabalar blog,<br />
Bu sefer bir önceki yazımda "adsız" kişinin yorumuna yanıt olarak söz verdiğim üzere mutlu bir yazı yazıyorum gördüğün üzere. Yalnız haksız da değilmiş adam/kadın isyan etmekte. Son yazılarıma baktım da darlandım resmen. Ne melankolik ne depresif yazmışım. Bildiğin Güzin Abla'ya iç döker gibi dökmüşüm ne var ne yok ortaya. Haydin başlayayım.<br />
<br />
Eh yani o kadar sık sınav oluyoruz ki haliylen sınavdan bahsetmediğim blog yazım kalmamış blog. Ama bu sefer kötü bahsetmeyeceğim. Geçen perşembe Nöroloji-Psikiyatri komitemizi olduk sevgili blogcuğum. Aslında komitenin cuma pratik sınavın perşembe olması gerekirken sevgili Hacettepe bize her zaman elinde hazır bulundurduğu kazıklardan atıp sınav günlerini değiştirdi. Biz komiteye bir gün daha az çalıştık. Amaaaa kaybı kazanca çevirmek için var gücümüzle de çalıştık.<br />
Cuma sabahtan olan pratik sınavımızdan çıktıktan sonra hooop pikniğe gidecektik! :D<br />
Şöyle ki grup grup sınava girdiğimizden toplanmamız zaten bir 11'i buldu. Her kadim üyemizin sınavdan çıkmasını beklemek zorundaydık çünkü takdir edersin ki. Neyse toplanana kadar ve toplandıktan sonra e başladı bir tartışma tabi: Nereye gidiyoruz? Nasıl gidiyoruz?<br />
12 kafadan 12 farklı ses çıktığından biraz zor oldu kararlaştırılması ama mantığımız arkadaşın evinin bulunduğu Oran'daki askeri lojmanda karar kıldı ki geçen sene de orada yapmıştık pikniğimizi eğlene eğlene.<br />
<br />
Hem arkadaşın evi de orada olduğundan kap,bıçak,tuz vs. gibi öteberimizi de onlardan karşılayabileceğimiz mantığına "Eymir Gölü'ne gidelim"ci arkadaşlar da karşı çıkamadı haliyle.<br />
<br />
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-TfrIhG2B3XA/UYT5yPL1aAI/AAAAAAAAAJw/9HIdstrdnwg/s1600/733904_511056102284915_638691887_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="240" src="http://4.bp.blogspot.com/-TfrIhG2B3XA/UYT5yPL1aAI/AAAAAAAAAJw/9HIdstrdnwg/s320/733904_511056102284915_638691887_n.jpg" width="320" /></a>Atladık Haticegül'ün arabaya ama ne atlamak! Bir sinek için bile yer yok arabada, kapıdan yalvarıyor resmen "Beni de alın içeri vız vız." diye. O derece sıkışığız. Yolda durdursa polis ne yapardı bize merak ediyorum ama bir şekilde vardık lojmana. Yaptık alışverişimizi.<br />
Yalnız o lojman kantini -kantin dediğim bildiğin kocaman market- nasıl bir yer öyle! Her yer çocuk dolu! Ben böyle agudu gugudu diye çocuk sevmekten alışveriş yapamadım. Arkadaşlar bana bir şey soruyorlar, ben çocuk seviyorum. Öyle bir durum.<br />
Bir tane çocuğun çikolatanın fiyatını babasına sorması üzerine babasının da "Kasiyer amcaya sor" demesiyle kasiyer askerin "Ne amcası ya. Ben daha 25 yaşındayım" şeklindeki küskün homurdanması da yerinde komikti blog.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-v4sCTCF8RCQ/UYT5zCzNv5I/AAAAAAAAAKA/Y1Z7XDoWZrU/s1600/942116_513032652087260_928334608_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://3.bp.blogspot.com/-v4sCTCF8RCQ/UYT5zCzNv5I/AAAAAAAAAKA/Y1Z7XDoWZrU/s320/942116_513032652087260_928334608_n.jpg" width="320" /></a></div>
Hep beraber toplandıktan sonra bomboş olan piknik alanında deyim yerindeyse cirit atarak hazırlıklara başladık arkadaşlarla. Tavukları soslamak ve köfteyi yapmak bana düştü. Mangal ve salata işine hiç karışmadım. Salata muhteşemdi! Selenge,Elif,Cansu yardırmışlar ve salatada harikalar yaratmışlardı. Hem de yanıbaşlarında -çok afedersiniz- bir bok yapmayan Barış'ın homurdanmalarına rağmen hem de.<br />
Hayır öyle bir saçmalıyor ki al elindeki 2 kilo kıymayı yapıştır suratına! Yaymış göbeğini oturup etrafa çemkiriyor. Deli etti beni. Hayır dünya tatlısı da biridir ama o hazırlık aşamasında al şişi batır göbeğine hisleri uyandırdı bende.<br />
<br />
<br />
<br />
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-l3t1X1DVxV0/UYT6D6JYKMI/AAAAAAAAAKQ/Ws4THUTXmpY/s1600/379951_10151881801693642_1194749995_n+(1).jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://3.bp.blogspot.com/-l3t1X1DVxV0/UYT6D6JYKMI/AAAAAAAAAKQ/Ws4THUTXmpY/s320/379951_10151881801693642_1194749995_n+(1).jpg" width="240" /></a>İzelle köfteleri hallettik. Tavuklar hazır. Salata şahane. Mangal yanıyor. Sonuç: Muhteşem bir piknik!<br />
Aras'tan kuratabildiğimiz kadar yedik artık =D Camış ne var ne yok sildi süpürdü. Hayır metabolizmasına halay çektiğim ye ye de az kilo al değil mi? YOK! Adam yedikçe kilo veriyor, Allahın uzaylısı!<br />
O kadar yaptığımız şeylerden Haticegül'ün hiçbir şey yememesi de üzdü...<br />
<br />
Mangalda pişme potansiyeli olan herşeyi yedikten sonra sıra geldi Haticegül,Elif ve Çağdaş'ın doğum günlerini kutlamaya!!<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
3 pastayla kutladık doğum günlerini =D Hatta pastalar o kadar fazla geldi ki Barış sağ olsun yüzümüze gözümüze bile sürdük yani! Bir anda her yerimiz pasta kaplandı resmen! Hayır evde neyin olsak neyse gir duşa sıcak sıcak yıkan ama o buz gibi piknik alanı çeşmesinde beyin hücrelerim dondu resmen!<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-lUu9c9iqnD4/UYT5yjLXDkI/AAAAAAAAAJ4/v40ix2e4Tlk/s1600/165271_513033682087157_1759106984_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="http://1.bp.blogspot.com/-lUu9c9iqnD4/UYT5yjLXDkI/AAAAAAAAAJ4/v40ix2e4Tlk/s320/165271_513033682087157_1759106984_n.jpg" width="320" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div>
Son olarak da klasik oyunumuz "Vampir"le bitirdik günümüzü. Şöyle diyeyim "Vampir"le dostun düşman oluyor sana blog. İnsanın içindeki politikacı ortaya çıkıyor. Ama eğleniyorsun bayağı</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-LG6CyGkXKKQ/UYT58014FaI/AAAAAAAAAKI/7uYHLy_v4kM/s1600/528245_511260628931129_1531033894_n+(1).jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="http://1.bp.blogspot.com/-LG6CyGkXKKQ/UYT58014FaI/AAAAAAAAAKI/7uYHLy_v4kM/s320/528245_511260628931129_1531033894_n+(1).jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Pikniğin akşamına ise ben ve İzel İzmir'e doğru yola çıkıyoruz...O da bir sonraki yazıya artık =)Serdarhttp://www.blogger.com/profile/04438946326647171471noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2688592435018880855.post-22938802783394780652013-04-20T11:41:00.001-07:002013-04-23T13:43:41.379-07:00Mola Lazım1 gün...1 saat..10 dk...5dk...1 dk...<br />
<br />
Her ne kadar olursa olsun. Bir mola versin hayat blog...Dursun 2 dk durduğu yerde. İleri gitmesin saysın olduğu noktada.<br />
<br />
İnsanlar konuşmasın. Yürümesin. Akmasın trafik. Yağmasın yağmur. Kuşlar da uçmasın. Sevmesin insanlar. Nefret etmesin ya da... Ölmesin. Üzülmesin. Gülmesin.<br />
<br />
Dursun her şey.Koşuşturmaca. Beyinler kapatsın bir kendini. Dinlensin.<br />
<br />
Zira ben çok yoruldum blog. Hayır daha yaş 22 ne yorulması azizim! Ama sor ruhuma! 75'inde ruhum.<br />
<br />
Hayattan zevk almıyorum resmen. Yolda görenler bile "Hayattan soğumuş bir halin var." diyor. Sanırım soğudum.<br />
<br />
En büyük zevkim kitap okumak bile cezbetmiyor beni. "Grinin Elli Tonu" "Genom" "Matmazel Noraliyanın Koltuğu" "Kırmızı"...Okumaya başlayıp da bitiremediğim kitaplar.<br />
<br />
Turuncu odamdan çıkmak istemiyorum.<br />
<br />
Bu da şarkısı olsun yazının...<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<object width="320" height="266" class="BLOGGER-youtube-video" classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab#version=6,0,40,0" data-thumbnail-src="http://img.youtube.com/vi/kd4QMN_lErc/0.jpg"><param name="movie" value="http://youtube.googleapis.com/v/kd4QMN_lErc&source=uds" /><param name="bgcolor" value="#FFFFFF" /><param name="allowFullScreen" value="true" /><embed width="320" height="266" src="http://youtube.googleapis.com/v/kd4QMN_lErc&source=uds" type="application/x-shockwave-flash" allowfullscreen="true"></embed></object></div>
<br />Anonymousnoreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-2688592435018880855.post-24190749792226520962013-04-11T15:16:00.003-07:002013-04-11T15:24:05.816-07:00MelankoliGece gece aldı beni bir yazma isteği blog. Neden bilmiyorum; melankoli olsun, yazma isteği olsun hep de gece dadanıyor şu fani bedene...Dolayısıyla bu da melankolik bir yazı olacak şimdiden söyleyeyim.<br />
<br />
Aslında çok farklı düşüncelerim vardı. Bir ton şey var yazmam gereken. The Perks of Being a Wallflower, Tıp Eğitimi Çlaıştayı, Sivas, TurkMSIC Genel Kurulu, Bursa...Bir ton şey. Ama şu an bunları yazmak gelmiyor içimden. Öylesine parmaklarım kaysın klavyede istiyorum, ne yazacağımı düşünmeden kussun beynimdekileri ekrana.<br />
<br />
Biliyorum, hiçbir zaman yapamayacağım bu beyin istifrasını zira kamuya açık bir blog yazmanın handikaplarından biri de bu: istediğini istediğin gibi yazamamak.<br />
<br />
İçimi çok deşifre etmek istemiyorum; ama içim dolu,kafam dolu. Beynim panayır yeri. Söylemek istediğim çok şey var; ama söylersem kırılacak da çok insan var.<br />
<br />
İnsan kırmak! Yo dostum yo! Olamadım o "Amaan kırılırsa kırılsın! Onunla mı uğraşacağım!" insanlardan. Daima kendim kırıldım, ben içime attım, ben üzüldüm; ama hep gülümsedim etrafa. Aşırı neşeli, dediklerine göre, "sempatik" oldum; ama lanet olsun ki sempatik neyin değilim.<br />
<br />
Bildiğin içinde fırtınalar kopan bir insanoğluyum ki kendim bile şüphelenmeye başladım "Acaba ergen miyim ben." diye. Dinlediğim müziklerden tutun, hayata bakış açım bile beni olgun bir insan olma çizgimden kaydırıyor mu ? Üniversiteye başladığımda galiba yanlış tanıttım kendimi. Daima neşeli, kibar, güleryüzlü insan oldum; ama olmamış demek ki yapamamışım. Hep yanlış izlenimler vermişim çevreme sanırım. Ciddi biriydim aslında. Şimdi sorsan arkadaşlarıma "Sen hiç ciddi olmadın "derler belki de. Haklıdırlar da...Aslında hep deyim yerindeyse "yılışık" oldum belki de. (iç ses: yılışık ağır oldu sanki. Ben: Boşver)<br />
<br />
Evet, çok eğlendiğim anlar fazla belki ama kimse düşünemedi etrafa bakış açımın böyle olmayabileceğini. Siyaset konuşmadım ondan mı acaba ciddiyetsiz sandılar beni veya futbol değil de badmintonu sevdim diye.<br />
<br />
Kitap olarak sadece fantastik kitap ve roman okumam mı ciddiyetsiz geldi acaba; ama kimse neden diye sormadı ki bana ben de mantıklı açıklamamamı yapayım onlara. Bütün mahkeme duvarı şeklinde gezen insanlardan olsaydım daha mı iyi olurdu acaba?<br />
<br />
Girdiğim ortamdaki eğlenceli insan olmasam oturur sabahlara adar birbrimizin suratına bakardık. Bakmaz mıydık? Şüphesiz bakardık. Ama ben yapınca "sulu kişilik" oldum sanırım.<br />
<br />
Bugün arkadaşım "Serdar biz dün karar verdik seni çok seviyoruz." dedi. İnanılmaz mutlu oldum! Evet arkadaşlarım sever beni ve<u> ben de kayıtsız şartsız severim</u> onları ama neden hayatımda bir şeyler eksik gibi hissediyorum blog? Notlarım kötü diye mi? Hayır sanmıyorum.<br />
<br />
Eksik bir şeyler var. Var. Galiba yanıtı da biliyorum.<br />
<br />
Ama başkaları bilmiyor sanırım sorun o.Anonymousnoreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2688592435018880855.post-51212924137644016142013-03-24T07:54:00.001-07:002013-03-24T07:54:54.444-07:00Post-Komital Kafa BoşaltmacaSelam blog...Sonunda dönebildim sana ve en boş günümde oturdum klavyenin karşısına bu dönüş için. Neden en boş günüm? Çünkü cuma günü "Ürogenital Sistem" komitemizi hanımızla şanımızla atlattık. Patoloji ve Pediatri ağır yaralar bıraktı ruhumda o yüzden bu konuda konuşmak istediğimi sanmıyorum.<br />
<br />
14 Mart'tan başlayalım. Biliyorum 10 gün geçti üzerinden ama ancak yazmaya fırsat buldum blog. Öncelikle tüm hekim ve hekim adaylarının 14 Mart Tıp Bayramını kutluyorum. Umarım bir gün hakettiğimiz yere geliriz de daha güzel kutlamalar, hekime şiddetin gölgesinin düşmediği eğlencelerle kutlarız bayramımızı.<br />
<br />
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-cQwCNAZQJiw/UU8Tb7yaSoI/AAAAAAAAAaE/c2qX7f-_cPU/s1600/14-mart-tip-bayrami_307002.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://4.bp.blogspot.com/-cQwCNAZQJiw/UU8Tb7yaSoI/AAAAAAAAAaE/c2qX7f-_cPU/s320/14-mart-tip-bayrami_307002.jpg" width="320" /></a>Gerçi ben çok güzel kutladım. O konuda şüpheniz olmasın. Hacettepe'nin neredeyse kendisi kadar marka olan "Mantar Topluluğu"nun düzenlediği "14 Mart Tıp Balosu"na gittim. Ama ne gitmek! Ne kadar sinirim stresim varsa Hilton'da bıraktım eve geldim pamuk gibi blog. Hayatımda bu kadar oynamışlığım var mı? Evet var ama bu da en azından ilk 5'e girer. Rakı da şişe de durduğu gibi durmayınca aşırının aşırısı eğlendim. Hocalarla karşılıklı göbek atmalar,halaylar,kafaya kravatı bağlayıp sahneye fırlamalar...Neler neler...Sonrasındaki sarhoşluğum ise ayrı bir durum. Allahtan çok temiz sarhoş olurum. Öyle hır gür çıkarmam,kusmam etmem. Arkadaşlarım sağ olsun toplayıp eve gönderdiler taksiyle ama allahtan apartmanın giriş kapısı elektronik anahtarlı oldu da şıppadanak içeri girdim yoksa o kafayla geceyi sokakta geçirmem işten değildi nitekim yukarıda da kapıyı ev arkadaşım açtı iyi ki. Sonra tabi ben en sarhoş halimle geceyi anlatışımı videoya çekmeyi de ihmal etmedi pislik! Alkolden soğudum yemin ediyorum.<br />
<br />Bu küçük kaçamaktan sonra kendimizi kendimizi komite çalışmasına verdik haliyle ki onu da cuma olduğumuzu söylemiştim bu yüzden bu 2 günümüz boştu ve ben sanırım sırf bu yüzden arşlardayım mutluluktan.<br />
<br />
Komiteden sonra lanet olası biz çalışırken unutmabeni mavisi olan hava komite günü fırtınalar kopardı. Yok böyle bir yağmur ya! Ama olsun bizi durdurmaz azıcık su dedik ve Bahçe'liye gittik. Bigos'a<a href="http://www.thebigos.com.tr/"> (tıkla)</a>. Çok güzel bir mekan. Fiyatları biraz yüksek gibi ama kalitesini düşündüğünüzde aslında gayet uygun bile gelebilir. Çünkü yemekleri gayet iyiydi. Ben tok olduğumdan yemedim bir şey ama arkadaşların yemeklerinden tattım. Güzeldi.<br />
<br />
<br />
Oradan grubumuzun bir kısmı Guiatar Hero'ya geçerken biz İzel'in önderliğinde Brothers'a geçtik. Canlı müzik vardı ama mekan yoktu. yani erken olmasına vurdum tabi ama mekan bomboştu! Adamlar çalıyor ama kimse yok ki...biz de 5 kişi eğlenmeye çalıştık =D Ama daha sonra bizimkiler gelip biraz da mekan kalabalıklaşınca eğlendik.Hele ki Sezen Aksu şarkıları çalmaya başladığında. Mekandaki kızlara yalakalık yapacağım diye solist de azıcık sağıtmasaydı iyi olacaktı da artık işte o da kusuru olsun.<br />
<br />
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-bljZ7b9-FTw/UU8TMzctb3I/AAAAAAAAAZ0/DuVOEf_Q930/s1600/images.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-bljZ7b9-FTw/UU8TMzctb3I/AAAAAAAAAZ0/DuVOEf_Q930/s1600/images.jpg" /></a> Dün gece arkadaşlara gittim "Beer Pong" oynamaya ve Greek'te görüp özüm özüm özendiğim oyunu arkadaşların masaları birleştirmesiyle oynadık. Bayağı bayağı heyecanlı. Ve ilk kez oynayan ben takım arkadaşlarım sayesinde hep kazanan tarafta oldum. Bu sabah da aynı arkadaşlarımla harika bir kahvaltı yaptım. Yan apartmanımızda oturuyorlar ve liseden bir arkadaşları da ziyarete gelmiş. Krepler,simitler,ballar,reçeller...Sanki yıllardır kahvaltı yapmıyormuşçasına yedik. Krepteki ustalığımı onlarla da paylaşmanın haklı gururundayım.<br />
<br />
Dün de poğaça yaptım ama ne zorluklarla. Çünkü el emeği göz nuru hamurum. O kadar mayalanıp kabarmasını beklediğim hamurum "Löp" diye yere düşünce bir acı,bir çığlık,içimden bir parça koptu blog. Çok sinirlendim ve diğerini rastgele göz kararı yaptım ve inanır mısın, inanılmaz oldu.<br />
<br />
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-uKeNs7-RS2U/UU8TNu5cDiI/AAAAAAAAAZ4/10u2j9ppZ70/s1600/krep-tarifi2.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="214" src="http://2.bp.blogspot.com/-uKeNs7-RS2U/UU8TNu5cDiI/AAAAAAAAAZ4/10u2j9ppZ70/s320/krep-tarifi2.JPG" width="320" /></a> Aslında olay şu: Yöneticimizin eşinin geçen hafta sanırım günü filan vardı. Kadın da bize kalan kurabiye,börek,mercimek köftesi neyin yollamış. Allah razı olsun çok makbule geçti;ama benim ailemden gördüğüm gelen kap boş gönderilmez.Ayıp;ama sınavım da var. Ondan dedim ki haftasonu bir şeyler yapar götürürüm. Ya da ne bileyim bir şeyler alır, yollarım. Fakat sınavdan bir gün önce kapıcımız elektronik anahtarların yedeklerini getirdiğinde "Tepsi varmış bir de onu alabilir miyim?" sorusuna benim caaanım (!) ev arkadaşım "O kirli.Biz onu yıkamadık." gibi öküz bir cevap verince bende tabi bir utanma bir eziklenme oldu. Dedim "Haftasonu ben vereceğim tepsiyi." Ondan bu kadar özendim poğaçaya. Bari topumuzu öküz bilmesinler diye. Nitekim çok hoşlarına gitti tepsiyi dolu görünce bir şaşırdılar filan. Çok eğlendim o ifadelerini görünce.<br />
<br />
Şu yazıyı da temiz odamdan yazıyorum. Komite komite diye odayı b*k götürmüş affedersin. Temizledim de rahatladım. Mutfağı da temizledim mi üstüne de bir film çakarım. Oh mis! Üstelik akşam arkadaşım Hazal da geliyor. OOohh...değmeyin keyfime =) İnşallah önümüzdeki komite güzel olur....<br />
<br />Anonymousnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2688592435018880855.post-80222937435790420972013-02-26T12:43:00.000-08:002013-04-23T14:07:11.179-07:00Kafa Boşaltmaca vol. 11<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
Çok uzun zaman oldu yazmayalı sana blog. Gastrointestinal komitesi geçti,yazmadım,sezen aksu konseriAradan koskoca (!) 2 hafta tatil geçti yazmadım.2. dönem başladı ben yazmadım....Peki neden yazmadım? Dinlendim blog. Çok yorulmuştum. Dinlendim. Aslında keşke yazsaymışım diyorum şimdi o zaman kafam rahatlardı;ama işte üşengeçlik başa bela blog. Hadi başlayalım!<br />
<br />
<b><i>GİS Komitesi</i></b><br />
<br />
Genel cerrahi okumak istediğimden sindirim sistemi hep ilgilendiğim sistemlerden olmuştur blog zira genel cerrahinin işi onla. Yemek borusu,mide,bağırsaklar,rektum,karaciğer,pankreas,safra kesesi...Açıkçası vücudun % 60ından fazlası bu komitedeydi resmen. Onun için sevdiğim bir komiteydi. Hocalarımız da bu komite çok iyiydi açıkçası -sanki diğerleri kötüymüş gibi!- ama gel gör ki bu komite de notlar berbattı! Geçen senenin hiçbir notuyla tutmuyordu ve o iyi hocalarımız slayt bırakmıyordu. Derslere devamlı girdim. Slayt,not,kendi yazdıklarım...bir ton şeye çalıştım. Ala ala 63 aldım.<br />
Oysa sınavdan çıkışımı görmeliydiniz. İlk kez "Oha,çok iyi geçti sınavım!" diye çıkmıştım. Lanet olsası 2.5 sene boyunca öğrendiğimiz "erken konuşma" kuralını bozmuştum. Sonuç 63 oldu.<br />
Sorular çok zor değildi bana göre ama çıkan herkes "Çok zordu." diye çıkınca beni bir şüphe almadı değil ama işte o an insanın aklına gelmiyor böyle şeyler işte. Psikolojik bir savunma mekanizması herhalde.<br />
Şimdi Genitoüriner sistemdeyiz...Kadın-doğum ve börekler yani =) Bakalım belki bunda şans güler yüzüme...<br />
<br />
<b><i>Sezen Aksu!!!!!</i></b><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://userserve-ak.last.fm/serve/500/18757569/Sezen+Aksu+Wedding++Funeral+Album+Cover.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="279" src="http://userserve-ak.last.fm/serve/500/18757569/Sezen+Aksu+Wedding++Funeral+Album+Cover.jpg" width="320" /></a></div>
Komite biter bitmez tüm sınıf arkadaşlarım Ankara'dan kaçarcasına memleketlerine tüydüler;ama ben 2 gün daha kaldım blog. Sebep? Sebep Sezen Aksu konseri!!!!<br />
Taaa 7 Ocak'ta almıştık daha biletlerimizi ki o an bile zar zor yer bulmuştuk. Boru değil sonuçta. Sezen Aksu yani!<br />
Konser Congressium Ankara'daydı. Muhteşem bir gece geçirdik arkadaşlarla.<br />
Salon muhteşem güzeldi. Belli bir eğimle yerleştirilmesiyle koltukların en arkalardaki insanların bile görme sorunu yoktu. Ses sistemleri,akustik çok iyiydi.<br />
<br />
<a href="https://encrypted-tbn0.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcQphguJxvv6BG5H7FRZoX_H5cZyi6S38A0gi40BXtCYYADxDBxa5g" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="264" src="https://encrypted-tbn0.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcQphguJxvv6BG5H7FRZoX_H5cZyi6S38A0gi40BXtCYYADxDBxa5g" width="320" /></a><br />
<br />
Ama iyi olan...çok iyi olan...muhteşem olan...tabi ki Sezen Aksuy'du. Yaklaşık 3 saat sahnede kaldı ve Sezen Aksu klasiklerinden muhteşem bir ziyafet verdi salondakilere. Bu ziyafet sadece şarkı anlamında değil espriler bazındaydı da....Sahnede inanılmaz komik biri Sezen Aksu. Kırıldık gülmekten deyim yerindeyse.<br />
<br />
Ama şunu anladım ki doğru insanlarla gitmek lazım konserlere blog. Misal: Esra ve ben Sezen Aksu şarkılarıyla kendimizden geçip yerimizde duramazken Haticegül telefonu düşürmüyordu ve neredeyse uyuyordu ya! Oğuzhan desen konser değil de "2. Dünya Savaşı: Soykırım ve Ötesi" adlı bir belgeseli izler bir ciddiyetle elleri kavuşturup izledi konseri! 2. bölümde yerleri değiştirip yanyana gelince Esra'yla koptuk ama...<br />
<br />
Sezen Aksu kadar vokalistleri Nurcan Eren ve Cihan Okan da sesleriyle salonu büyülediler. Gecenin en gözlerimi yaşartan olayı ise ön sıralarda olanların yazdıkları mektupları Sezen Aksu'ya verip ona dokunma ayrıcalığına sahip olmalarıydı.<br />
<br />
<b><i>2 Hafta Tatil!!</i></b><br />
<br />
<a href="http://skpo.izmir.bel.tr/Upload_Files/FotoGaleri/Fotograf/original/izmir5.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="231" src="http://skpo.izmir.bel.tr/Upload_Files/FotoGaleri/Fotograf/original/izmir5.jpg" style="cursor: move;" width="320" /></a>Sezen Aksu'nun ardından tatilim başladı ve İzmir'e gittim sonunda blog. Sınavdan hemen sonra olduğundan tatilde herhangi bir şeye çalışma zorunluluğum olmadığından sadece yattım blog! Ultimate bir şekilde yattım hem de! 1 hafta boyunca ailemleydim. Babamın ameliyatından dolayı izin alan annem, okulların tatil olmasından dolayı da kardeşim ve ablam da evdeydi. Eniştem de nöbetleri elverdiğince bizimleydi. 1 hafta boyunca her gün "pazar kahvaltısı" ettim. Türk kahvesi içip televizyonda zap yaptım. Olabildiğine dinlendim ve çok iyi geldi blog. Resmen tatile ihtiyacım varmış. Laçka olmuş sinirlerim bir toparlandı,bir kendine geldi.<br />
<br />
Diğer haftayı ise arkadaşlarımla geçirdim. Lise arkadaşlarımla buluştum. Onları bu kadar özlediğimi hiç farketmemiştim ve yıl oldu görüşmeyeli ama okulu asıp da kordona gitmişiz sıcaklığındaydık resmen.<br />
Gerçek arkadaşlıklar uzun süredir görüşmeseniz bile görüştüğünüzde kaldığınız yerden devam edenler demekmiş,bunu anladım.<br />
<br />
Gizemlerde kaldık bir gece. Ahmet,Ece,ben ve Ece'nin abisi Mehmet. Hep beraber güzel bir gece geçirdik. Kutlayamadığımız doğum günlerimizi kutladık bir pastada.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<a href="http://farm4.static.flickr.com/3295/3032013284_90f90c7ab4.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="240" src="http://farm4.static.flickr.com/3295/3032013284_90f90c7ab4.jpg" width="320" /></a><br />
O gecenin gözlerimi yaşartan olayı ise koskoca Bornova'da Kipa Ekstra açık olmasına rağmen "Jello Shot" yapmak amaçlı jöle bulamamış olmam! Bütün dükkanlarda olan 5 temel şey vardı öğrenciler için: Makarna,konserve doğranmış domates,tuz,peçete,kondom!<br />
<br />
Buradan esnaflara sesleniyorum: Yapmayın canlar! Bu kadar market odaklı olmayın!<br />
<br />
<b><i>Dönüş</i></b><br />
<br />
Her güzel şeyin bir sonu var tabi haliyle blog. Sonuçta "Karma is a bitch!"<br />
<br />
Ankara'ya döndüm ve yeni komiteme başladım...Daha yazacağım bir ton şey var aslında ama o da bir sonraki yazıya artık....Anonymousnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2688592435018880855.post-52156825107619846702013-01-25T15:25:00.001-08:002013-01-25T15:25:39.075-08:00DüşünseliDüşünseli istiyorum blog. Çok fazla şey var kafamda...Çok anı,çok sorun,çok insan,çok duygu...Silmem lazım bunları artık. Artık yük olmaya başladı çünkü.<br />
Kendimi sürekli kötü hissediyorum. okul mu? evet çoğunluğu okul oluşturuyor kötü hissetmemin ama başka şeyler de var.<br />
O mesela görmüyor beni. Neden görmüyor ki? Acaba kendimi göstermiyor muyum? Evet göstermiyorum.<br />
Odamdan sıkıldım. Sadece odamda yaşıyorum. Çok sıcak. turuncuyu seviyorum;ama sıkıldım aynı yerden.<br />
Kitap okumak istiyorum. Zamanım yok.<br />
Zaman olsa da lanet olsun o içimde ders çalışmadığımdan büyüyen suçluluk duygusuna!<br />
Arkadaşımın aldığı kitaba bile başlayamadım o lanet suçluk duygusundan.<br />
Laptobumun sağ tuşu yine bozuldu. Hayat ters çok.<br />
Facebook'u kapatacağım sanırım ama lanet olsun ki en azından bu sene daha açık kalmalı. Proje zımbırtıları...Sanırım çok işsizim.<br />
Finalden 80 alsam ne güzel olur...Mutluluk gözyaşlarım için düşüncesi bile yetti.<br />
Keşke görse beni...<br />
Twitter...Onu kapatır mıyım bilmiyorum...kapatmalıyım.<br />
Arkadaşlarımın sürekli bana patlamasından da sıkıldım.<br />
Çok biliyorlar!<br />
Haklılar ne yazık ki...<br />
Sms'im de bitti.<br />
İzmir'i özledim...Gizem'i...Ahmet'i...Ece'yi....Cansu'yu...Herkesi...<br />
Ailemi özledim....<br />
Babam ameliyat oldu. Yanında olamadım. Lanet olsun!<br />
Mor ve Ötesi'nin oyunbozan şarkısını elli kere ardarda dinledim sanırım.<br />
Evet gün geçtikçe boka batıyorum!<br />
Kurtulmak elimde ama kurtulamıyorum. Bir kere daha lanet olsun.<br />
Etik yarışması var....fikrim yok...fikrim olsa zamanım yok...<br />
İçmek istiyorum...<br />
İçmek istemiyorum.<br />
Sanırım malım.<br />
Genel cerrahi istiyorum...Tedavi edeyim istiyorum...Edemiyorum.<br />
3. sınıf çok mal!<br />
diğer seneler?<br />
O beni görse keşke.<br />
Görmedi.<br />
<br />Anonymousnoreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-2688592435018880855.post-16061578334573918432013-01-16T15:33:00.001-08:002013-01-16T15:37:11.770-08:00Kafa Boşaltmaca vol. 10Yine gecenin bir vakti klavyenin başındayım...Uzun zaman oldu yazmayalı...Çok uzun.<br />
En son 20'lik dişimi yazmışım baktım da onun üzerine diğerini de çektirdim,alveolit oldum da iyileştim de...Sen anla artık ne kadar zaman olduğunu.<br />
Bugün ev arkadaşımla şöyle bir konuşma geçti:<br />
"Sen blog yazıyorsun oğlum. Kim neden seni okusun. İşşizsin."<br />
"Doğru işsizim"<br />
Aslında tam böyle değildi;ama ana tema buydu. Hakikaten ben blog yazıyorum;kim neden okusun beni?...Ne yazık ki anlayamadığı nokta burada. Ben başkaları okusun diye yazmıyorum ki. Yani evet başkaları okuyor yazılarımı;ancak bu sadece benim yazmamın yan etkisi gibi bir şey benim için. Bilen bilir yazmak konuşmaktan daha kolaydır bazen. İçini dökersin böyle...Alırsın kağıdı kalemi,kalvyeyi her neyse yardırırsın. Döktün mü içini,rahatladın mı da kimse görmsein istiyorsan yakarsın,yırtarsın,silersin...Ama çıkmıştır içinden o atmak istediklerin...Bir nevi detoks...<br />
Ama anlamadı ev arkadaşım. "Kim neden okusun ki?" dedi...Olsun...Ben yazayım da...<br />
<br />
<b><span style="font-size: large;"><i>Yar Yine Bana Depresyonlar</i></span></b><br />
<b><br /></b>
Kardiyoloji komitemizden de çaktım blog. Hem de öyle böyle değil. Sanırım tehlike çanları çalıyor benim için. Gerginim,yer yer sinirli yer yer mutlu yer yer suskun. Saçma sapan bir ruh halindeyim.<br />
Bir arkadaşım "Moralin nasıl?" diyor kedi yavrusunu incitmekten korkan kişinin ses tonuyla 5 dk sonra başka bir arkadaşım "Off Serdar bir sus yae." modunda...Sanırım dengesizim. Evet,evet iyice dengesizleştim.<br />
<br />
Çalışma stilimi değiştirdim. Umarım bu komite işime yarar;zira öncekiler gösterdi ki çalışma stilim bir b*ka yaramıyor. Şemalarla,textbooktan vs. çalışıyorum. Ama tek bir sorun var:zaman! Eğer yetiştiremezsem s*çtığımın resmidir. <br />
<br />
Slaytlarını vermeyen hocalara da buradan "Hocam, çeyizinize mi saklayacaksınız?" sorusunu sormak istiyorum yeri gelmişken...<br />
<br />
<b><span style="font-size: large;"><i>Diyet Diyet Diye Nicesine Sarıldım...</i></span></b><br />
<b><br /></b>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-wednI3gf-7s/UPc4RP6U13I/AAAAAAAAAYk/rn94KL9Ofi0/s1600/erkekler-icin-dyet.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="236" src="http://2.bp.blogspot.com/-wednI3gf-7s/UPc4RP6U13I/AAAAAAAAAYk/rn94KL9Ofi0/s320/erkekler-icin-dyet.jpg" width="320" /></a></div>
Dengesizliklerim yetmezmiş gibi bir de diyete başladım blog. Artık her sabah kahvaltı ediyorum. Şekeri-ekmeği kestim. Sebze dostum cips düşmanım oldu. Kolanın kokusu burnumda ,cızır cızır sesi kulaklarımda sürekli; ama ayranı yoldaş yaptım kendime. Kepekli tostlar kankam artık...<br />
<br />
Yeşil çay içiyorum sürekli;metabolizmam hızlansın diye;ama kendisi "oturan boğa" mübarek. İbre ileri atmıyor yemin ederim. İçlerde...çok derinlerde "Spor yaaaap!" diye bağırıyor iç sesim;ama ona da zamanım yok blog. O yüzden çok da takmıyorum o sesi -ki bu ses arada arkadaşlarımın sesleri oluyor. Onları da takmıyorum.<br />
<br />
Ve şekersiz çay-kahve cehennem gibi...<br />
<br />
<b><span style="font-size: large;"><i>Yeni Yıl...</i></span></b><br />
<b><br /></b>
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-l4nEOZYCGrc/UPc3qKTVJyI/AAAAAAAAAYU/rT77YzCXl_8/s1600/546258_10151286830888991_1554269654_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-l4nEOZYCGrc/UPc3qKTVJyI/AAAAAAAAAYU/rT77YzCXl_8/s1600/546258_10151286830888991_1554269654_n.jpg" /></a>Sürekli aklımdaydı..yazacağım yazacağım...yazamadım. Yeni yılınız kutlu olsun. Umarım yeni yıla musmutlu,ailenizle girmişsinizdir. Benim yerime de eğlenmişsinizdir;çünkü ben o sırada ders çalışıyordum.(LANET OLASI 34 ALDIĞIM SINAVA! BAK YİNE DELLENDİM!!!) Sadece bir ara ailemle kamera açıp mezdeke eşliğinde koptuk o kadar. Kıyamam nasıl şaftım kaydıysa artık teyzem anneme dönüp: "Abla bu çocuk neden bu kadar mutsuz?" diye sordu. Ben de eğlendirmek için azcık koptum kamerada...Ah bir bilseler stresimi....<br />
<br />
Sağlık,mutluluk bla bla....Hepsini zaten diledi çevredeki insanlar size. Benim dileğimin pek bir fark yaratacağını sanmıyorum. O yüzden tek bir dilek istiyorum: Aşk getirsin yeni yıl...<br />
<br />
Sırf ben değil diğer tıpçı arkadaşlarım da yeni yıla gönüllerince giremediler sınav ayağına.Sonuç olarak biz de cuma günü girmeye karar verdik bir 18 gün gecikmeyle...<br />
<br />
P.S: Fotoğraf yeni yıl gecesi masamın hali...<br />
<br />
<b><span style="font-size: large;"><i>Siyanozlu Hastam...</i></span></b><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-ZJcQBudHe4I/UPc4CeQtanI/AAAAAAAAAYc/d7fsKR070NE/s1600/muayene.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-ZJcQBudHe4I/UPc4CeQtanI/AAAAAAAAAYc/d7fsKR070NE/s1600/muayene.jpg" /></a></div>
Bildiğiniz gibi hekimliği öğrenme babında hasta görüşmelerimiz olmakta. Bir diğerini ise geçen gün siyanozlu hasta üzerinde gerçekleştirdik sevigli blog. Bir önceki görüşmelerimi zaten yazmıştım daha önce burada.<br />
<br />
Siyanoz. Yani kanın yeterli oksijenlenmemesine bağlı olarak gelişen morarma tabiri caize. Bizden bu hastayla konuşup,şikayetini dinleyip, kalp ve solunum muayenesini yapmamız bekleniyor. Kalp ve solunum muayenesini geçen sene maket üzerinde öğrendiğimizden gerçek hastayla -oyuncu hasta- yapmak biraz heyecanlıydı takdir edersiniz ki...<br />
<br />
Bilgiler gözden geçiril,videolar izlendi,kitaplar okundu ve görüşme başladı...<br />
<br />
Artık tabiri caizse "kaşarı olduğumuzdan" görüşme kısmı gayet güzeldi. Gerekli kibarlık,iletişim,hitap,sorular vs. gayet yerindeydi. Nitekim hastam da gayet tatlı bir kadındı ve güzel bir görüşme geçirdik. Ve sıra fizik muayeneye geldi.<br />
<br />
Solunum muayenesi,tansiyon,nabız,ateş...Hepsini birbirine karıştırdım. Tansiyonu ölçtüm, ateş için koltuk altına termometreyi koydum, bu arada solunum muayenesine başladım sonra nabız aldım akciğelere geçtim. En son kalple bitirdim. Bayağı bir karıştırdım adeta "ortaya karışık" yaptım.<br />
<br />
En son bitirdim,giyinebilirsiniz dediğim ağza,dudaklara bakmak geldi ona ayaküstü baktım. Oturduk parmakta çomaklaşmayı sordum...Sanırım muayene kısmında olması gereken sistematiği yok ettim;ama suçun bende olduğunu da sanmıyorum! Klinikte öğretilmesi gerekn şeyleri maketle öğretim hasta yanına salmak çok da doğru değil bence...<br />
<br />
Ama hastamdan "Öğrenci değil de profesyonel bir hekim gibiydin." geri bildirimi....İşte o an her şey silindi gözümde....<br />
<br />
Evet, dedim. Hekim olmalıyım. Geriye sadece tek bir soru kaldı: Kalmadan başarabilecek miyim?Anonymousnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2688592435018880855.post-11718093647262230092012-12-21T13:51:00.001-08:002013-05-21T15:02:58.466-07:0020'lik Diş...Her gencin tadacağı o lanet acıyı tatmış,olgunlaşmış,büyümüş biriyim artık blogcuğum. Neden demene gerek yok zira başlıktan da anlaşılıyor sanırım! Lanet 20'lik dişlerimi aldırdım.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-W2CqfazmivY/UZvusSNl25I/AAAAAAAAAL4/HWXwynnU8Z8/s1600/20lik.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="218" src="http://4.bp.blogspot.com/-W2CqfazmivY/UZvusSNl25I/AAAAAAAAAL4/HWXwynnU8Z8/s320/20lik.png" width="320" /></a></div>
Yapmak istemedim aslında ama ilişkimiz artık sürdürülemeyecek düzeye gelmişti. Birbirimizi yıpratmaya başladık. Yürütebiliriz sanmıştık.Ama olmadı. Çünkü sorun bende değil onlardaydı...<br />
<br />
Hayır dişşen dişliğini bil, adam gibi çık değil mi ama! Haksızsam haksızsın deyin! Değilim! Neden? Benimkiler manyak çıktı zira. Çeneye 180 derece açıyla çıkar mı bir diş ya! Rot-balans ayarı bozuk resmen yandan yandan geliyorlar! Resme benzer bir şey yani. Hem de ikisi de öyle! Ya da dur baştan başlayayım...<br />
<br />
Her şey geçen hafta başladı. Aslında daha önce...Komite komite üstüne gelince ben hep ihmal ettim dişçiye gitmeyi. Neden? Çünkü o lanet MEDİKO'da diş hekimi sabah 1 akşam 1 olmak üzere 2 bulunuyor hepi topu ve kimsenin de aklına gelmiyor, "Bu çocuğun dersi vardır. Bu çocuğun aman da lab.ı vardır."....Hiiiç! Dolayısıyla salla salla ben bir türlü gidemedim. Sonunda endokrin ve beraberindeki depresyonum da bitince yeter artık dedim bizim buradaki ağız ve diş sağlığı merkezinden randevumu aldım. Hem de arkadaşımın annesinden.<br />
<br />
Gittim randevuma. Sağ olsun Saime Teyzeciğim nasıl yardımcı oldu anlatamam! Her halde o olmasaydı 3 ay filan gider gelirdim ben. Neyse, gittim randevu saatimde -ki MHRS sistemi bence başarılı- aldı beni muayene etti veee bingo! Çürüğüm çıktı. Artık eminim genetik yatkınlığım filan var sanırım. Dişlerimi fırçalarım zira;olabildiğince dikkat etmeye çalışırım ama yok! Ağzımı görsen bir ton dolgu var.Sanırsın Efes harabeleri. Sorsalar vücudunda nereni beğenmiyorsun, diye hepinizin aklına gelen "göbeğim" cevabı değil "ağzım" cevabı çıkar benden. Neyse röntgen alalım dedi haliyle bir de 20'liklerine baktıralım dedi. İzmir'deki doktorum yan geliyor demişti ama bir şey yapmadı dedim ve röntgen filmleri İzmir'deki doktorumu haklı çıkardı. İki dişim de yandan yandan geliyordu.<br />
<br />
Ameliyathaneye indik randevu almaya ve şansıma bir randevu boşaldı! Aldırmak ister misin, diye sordu Saime Teyze ve ben de sınava uzak nasılsa bitsin bu çile diyerekten yattım bıçak altına!<br />
<br />
Hayır, acı yok. Biliyorum soran bunu soracak zira. Ama o sesler,o çeneye bastırmalar,o boğazından aşağı inen koterize olmuş bağ-sinir-mukoza dokusunun yanık tadı. Haliyle kan tadı vs.....Hoş değil;ama kaçarı da yok. Kıtır kıtır bir şey çenenizden kopuyor. Tekrarlıyorum acı yok;ama gerçekten rahatsız edici bir his.<br />
<br />
Sonrası ise kabus! Ağrı kesicilere bağımlı yaşıyorum resmen! Bu ilkiydi ve bir hafta Majezikle idare ettim ki artık 4'e filan çıktım günde -ki max doz 3. Siz yapmayın. Mide koruyucu aldım ben yaparken.Eczacıya danışarak- ağrımasın diye ama yine ağrıdı yine ağrıdı!Ağzımda gezen dikiş iplerinden bahsetmiyorum bile!<br />
<br />
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-9jAnb4cigvI/UZvu8WTjIMI/AAAAAAAAAMA/1JxfDP5RbZo/s1600/13.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="240" src="http://2.bp.blogspot.com/-9jAnb4cigvI/UZvu8WTjIMI/AAAAAAAAAMA/1JxfDP5RbZo/s320/13.jpg" width="320" /></a>Dünse ikincisini aldırdım. Bu sefer dost tavsiyesi dinleyerek Apranax aldım ve aman allahım! Lanet olsun birincisinde Apranax'ı almadığım her güne! Nasıl rahatım anlatamam! Evet,ikinci aldırdığım çok şişti. Adeta bir davul ama acısı yok! Hatta geçen hafta aldırdığım ve sözde şu anda iyileşmiş olan bile daha çok acıyor yemek yerken.<br />
<br />
Şimdi ikisinin de geçmesini beklerken adeta çiğnemiyor yutuyorum yemeklerimi ki bunun sonucu olarak midem allak bullak. 2000 mg. antibiyotik almanın da pek bir faydası olmuyor duruma...<br />
<br />
<b>Özet olarak:</b><br />
<br />
<ol>
<li><i>Kaçarı yok. Ne kadar erken o kadar iyi, deyip aldırın.</i></li>
<li><i>Benim cerrahım çok tatlı bir bayandı. umarım sizinki de iyi bir cerrah olur. Bunun için dua edin.</i></li>
<li><i>Apranax'tan aşağısını kullanmayın.</i></li>
<li><i>Ameliyat sırasındaki değil sonrasındaki acıyı düşünün ve kahrolun;ama unutmayın; aldırmazsanız daha da çok acıyacak.</i></li>
<li><i>Yemek yiyemediğiniz için "Oh oh kilo verirsin azcık." esprileri yapan zevzek arkadaşlarınızı takmayın. Zira sevdiklerinden takılıyorlar.</i></li>
</ol>
Anonymousnoreply@blogger.com5