24.2.12

Akıttım İrini- Oh Mis!

Sonunda Google'ın Blogger sekmesine tıklayabildim blog! Sonunda başbaşa kalabildik. Biliyorum, çok boşladım seni; ama n'olur kızma bana zira zamanım yok blog. Bildiğin yok lan!

Son iki komitemiz üzerimden buldozer gibi geçti. Dağıldım, incindim, örselendim, depresyonlara girdim blog. Hayatımda bir kez bu kadar kötü hissetmiştim. Sadece 1 gün! Geri kalan günlerimde tamam, "Hadi bakalım hoppa! Oturmaya mı geldik yav!" modda değildim; ama idare ederdi yani.


O 1 gün de çok da şaşırtıcı olmayarak lise son sınıfımın doktordan rapor alıp evde, dersanede, yolda ÖSS kasmak günlerinden birine denk gelir. Hatırladıkça tüylerim diken diken olmakta o günü. Az kassam tıp literatürüne "Günübirlik depresyon" adlı bir hastalığı katabilirim sanırım o günle.

Aslında çok sıradan bir gündü. Sabah kalktım, sabah dediğim 11 filan-. Sözde ÖSS çalışıyoruz! Millet 7'de yola çıkıp dersaneye çadır kuruyor, ben "11'ler 12'ler...Aman sabahlar olmasın!" moddayım.

Neyse kalkmışım böyle canım ne kahvaltı etmek istiyor, ne yataktan kalkmak istiyor. Test çözmek desen "O ne hemşerim?" sorularındayım.

Annemi arıyorum, öyle böyle diye  "Çok sıkıldın, çık gez biraz. Kendine tatil ver." diyor. Hep öyle der zaten .Şimdi bile sıkıldım desem "Ders çalışma bugün." der. Arkadaşlarımın anneleri kelepçe vuracaklar neredeyse çocuklara benimki : "Salla çocuğum. Gel kipaya gidelim."

 Ama ben napıyorum? Mırın kırın! Camış gibi yatıyorum bütün gün. Ev dandini, elimde kumanda. Derya Baykal senin Ebru Şallı benim zapping yapıyorum televizyonda. Harry Potter okuyayım diyorum ki hep moralimi düzeltir, o bile tık demiyor bünyede düşün!

Tabi o zamanlar uydu neyin yok evde. Öyle 246545 tane kanal yok. 24 tane kanal var. Dön Allah dön aynı şey. İnternet desen ÖSS senesi.Rüya gibi...

24 kanallı 2154 kez turladıktan sonra Tv 8'deki filme takılıyor gözüm. "Griffin and Phoenix" diye bir film.

Görüp görebileceğim en dandik aşk filmlerinden biri olsa gerek. Bir şey yok ya kanallarda, boş gözlerle izlemeye başlıyorum.

Amanın! Bir acıklı çıktı mı sana film! Ama nasıl! İki sevgili bunlar, kanser filan. Birbirlerinden haberleri yok filan. Tabi şimdi çok saçma geliyor. Bir de sonradan normal anımda da izlemiştim filmi hiç etkilenmemiştim.
İşte depresyon bünyesi.Nerden vuracağı belli olmuyor! Sen izle filmi, izle filmi. Sonuç?

Bir ağlıyorum! Allaaah! Salya sümük! Yok böyle bir hüngürdeme! Böğrüme böğrüme panda stix çubukları saplıyorlar sanki akupunktur niyetine! Nasıl bir deşarj o var yaa! Böyle tırnak filan batar da orası şişer ya, yolarsınız -ki yapma, git doktora!- filan sarı irin akar. Hah, işte o içimden çıktı resmen! Hayatımda bu kadar dayımın cenazesinde filan ağlamıştım sanırım.

Ama ondan sonra...İşte o patlamadan sonra yeniden doğmuş gibiydim. Hayat daha neşeli, her şey iki katı komikti. ÖSS kolaydı. Matematik yapardım. Kimya zordu. Fizik elektrik dışında çocuk oyuncağıydı. Biyoloji muhteşemdi. Tabi daha sonra öyle olmadığını anladım; ama anlık da olsa böyle düşünmek güzeldi.

Tatilden önce de aynen bu şekilde hissediyordum işte. Aynı o gün gibi. Çaresiz, depresif, hiçbir şey çalışmak istemeyen vs. Allahtan araya tatil girdi de ta eylülden beri gidemediğim İzmir'de az kafa dağıttım. O da başka yazıya artık...

Şimdi her şey farklı. Hayallerimi unutmuştum bir süre önce. Onları hatırladım. Neden burada olduğumu....Ağlamadım belki ama o irini akıttım blog. Evet son 3 komitem kötüydü belki; ama bunun kötü olmasına izin vermeyeceğim. Hayaller mi...Sonra anlatırım...



P.S : Filmde en çok böğürmeme sebep olan şey ise ahanda bu şarkıydı.http://fizy.com/#s/1dldby

...

.....

...

...

Yorumlar....

Yorum.