31.12.10

Hadi 2011'de gidelim alayına!

Geçen sene yazmışım bunu bi tık 
Okudum tekrar ve aynen gerçekleştiğini farkkettim yazdıklarımın Müneccim miyim ne? =D
Bu sene de böyle olacak eminim; ama bu sefer bi fark var.Küçük bir fark; ama önemli de bir fark
Geçen sene YGS-LYS'ye hazırlanan, bir önceki senenin başarısızlığı üstünde, tıp aşkıylan yanıp tutuşan bir gençtim. Stresliydim,sinirliydim.Gereksizdi her şey. Test çözmeliydim.Ne yapacaktım ki?
Ama bu sene...bu sene istediğim yerde istediğim bölümü okuyorum. Mutluyum. Ailemden ayrıyım. Hüzünlüyüm ve farkkettim ki o midenin bozulması bile aslında hayatımdan çıkmasını istemediğim ayrıntılardanmış.
Belki gelecek sene gelemeyeceğim buraya(eve). Bu senelik programım uygun geldi; ama gelecek sene bakalım uygun gelecek mi?
İşte bu muammadan ötürü: Ailemleyim. Yeni yıl onlarla kutluyorum. İzmir Ankara geceleri aksın ben evimde akıyorum 2011'e =)

Hadi iyi yıllar. 2010 istediğimi verdi bana.Tıp fakültesine girdim.Umarım 2011 de ilk senemi bitirmemi sağlar. =)

22.12.10

Hasta Değilsem Bile Hasta Oldum Sayende Hacettepe!

Sonunda odayı boş bulup, zamanı tutturup, kahveyi doldurup da önüne gelebildim blog. Anlatacak çok şey var şu aklımda da üşengeçlikten, zamansızlıktan ve de bilimum internet yetersizliğinden yazamadım.

Öncelikle şunu belirteyim; komite depresyonundan sıyrıldım sayılır. Tabi buna, geçmişi unutmam mı yoksa ikincisine hayvan gibi kasmaya başlamamla depresyona vaktimin olmaması mı sebep oldu tam olarak çözemedim; ama haticeye değil neticeye bak der atalarımız ki benim kendilerine saygım sonsuz. Doğru söze ne hacet azizim..

Histoloji dersimiz başladı ve ben komite 1'deki başarısızlığımın nedenini buldum! Görsellik eksik yaa!! Tıbbi biyolojide gördüğümüz, herkesin ezberlediği ve komite sonrası unuttuğu o proteinler, hücre iskeletleri neyin şu histoloji sayesinde sonunda gediğine oturdu bende de ileride fena girecek ne yazık ki ondan korkuyorum.

Geçen ne oldu? Dersteyiz. Hocamız ders anlatıyor. Ve o kadar iyi anlatıyor ki bildiğin aydınlanıyorum derste. Böyle vahiy geliyor,nur misali ışıklar sarıyor dört bir yanımı, aman sabahlar olmasın moddayım. Sen arkadan bi ses, bi gürültü...Çat! Kadın kesti dersi, gitti! Haklı! Sonuna kadar haklı bence. Yahu kadın profesör! Gelmiş sana, işi mi yok gücü mü yok. Birinci sınıfsın yani asistan neyin göndermemiş ders anlatmaya,kendi gelmiş. Hemi de hücre yani!Kıytırık hücre! Sen kalk kadına saygısızlık yap!

Derste telefonu çalan mı dersin,konuşmalar gülüşmeler mi dersin...Gırla! Kadın da seni mi çekecek? Çekmez tabi. Bastı gitti. "Anlatmadığım yerden soracağım" dedi. Ve bazıları da  "E yuh!" dedirdetecek bir camışlıkla "En azından nereden çıkacağını öğrendik" diye sevindi. Anladım bu ülke doktorlarının neden böyle olduğunu. Bizden bi cacık olmaz zira.

Bugün laboratuvar dersi vardı mesela. Deney yapacağız.Verdiler elimize üresidir, üreazıdır. Enzimi ekle, al asitle çalkala. Olay bu yani. Bunu yapıp grafik çizeceğiz. 4 saat yapamadık!

O değil, deneyi yaptık. Veriler dandik! Kimseninki kimseninkiyle uyuşmuyor. Arkadaş da aldı eline kağıdı kalemi diğerlerini geziyor. Bütün verilerden gözümüze hangisi hoş gelirse, onu yazacağız diyorlar. "Yahu" diyorum " kendi verilerimizi yazalım. Hatallıysa da bir şey olmaz. Geçen hatalı yaptım, takmadılar." diyorum. Yok! İlla en iyisi olsun. E yalan atıyorsun! Neresi iyi! Ne o? Tıp öğrencisi deney yapıyor! Sen öyle san! Hayatımız kopya olmuş, bu da kopya olsun ne yazar mantığı! Yarın öbür gün hastada da kopya çekersin yan doktordan di mi!

Bir diğer atar konumsa sağlık sistemimiz. Daha doğrusu Hacettepe'nin durumu.

Efenim, kolumda böyle sivilcenin patlamış hali mi desem, su çiçeğinin yandan yemişi mi desem yoksa kıçı kırık bi döküntü mü desem; ne desem bilemediğim kızarıklıklar var. O gün,  işim erken bitmiş, tam da böyle hastane havamdayım. Bir arkadaşımın da ayağında tırnak batması varmış. Dedim gel beraber gidelim sağlık merkezine. Nese gittik bizim okulun sağlık merkezine.
 
Girdim adamın yanına. Bir kere ahanda şurada bahsettiğim ortam yok yani, söyleyeyim. Öğrendiğimiz her şey yalan yani. Oturdum, adam bana bakıyor, ben adama. Sonunda adam sordu sorunumu da öyle geçebildik muayeneye.

İşte kolumu gösterdim beyimize. Bir inceledi eller cepte bir şekilde şimdi, Allahı var,yalan söylemiyim." Valla su çiçeğinin son safhasına benziyor." dedi.  Adam, artık nasıl baktıysam adama, " ama öyle gidip gelmez su çiçeği." diye devam etti tırsak bi sesle. Mal yaa! " Sen bi cildiyeye görün." dedi. E bravo monsieur!

Ben salağım ya, öyle laf olsun diye geldim sana! Bana bi kağıt neyin yaz di mi! Alın bu çocuğu diye. "Nasılsa öğrencisin seni alırlar hemen." diyor. Nah alırlar! Öyle olmuyo işte o! Arkadaşa da hastaneye git dediler.
Anlıcağınız bizim sağlık merkezi insanlara hastaneye gidin demek için açılmış bi yer.

Nese gittik cildiyeye - dermatoloji değil işte cildiye! Bana randevu vermedikçe cildiye diye anıcam sizi kahrolsun dermatoloji!- Tabi doğal olarak almadılar muayeneye. Çarşamba sabah veriyorlar randevuları ve bizim de lab. derslerimiz var gelemeyiz filan diyoruz. Mal mal yüzüme bakıyor.

Asistanla konuşalım dedik, karı suratımıza kapattı kapıyı! Pislik! Kıçı fezaya çıkmış aspamın bi de atar yapıo "Aaa bakamiciiim diye!" Hayır yapacağı şey de ne? Bakçak, iki tahlil isticek! Nörolojik mi dermatolojik mi bi anlasam rahatlıcam!

Arkadaşın ayağı da kötü. Onun için de dahiliye, acil, cildiye ne varsa dolandık. Sonunda acilde ortopedi dediler de ortodepedide bi asistan - bak böyle olsun canımı yesin- bulduk da baktırdık.

Doktorluk zor meslek de hasta olmak daha zor bence...

13.12.10

Depresifim; Bulaşanı Yakarım!

Farkettiğin gibi bayağı olmuş yazmayalı sayın izleyen.

Çok şey oldu şu yazmadığım dönemde - ki "E olsun artık yahu!" şeklindeki cümleler geçiyor kafanızdan saklamayın, biliyorum - beni yerle bir eden. Şimdi aslında dürüst davranmak gerekir ki o "çok şey" aslında tek bir şey.

Tahmin ettin sen onu, ama ben yine de söyleyeyim sayın izleyen. Ahanda şurada bahsettiğim o komite sınavı beni yerle bir etti, ezdi geçti, ağzıma sıçtı, gözümü morarttı, hayallerimle oynadı, bünyemde fiksasyona neden oldu! Bildiğin depresyona sürükledi....Notum 51...

O kadar kas kendini.Yaz, çiz, boz, oku, anla, ezberle, kavra...Sonuç bu! E ben çıldırmayayım da kimler çıldırsın yaaa! Hayır, millet 80-90'ları vurmuş, hiç çalışmayan 60 almış, otobüste gelirken okuyan 70'leri sıyırmış. Ben? Ben almak istediğimin yakınına yaklaşamamışım!

Kendimi sorgulamaya başladım ciddi ciddi. Salak mıydım? Çok mu çalıştım? Az mı çalıştım? Ciddiye mi almadım? Çok mu ciddiye aldım? Bildiğin budist rahipler gibi çekildim inzivaya, bunu düşünüyorum.

Arkadaşlarım: "Değiştin sen." demeye başladılar. Tüm espri isteğim, yaşam enerjim neyin kaybolunca haliyle depresif kişiliğim sardı dört bir yanımı....

Amaaan neyse...Giren girdi, çıkan çıktı ne de olsa. Önümüzdekilere bakacağız artık; ama üzüldüm yani ne yalan söyleyeyim ki lab.dan 100 almam bile bir işe yaramadı moralimi düzeltmeye...

Bu arada tıp fakültesindeki etkinliklerimiz tüm hızıyla devam ediyor ve ben de elimden geld,ğince katılıyorum bunlara - Lan? Yoksa bu yüzden mi düşük aldım ben?!-  1 Aralık Dünya AIDS Günü'ydü mesela ve biz  yemekhane önünde stand açtık. İnsanlar bilgilensin diye broşür filan dağıttık. Bir de kondom =D

Milletin broşürü takmadığı, insanların sadece beleş prezervatif alma amaçlı geldiği yakın zamanda anlaşıldı tabi. Yahu amcacığımm - bakın "amca" diyorum. Bu herhangi bir mecaz içermiyor. Gerçek anlamda "amca" yani - sen n'apıcaksın o kadarını affedersin? Çıkışta bakkala filan mı satıcan!? Camışlar, koliyi yağmaladılar yaa! Bi de yılışık yılışık "Hehe arkadaş gelemedi de ona alıyoz diyo" Ha biz de yedik. Bildiğin koliyi kucaklayıp götüren mi dersin, çeşit soran mı?...

Amcanın teki yaklaştı "Hisset var mı?" diye sordu yaa!? Ben dumur...."Amca" diyecektim "Senin ne kadar aktif bi yaşamın var allaasen? Günde 8 lite bal mı yiyon n'apıon?" diye; ama işte iyi hekim-iyi insan çizgisinden kaymak olmazdı o noktada.Ben de verdim "Hisset"i gönderdim adamı...

Onun dışında bir de diyabet etkinliğimiz oldu. O daha bi düzeyliydi tabi diğerine göre. Amcaların teyzelerin şekerlerini ölçtük. Bi de küçük bir anket uyguladık onlara ve gerçek suratımıza çarptı...Millet diyabet hakkında bi b*k bilmiyormuş! Çoğu yanlışı düzelttik; ama yeterli değil tabii ki...Olamaz da...Acilen bu konuda bir şey lazım...Duyun sesimi yetkillileeeerrr diye çığırsam bi işe yaramacağı için susuyorum...


Allahım ne dandik yazı oldu lan bu?...Anlayın artık ne haldeyim...Hadi ben depresyona giriyorum...

5.12.10

Yıktın Geçtin Beni Buldozer Hesaaaabı!

3 Aralık'ta sınav bana girdi.

 Evet, sayın izleyen. Geçen cuma sınavım vardı ve ben fark ettiysen bundan iki gün sonra bu yazıyı yazabiliyorum. Anca kendime geliyorum, fena çarptı şu nalet sınav zira, iki günde zor toparladım. Hayatım komite öncesi, komite ve komite sonrası olarak üçe ayrıldı resmen.

Komite öncesi: fark ettiyseniz, bir post dahi yok. Neden? Çünkü bendeniz; depresif, neşesiz, gergin bi Serdar oldum. Sanki hayatım di mi? Değil; ama işte geriyor insan kendini tuza yatırılmış post gibi.

Notlar her yerde. Odayı b*k götürüyor affedersin. Kalemlerim uçuşmuş etrafa. Slaytlarım silinmiş, onun derdi sarmış bir yandan. Halk Sağlığına bakmamışım, çocukları lazımlıkta bırakmışım, biyokimya sarmış dört bir yanımı, köşedeyse organik kimya melül melül bakar olmuş. ve ben delirmişim. 

Artık sonuna doğru bir "Salla yahu! Kolay gelir nas'olsa ,aç ordan bakiim bi House! Oooh! Aman sabahlar olmasın" moduna girdim ve kaçınılmaz son gerçekleşti. Komite geldi çattı.

Girdim sınavı olacağım yere ki hayatımda pek de yaver gitmeyen, kara bahtım kem talihim bu sefer bana bir kıyak geçmiş; "Yav zaten pek üzülecek bu çocuk bu işin sonunda." deyip beni yerin dibindeki amfiler yerine üstvkatlardaki göreceli olarak havadar laboratuvarlara vermişlerdi. Masanın metal ve soğuk olmasından başka sorunum yoktu. Ha, bi de bi b*k bilmemekten....

Neyse getirdiler kitapçığı. Bi an böyle geriye gittim. "Aaaah ah..." dedim vakt-i zamanında bu kitapçık önüme gelsin diye yüzlerce kitapçık önüme geldi. Bi içlendim....

Ve sınav başladı....

Şunu söyleyeyim: ÖSS geleydi önüme, YGS geleydi, LYS geleydi de rahat olaydı. Çat çat çözeydim. Düşün artık gerisini....

Mesela bu sınavda, bi soruya 4 soru sıkıştırmanın da yolu varmış, onu öğrendim. Fütursuzca atmayı gördüm....Tepkimeye mal mal bakmayı öğrendim. Sözcüklerin hangisinin sempatik geldiğine bakarak cevap vermeyi öğrendim. Kafeinin ne demek olduğunu, çayın dibine nasıl vurulacağını, fosforlu kalem bitirmeyi, okuduğunu aklımda tutup iki dk. sonra unutmayı öğrendim. Bu sınav çok şey aldı benden; ama çok şey de kattı yani bi manada sayın izleyen...

Ve sonra komite sonrası dönem geldi. Etrafı toparlamak.Çamaşır yıkamak.Odayı temizlemek.Notları gözden uzağa sıpıtmak. İ.mek,gezmek,tozmak! 

Ve tabi mideyi bozmak....

Be gülüm! Be canım arkadaşım. Burger King'in ardından; bol bira, nargile, çay,kokoreç olur mu! Olmuyomuş...Hele ki közü açan ben, söndüren de bir arkadaşın olunca hiç olmuyormuş!Kafa güzel oldu mu çekilmiyomuş.

Ama her şey ahanda şu yandaki gibi olabilmek için....Kabulüm...


...

.....

...

...

Yorumlar....

Yorum.