21.12.12

20'lik Diş...

Her gencin tadacağı o lanet acıyı tatmış,olgunlaşmış,büyümüş biriyim artık blogcuğum. Neden demene gerek yok zira başlıktan da anlaşılıyor sanırım! Lanet 20'lik dişlerimi aldırdım.

Yapmak istemedim aslında ama ilişkimiz artık sürdürülemeyecek düzeye gelmişti.  Birbirimizi yıpratmaya başladık. Yürütebiliriz sanmıştık.Ama olmadı. Çünkü sorun bende değil onlardaydı...

Hayır dişşen dişliğini bil, adam gibi çık değil mi ama! Haksızsam haksızsın deyin! Değilim! Neden? Benimkiler manyak çıktı zira. Çeneye 180 derece açıyla çıkar mı bir diş ya! Rot-balans ayarı bozuk resmen yandan yandan geliyorlar! Resme benzer bir şey yani. Hem de ikisi de öyle! Ya da dur baştan başlayayım...

Her şey geçen hafta başladı. Aslında daha önce...Komite komite üstüne gelince ben hep ihmal ettim dişçiye gitmeyi. Neden? Çünkü o lanet MEDİKO'da diş hekimi sabah 1 akşam 1 olmak üzere 2 bulunuyor hepi topu ve kimsenin de aklına gelmiyor, "Bu çocuğun dersi vardır. Bu çocuğun aman da lab.ı vardır."....Hiiiç! Dolayısıyla salla salla ben bir türlü gidemedim. Sonunda endokrin ve beraberindeki depresyonum da bitince yeter artık dedim bizim buradaki ağız ve diş sağlığı merkezinden randevumu aldım. Hem de arkadaşımın annesinden.

Gittim randevuma. Sağ olsun Saime Teyzeciğim nasıl yardımcı oldu anlatamam! Her halde o olmasaydı 3 ay filan gider gelirdim ben.  Neyse, gittim randevu saatimde -ki MHRS sistemi bence başarılı- aldı beni muayene etti veee bingo! Çürüğüm çıktı. Artık eminim genetik yatkınlığım filan var sanırım. Dişlerimi fırçalarım zira;olabildiğince dikkat etmeye çalışırım ama yok! Ağzımı görsen bir ton dolgu var.Sanırsın Efes harabeleri. Sorsalar vücudunda nereni beğenmiyorsun, diye hepinizin aklına gelen "göbeğim" cevabı değil "ağzım" cevabı çıkar benden. Neyse röntgen alalım dedi haliyle bir de 20'liklerine baktıralım dedi. İzmir'deki doktorum yan geliyor demişti ama bir şey yapmadı dedim ve röntgen filmleri İzmir'deki doktorumu haklı çıkardı. İki dişim de yandan yandan geliyordu.

Ameliyathaneye indik randevu almaya ve şansıma bir randevu boşaldı! Aldırmak ister misin, diye sordu Saime Teyze ve ben de sınava uzak nasılsa bitsin bu çile diyerekten yattım bıçak altına!

Hayır, acı yok. Biliyorum soran bunu soracak zira. Ama o sesler,o çeneye bastırmalar,o boğazından aşağı inen koterize olmuş bağ-sinir-mukoza dokusunun yanık tadı. Haliyle kan tadı vs.....Hoş değil;ama kaçarı da yok. Kıtır kıtır bir şey çenenizden kopuyor. Tekrarlıyorum acı yok;ama gerçekten rahatsız edici bir his.

Sonrası ise kabus! Ağrı kesicilere bağımlı yaşıyorum resmen! Bu ilkiydi ve bir hafta Majezikle idare ettim ki artık 4'e filan çıktım günde  -ki max doz 3. Siz yapmayın. Mide koruyucu aldım ben yaparken.Eczacıya danışarak-  ağrımasın diye ama yine ağrıdı yine ağrıdı!Ağzımda gezen dikiş iplerinden bahsetmiyorum bile!

Dünse ikincisini aldırdım. Bu sefer dost tavsiyesi dinleyerek Apranax aldım ve aman allahım! Lanet olsun birincisinde Apranax'ı almadığım her güne! Nasıl rahatım anlatamam! Evet,ikinci aldırdığım çok şişti. Adeta bir davul ama acısı yok! Hatta geçen hafta aldırdığım ve sözde şu anda iyileşmiş olan bile daha çok acıyor yemek yerken.

Şimdi ikisinin de geçmesini beklerken adeta çiğnemiyor yutuyorum yemeklerimi ki bunun sonucu olarak midem allak bullak. 2000 mg. antibiyotik almanın da pek bir faydası olmuyor duruma...

Özet olarak:

  1. Kaçarı yok. Ne kadar erken o kadar iyi, deyip aldırın.
  2. Benim cerrahım çok tatlı bir bayandı. umarım sizinki de iyi bir cerrah olur. Bunun için dua edin.
  3. Apranax'tan aşağısını kullanmayın.
  4. Ameliyat sırasındaki değil sonrasındaki acıyı düşünün ve kahrolun;ama unutmayın; aldırmazsanız daha da çok acıyacak.
  5. Yemek yiyemediğiniz için "Oh oh kilo verirsin azcık." esprileri yapan zevzek arkadaşlarınızı takmayın. Zira sevdiklerinden takılıyorlar.

12.12.12

Salak Bir Yazı 2

Normalde bir yazı yazmadan önce düşünürüm blog...Hani böyle yürürken filan kulaklıkları olan insanlar görürsün kah müziğe eşlik eder dudak kıpırtılarıyla kah önüne bakarak hızlı hızlı yürür. Ha işte ben genelde onlardan olmadım. Evet kulağımda kulaklık vardı ve evet müziğe tempo tuttum ve yine evet yere bakarak hızlı hızlı yürüdüm;ama bir farkla. o insanlar büyük ihtimal o gün ne yapacaklarını, okula yetişip yetişemeyeceklerini ya da sevgililerini filan düşünüyorlardı. Bense genelde yazılar düşünürüm. Cümleler kurarım. Satırlar gezer kafamda. Sözcükler...
Bu yazıyıysa hiç düşünmedim. Parmaklarım geziniyor sadece klavyede. "Salak Bir Yazı" yazmıştım vakt-i zamanında. Sanırım bu da ona benzeyecek sonunda....

Endokrin girdi. nasıl girdi anlatamam. Gireceği çok belliydi ve inanılmaz düşük bir not aldım. Hazırlamıştım aslında buna kendimi ama somut bir şekilde görmek daha bir farklı koyuyor bünyeye. Çalışşmasam içim yanmayacak! Hocaların resmen -şahsi kanaatim olduğunu da belirtmek isterim- art niyetine maruz kaldık. Normal değildi o sınav. Ayıp!

Dünden beri bombok haldeyim o yüzden. 3 paket patos 1 litre elma suyu ve koca bir bardak milkshake ile anca kendime geldim ama sanırım kalpten filan gideceğim.
Bugün okula gitmedim. Gitmek istedim ama çıkamadı ayağım kapıdan. Evde kaldım,biraz ders çalıştım biraz yattım,biraz oyun oynadım. Tatilimsi bir şey oldu.
Tabi okula gelmeyince depresif modumu sezen arkadaşlarım ellerinde bir pasta kapımda belirdiler!! Laaaan! Nasıl sevindim! Çünkü pasta çikolatalı-meyveliydi! =D
Makale saatinde sunum yaptım geçenlerde. Geçenlerde dediğim de sınavdan 2 hafta önce filan. Ardından bir arkadaşım benim için;

"Okulumda eleştirel düşüncenin gelişemediğine en güzel örnek geçen günkü makale saatindeydi. Makaleyi sunan arkadaş birinci sınıfta tam 4 makale sunmuş! Uzun uzun anlatamıyorum ama “Eleştiriler ve Tartışma” kısmı tam bir fiyaskoydu. Sayılardaki tutarsızlığı görmeyip, tabloları incelemeyip, konu hakkında fikir yürütmeyip sadece “Eleştiri ve Tartışma” diye bir başlık var diye bir iki çift laf etti. Berbat etti. " diye yazmış....

Şaşırdım aslında. İlk makale saatimizdi. Hayatında ilk kez bilimsel bir makaleyi inceleyecek olan insanlar gelecekti. Bu yüzden bilerek "kötü" bir makale seçmiştim ki hakkında tartışıp fikirler yürütebilelim, bir makalenin iyi veya kötü olduğunu anlamamızdaki kriterleri öğrenelim.Kısacası:
 "tartışabilelim" Ki bunu makale saatinin başında belirtmiştim.

Aslında tam da istediğim olmuştu. Bol bol tartışmıştık makaleyi; zira sayılar arasındaki tutarsızlığı görüp tabloları inceleyip konu hakkında fikir yürüterek makalenin "kötü" bir makale olduğuna karar vermiştim. Ne yazık ki arkadaşım bunu görememiş. Yazık....

Az sonra kitap okumak istiyorum! Çok uzak kaldım kitaplara. Arkadaşım bir kitap verdi geçen: Kırmızı - Uwe Tımm'den ona başlayacağım. Bu arada Buket Uzuner'in "Su: Uyumsuz Defne Kaman'ın Maceraları" kitabını bitirdim ve hayran kaldım! Uzun zamandır okuduğum en içten kitaptı sanırım. Özellikle "Su" hakkındaki bölüm hayata bakışınızı değiştirebilir eğer okursanız....

Kim ne derse desin cerrahi çok güzel bence.

Arkadaşımda akut böbrek yetmezliği çıktı. Alllahtan iyileşti! Çok geçmiş olsun diyeyim bari buradan ona. Amfinin gene kanısının "nazar" olması ise bir ironik...

Feridun Düzağaç dinleyiniz,dinletiniz.

Bir de sucuklu-salçalı makarna yaptım.

...

.....

...

...

Yorumlar....

Yorum.