31.12.09

2010'a Yaklaşırken...

Az önce geldim dershaneden uykusuz gözlerimin yorgunluğuna aldırmadan tırmandım 6 kat merdiveni ve bilin nooldu??Bir altta yazan Olası Yılbaşı Gecem adım adım gerçeklerşmekte....Neden şaşırmadım ki?? =S
Dua edin de ÇGH Yılbaşı Özeli izleyebileyim...
Herkese musmutlu yıllaaaarrrr =)

27.12.09

Menemen'de Sinema

Sonunda gittim! Sınavların üzerime hücum ettiği,yaprak testlerin tomar olduğu,hocaların bizi ödeve boğduğu şu dönemde ben; kalktım,üşenmedim,atladım dolmuşa Menemen'e gittim. Ne için? New Moon'u izlemek için!
Şimdi saçma geliyo biliyorum, manyak ne işin var Menemen'de!Sinema mı kalmadı?, şeklinde sorular oluşabilir kafalarda, oluşsun, hak veriyorum...Kuzenim ısrar etti...İlle de gel buraya gidelim.Gel de gel. E ben de atladım gittim.
Neyse...Biz internetten baktık seans saatlerine. 13.30 da varmış. Hah! ,dedik buna gidelim. Üçbuçuk gibi biter film,ben de alırım çantamı dönerim eve otururum dersimin başına. İşte kafamda bu düşüncelerle çıktık, gittik. Yazık! Tek film var o da -haliyle- New Moon(Yeni ay)- Ne kadar farklı açıyla çekilmiş afiş varsa asmışlar. Maksat panolar boş kalmasın.
Ama...nası yaaa?? En yakın seans 14.45!!!Lan! Saat daha 1!! Naapçaz,ne etçez derken kuzenimle oturduk ordaki ağırlığımı kaldırabildiğine hayret ettiğim derme çatma,dandik metalden sandalyelere...En fazla 15dk dayanılıyo sap gibi oturmaya haliyle. Bu yüzden kalk dedim bari gidelim dolaşalım filan, geçmicek zaman böyle.
Eh gezilecek bi yer olmadığını unuttum tabi ben o sırada. Hal böyle olunca Pehlivanoğlu'na gittik biz de. Dedim dur bi ice tea alayım. Orman meyveli aldım.Kasiyerin gayet samimi bi şekilde "Ben ondan hiç içmediiiimmm.Tadı nasılll??" şeklindeki sorusuna,"Valla odunsu bi tadı var." şeklinde berbat bi yanıt vererek paşa paşa sinemamıza döndük. Yağmur da başadı mı sana! Öyle böyle derken zaman geldi sonunda,girdik sinemaya. Allahım!Herkes arkadaşlarıyla toplaşmış gelmiş,biz? İki sap!
Biletlerimizi kantindeki,kapıdaki,film oynatma odasındaki amcaya verdik. O da bizi biletimizle uzaktan yakından alaksı olmayan bi yere gönderdi.
Ama kader ağlarını ördü!!!Benim yanıma iki Edward hastası kız oturdu ama ne oturuş!!!Sıranın sonundaki iki koltğa kendilerini atmalarıyla ben geriye doğru 90 dereceden 120 dereceye geçiş yaptım. İşte o an bir sinema koltuğuna acıdım...bir koltuk bu kadar mı hoyrat kullanılır!!
Eh bu tür kızların karekteristik özelliği olarak kıkırdamalar,cep telefonları filan derken filmin rezil olacağını anladım. En son kızlar Edward mı Jacob mı kavgasındayken film başladı...
Çıkışta kızlara atabildiğim en pis bakışı attım ama onların bu bakışın,film sırasında ikide bir titreyen cep telefonlarına,"Aaaa Edwardın vücuda bak!","Jakob daha yakışıklııı!" didişmelerine, katır kutur yedikleri mısırın çöplerini oraya buraya atmalarına ve sallanan sandelye gibi bütün sırayı sallamalarına olduğunu anladıklarını sanmıyorum...Haklı olmaktan nefret ediyorum...
İşte 2009'un son sosyal etkiniliği de buydu. Umarım 2010'da sinemaya gidebilecek zamanı bulurum...

Olası Yılbaşı Gecem...

          Yeni yıl da geldi sonunda!Bitsin artık şu illet yıl....bütün ayrılmalar,hayal kırıklıkları stresler...hepsi bu yıldaydı be!Aşırı yüklemeden çöktüm yaa..Hoş bu yıl da aynı manzara hakim şu bünyede ama olsun be! Hani şu yeni yıl yeni umutlara gebe geyiği yine sarsın etrafımızı da azıcık keyiflenelim,çok mu?

           Yeni yıla her ne kadar arkadaşlarımla plan yapma çabası içinde olsam da,biliyorum yine aynı ortamla giricem 2010'a.Diğer yıllara girdiğim gibi...Teyzemlerde toplaşıp ailecenek daha öğlenden hazırlanmaya başlanacak yılbaşı sofrası. Babamın getirdiği koli koli bira, rakı, şarap vs. şeklinde bir sürü alkollü-alkolsüz meşrubat da sofrada yerini alacak. Bu sırada bense iki küçük canavar olan kuzenlerimin ve iki büyük canavar olan onların kardeşlerinin dalaşmalarını çekiyo olucam. Sofraya oturulduktan sonra bu sefer televizyon kavgası başlayacak ki biliyorum; Eniştemin Sibel Can, babamın TSM, annemin türk halk müziği istekleri arasında benim ÇGH Yılbaşı Özel bölümünü izlemek bir hayal olarak hafızalarda kalacak ve ben ne yazık ki ancak tekrarını izleyebilicem ki bilen bilir,yenisi gibi tat vermez o. Daha sonra babam çakırkeyf olmaya başladıkça bilgisayardan şarkılar aratıcak bana ki bu benim "PES!" deyip kendimi içkiye vuracağım an olucak,biliyorum,hissediyorum.
            Sonuç olarak 2010 gelip çattığında pastamızı kesip gece 3e kadar filan uyanık kalma çabamızla milletin gözler düşmeye başlayacak. Bense yediklerimden dolayı ertesi gün bozulacak olan midemi düşünerek uykuya dalıcam...İşte benim yılbaşı gecem...Mutlu Yıllarrrr =)

7.12.09

Felsefii Patlamalar...

Artık durduk yere,oturduğum yerde felsefe yapar oldum dostlar ...Nasıl mı ?Anlatayım...
Her zamanki bir pazartesiydi.Hem de en normalinden...Sabah bomboş eve uyandım her zamanki gibi.Anam,babam,ablam,kardeşim...hepsi işe gitmişti haliyle.Bendeniz ise sıcacık yatağından 'çık'ını çıkaramamış, bu dört kişiye inat misali saat 11lerde kalkmıştım.
Mutfağa gidip çaycıyı prize taktım,işte o an oldu.Hani olur ya, söylersiniz arkadaşınıza, "Aaa! Vallaa yaa!Bana da oluyo öyle!Neden acaba?" şeklinde bi yanıt alırsınız.Evet,işte bahsettiğim şey dejavu!Normaldir,zararsızdır,herkese olur sonuçta. Çok da tınmayız hani nedenini.Kimi,"Amaaan neyse ne işte!" şeklinde geçiştirir,kimiyse olayı Matrix'te dalgalanmaya bağlar.
Neyse...ben çaycıyı kendi halinde tıngırdamaya bırakırken banyoya yöneldim.Dişlerimi fırçalarken aklıma geldi şu dejavu olayı ve 5 dk sonraysa o noktaya nasıl geldiğimi bile bilmeyerek varlığımı sorguluyordum.
Diğer bi an ise dün akşamdı. Oturmuş gecenin bir yarısı Monk'u izliyordum.İzlediğim bölümde Monk rahmetli eşininin son yastığını alıyor,kokluyor ve birden eşi Trudy yanında beliriyor. Konuşmaya başlıyorlar filan...sonra trudy yavaş yavaş soluyor biz de anlıyoruz ki aslında her şey Monk'un hayali...tam bu noktada filozof yanım depreşiyor...
Ya gerçekse??Hayır hayır Trudy'nin gelişi değil!Monk'un onu hayal etmesi,onunla konuşması vs. Aslında Trudy o sahnede Monk'la beraber değildi ama ya öyleyse?
Sonuçta kadın bize göre orada değildi ama ya Monk'a göre?Kafasının içinde Trudy o odaydaydı.İşte buradan yola çıkarak şunu sordum:Gerçek göreceli olabilir mi?
Bu örneğe göre:bence evet!
Düşünsenize ya dünyadaki bütün insanlar yanlış siz doğruysanız?Ya bütün dünya aslında bilmediğimiz bi varlığın hayal dünyasıysa ve biz sadece onun hayal gücünün yaratımlarıysak.Ya hepimiz aslında bi Truman Show'un içindeysek? Kafamızın içinde olanın gerçek olmadığını kim iddaa edebilir ki?Bir şizofrenin yaşadıklarının gerçek olmadığını ona kanıtlayabilir misiniz?
İşte felsefii patlamalarımın sonuncusu buydu.Oturduğum yerde hayatın anlamına dalmıştım ki uykum geldi ve "amaaan,tesadüfen doğduk,mecburen yaşıyoruz " diye söylenerek yatağımın yolunu tuttum.Geriyeyse böyle pattadanak gelen felsefii düşüncelere olan şaşkınlığım kaldı..

24.11.09

Öncelikle şunun sevincini paylaşmalıyım şu yazıda =) Evimde artık internet vaaarrr :D teleloy...İkinci olarak bildiğiniz gibi dün itibariyle Öğretmenler günüydü...Bizim yetişmemizde olumlu-olumsuz katkıları olan-sonçta olumsuzluklar da bizi geliştirir di mi?- tüm öğretmenlerimizin öğrt. günü kutlu olsun.
Bu yazıyı yazmamın diğer nedeni ise evdeyim =) hem de neden? Memur grevi yüzünden zira otobüslerin seyrekleşmesi ile yolda kalmaya mahkum bir gün geçirmektense dersahneye gitmemeyi yeğledim.Sabah otobüsün olmasına aldanan arkadaşlarım gittilewr tabi ama öğlen 3te derhaneden çıkınca noolucak sorusunu akıllarına getirmedikleri için ben evde kalmayı daha uygun gördüm.Eh artık eksikleri de -ki çok bişi olcaını sanmıoyorum- kapatıcaz artık.
Bi de şunu söylemek lazım annesi ve babsı safkan memur olan biri olarak kesinlikle bu grevi destekliyorum.Sonuçta belli hakları aramak için yapılan bir etkinlik bu;sadece şurada bir fikir ayrılığı içindeyim: O da şu domuz gribi illetinin tatlı bir esintiden çok sert bir tufan gibi geçtiği şu sıralarda doktorların da görev bırakması biraz Hipokrates Yeminine ters düşüyo gibi geliyo bana....
Onun dışında annemin "Davul getircekler daireye...",Babamın,"Hadi mitingte görüşürüz..."diye anneme hoşçakal demesi de bayağı eğlenceliydi sabahın kör saatinde.
Eh bu seferlik bu kadar olsun zira daha kalkıp ders çalışıcam daaa testler çözecem...bakalım allah sonumuzu hayretsin.Hadi kendinize iyi bakın...

20.11.09

MONOTONİZM















Woowww diim önce.Sonunda internete girebildim.Biliyorum bu çağda evinde internet olmayan bi insan kaldı mı sorusu akla geliyor hemen.Evet!Var ne yazık ki! Ama o da olcak inş. yakında...bilgisayarımızı aldık sıra geldi internete...ki bu da beni paket arayışlarına yöneltti,bakalım en uygun int. paketini nerden bulucaz.
Nese hayatımda hiç bişi değişmedi ya asıl ben ona üzülüyorum.Şimdi kalkıp pat diye "E nasıl değişsin!!" şeklinde tepkiler gelirse doğru söylüosunuz derim hakkaten ne değişsin ki...Ev-Dershane git gel moddayım -Aaah ah eskiden ev-okul-dershaneydi ya o neyse-Her şey monoton gelmeye başladı artık.Geçen sene de vardı bu ama en azından okuldaki farklı günlerle filan hayatım renkleniyordu.Şimdi ise tamamen monoton.Bu da yetmezmiş gibi bi de zihnisinir sınavlar var.Hatta şimdi sınavdan geldim de teyzemden yazıyorum bunları.
Nası sorular onlar yaa! Ha bi de kandırıyolar biz zavallıcıkları gördüğünüz konulardan fln diye YALAN! Külliyen yalan! Öyle ki otobüste tüm sayı bilgimi sorgulamak zorunda kaldım bir soru yüzünden.Yine elektrik bilmediğim tescillendi.Allahtan biyoloji var ama o da nereye kadar..
Tabi bunun üzerine karar verildi:Şu 3 gün-Cmtsi,pazar-pzrtsi dershane yok- işlenen konular tarafımdan yenilip yutulacak.Kirschofla kanka olunacak,Lenz ile film izlenecek fonksiyonlarla kahvaltı edilip OBEB-OKEKle dolaşılacak...Felsefede yeni kuramlar bulunacak,asit-bazlar barıştırılacak,elektronlar toplanıp ayıklanacak...çok şey yapılacak çoookkk...
Bu yüzden belki de bu yeni yıla kadarki son yazım olacak zaten çok da izleyen yok hadi kalın sağlıcakla =)

16.10.09

hayat akışlarda...

Veee dershane son hızıyla devam edişlerde.Ama cidden geçen sene gibi değil ve bu, bence süper dostlar.
Geçen sene okul-dershane-ev derken,hele ki okul Evka-3'te ev Örnekköy'de dershane Karşıyaka'dayken pek bir zordu ÖSS'yi kazanmak.OKul sınavları ayrı dert,etütlere yetişmek ayrı dert,ek derslere koşturmak apayrı dertti.
Şimdi! Oh valla yaa! 4 gün sabahtan dershane sonra da etüt... Diğer 3 gün boş...Okul yok bişi yok rahat rahat çalışıyom her bişeye.Tevekkeli millet 2. girişinde kazanıyo üniversiteyi.
Yanlız bişi var ki sinirimi bozuyo yaa.Bizim sınıf 22 kişi ve 20si TIP istiyoo...Çıldıracam yaa gidin başka bişi okuyun kardeşim!bi tıp mı kaldı!bi de duyuyorum diğer sınıflarda da herkes tıp istiyomuş.İyi mi!
Hayır isteyenlerin % kaçı bu mesleği sırf hayat kurtarmak için istiyo acaba?ya da % kaçı 6 yılı tamamlayacak?Adam kalkmış kan göremiyo tıp okucam diyo!!!Gel de boğma şu mağlukatı.
Neyse...Bana da onlara he deyip kendi farkımı atmam kalıyo ki şu noktada başarı dileklerinize ihtiyacım var...kendinize iyi bakın

30.9.09

Kendin İçin Yazmak

Ne zamandır yazmak istiyordum...taa 9. sınıftan beri...Lİseye yeni geçmiştim,heyecanlıydım.Yeni arkadaşlar,yeni ortam,yeni öğretmenler,zorlu dersler...Güzel olacak sanıyordum,tabii ki yanıldım.
Ama konu o değil şimdi.Yazmayı bırakmıştım.Ortaokulda yazardım.Öyle Türkçe derslerinde, "Hadi bakalım 23 Nisan konumuz. " yazıları değil, kendim için yazardım. Onları da yazardım tabi; ama kendin için yazdığın yazının tadı bir başka oluyordu. Akar gider kalem tutamazsın. Oturup ne hakkında yazacağım, diye düşünmezdim. Hatta yazmak gün boyu aklıma gelmezdi. Can atmazdım yani; ama kalemi elime aldığımda yazan ben değildim artık kalemdi. Bir gayretle başladığım yazı bir bakarım bitmiş önümde duruyor.
İnanılmaz gelirdi bana; çünkü ne yazdığımın bilincinde olmazdım.Tabi bu özelliğim Türkçe sınavlarında inanılmaz işime yarardı. Mehmet Akif Keskin, ortaokul Tükçe hocam ve beni yazmaya teşvik eden yegane insan, sınavlarında sürekli kompozisyon, ki kendisi bu sözcüğü hiç sevmez, yazdırırdı. Ben sınavın başında konuya bakar ve "S.çtık" derdim. Zira kendisi öyle kolay konular vermezdi; ama sınavın dilbilgisi kısmını yapıp yazım bölümüne geldiğimde, kalemim devreye girerdi resmen ve 10 dk.lık bi zamanda 6 paragraf yazı verirdim. İnanamazdım ama oluyordu.
Liseye gelince yazmayı kestim.Niye bilmiyorum. Belki de kesmemeliydim. Yıllarca yarışmalar için peşimizden koşan edebiyat hocalarımdan özür diliyorum; ama öyle konu olunca yazmak gelmiyor içimden. Aynı bu yazıda oluğu gibi doğal olmalı. Konu,tür,sözcük sayısı...bu tür sınırlamalar olmamalı bence yazıda. Kendin için yazmalısın. Emin olun böylesi daha güzel...

29.9.09

Bir Gün Daha....

Ve bir gün daha aldı başını gitti...Amaçsızca geçen bir gün.Cidden öyleydi;ama hani edebiyat olsun diye söylenenlerinden değil yani...Bütün gün evde oradan oraya gezip bilgisayarda takılmanın nasıl bir amacı yoksa bu günün de yoktu işte..
Gerçi arada bi zorladım kimya bakayım azıcık diye ama...Çıh!Olmadı.Bugünün boşa geçeceği var ya bilinçaltında gitmedi.En dandik soruları bile yapamayınca bıraktım zaten kitabı filan oturdum zap yaptım Tv'nin karşısında.
2 Ekimde de sınav var halbuki :S iyice tırsışlardayım...Umarım paslanmamışımdır da şöyle iyi bir sınıf denk gelir;zira o büyük dershanelerde iyi bir sınıf olmazsa kayboluyor insan alimallah.

28.9.09

dersler...

Derslere artık iyiden iyiye başladım...koca sene çalıştıktan sonra tekrar aynı şeylere çalışmak koyuyo biraz gerçi ama farkeyledim ki geçen sene çözmeyi hayal dahi edemiceim soruları çözüyorum =) ama ironik bişi var ki bu sefer de geçen sene çatır çatır çözdüğüm soruları çözemiyorum =S bu ne perhiz bu ne lahana turşusu....

...

.....

...

...

Yorumlar....

Yorum.