2.12.13

Ne Var Ne Yok?

Sonunda klavyenin başına oturdum blog...Aslında klavye başından kalkmayıp da "Sonunda klavye başına oturdum." cümlesiyle başlamak da ironi mi desem ikiyüzlülük mü desem bilemedim yemin ederim.

O kadar uzun oldu ki yazmayalı en son ne yazdığıma bakmak zorunda kaldım. Baya bir efkarlanmışım da yazmışım son yazımı anlaşılan. O zamanlarki -sanki yıllardan bahsediyorum yalnız hepi topu 1-1.5 ay bir şey!- ruh halim depresif,kızgın,karmakarışıktı. Şimdi sakinleştim. Hem zaten sakinleşmeyip de ne yapacaktım ki? Sinir,stres sadece bünyeye zarar. Demişim zaten "Giden gelmiyor geri." diye. Aynısını çok sevdiğim lise fizik hocam da söyledi: "Geçmiş,geçmişte kaldı. Önüne bak." diye.

Hem gittikçe daha iyi oluyor sanki yıl blog. Hematolojiden aldığım 82 üzerine enfeksiyondan da 83 aldım. Bu da sene sonu ortalaması için hatırı sayılır bir puan demek.

Seçmeli komitemiz yeni bitti. 1 ay boşlukta yüzdük resmen! Filmin,dizinin dibine vurdum. 3 kitap okudum. Boş boş takıldım anlıyacağın. Az endokrin çalışayım filan dedim ama olmadı. O boşluğa bünye çok dayanamadı. Koyverdi anlayacağın. Seçmeliden de 100 bekliyorum. Eğer o kalori sorusu 20 değil de 30 ise :D Tabi Adli Tıp'çı söz verdiği gibi yoklamada tam olanlara 100 verirse...Onun da kokusu çıkar bugün yarın ki % 5'lik komite...Az değil.

Bugün de endokrin başladı. Korkulu rüyam. Nefretim. Hayırlısı artık....

Neyse çok konuştum. Dersler cephesinde durum bu. Onun dışında haftasonu Eskişehir'e gittik ev arkadaşımla. Onun ailesi orada yaşadığından mütevellit bir ziyaret edelim dedik. Annesi de ,sağolsun, davet eip duruyordu madem boşuz gidelim dedik. Çok güzeldi Eskişehir! Türk Kültür Başkenti olacak olmasından dolayı hummalı bir inşaat hakim şehre ama harika hala. Yani ben zaten TurkMSIC Genel Kurul dolayısıyla gitmiştim ama öyle çok gezememiştim haliyle oturumlardır, hangoverlıktır falandan ötürü. Aile ile çay-meyve keyfi, 3D film izleme ve Reyhan teyzemin muhteşem yemekleri ve profiterolü -bu ayrı belirtilmesi gerekn bir lezzet sevgili okur- ile harika bir 3 gün geçirdik.

Bu arada spora başladım. Bildiğin spor salonuna gidiyorum. Eşyalarımı çantama tıkıp çıkıyorum evden ve kaplumbağa misali geziniyorum ortalıkta. Seçmelinin boşluğunda artık neredeyse marketteki kasiyer bile "Spor yap camış." bakışı attıktan sonra takıldım Yağmur'un peşine gidiyorum. Yağmur her gün spor yapan arkadaşım. Beraber yürüyüp,koşuyoruz. Ben kas filan çalışıyorum;ama öyle aman aman vücut geliştirme değil. Maksat kas kitlesi artsın. Zaten cüsseliyim bir de Arnold Schwarzeneger olmanın manası yok değil mi ama?

Aşk hayatım ise bildiğiniz gibi. Ben yine birinden hoşlanıyorum. Sinyallerimi gönderiyorum. Sinyaller manyetik duvarlardan seke seke suratım çarpıyor. Gerçi hoşlandığım kızla şu aralar bir şeyler olabilir. Umarım blogumu okumuyordur ki bu yüzden yazımı sosyal medyada paylaşmayacağım artık. Aslında sırf böyle şeyleri yazabilmek için nickle mi yazsaydım başta blogu demiştim. Hatta denemiştim. Ama bir arkadaşım şak diye anladı ben olduğumu. Yazdıklarım ele veriyormuş çok. Ondan Pucca,HBBA vs.ye çok özeniyorum. Rahat rahat cirit atıyorlardı bloglarında...

Couchsurfing'e başladım bu arada. İlk misafirimi bekliyorum; ama gelemedi adam Samsun'dan! Atatürk müsün arkadaşım ne işin var Samsun'da di mi! Kop gel işte; ama yok, illa gezecek...

Neyse yaa...anlatacak, iç dökecek çok şey vardı da bayramdır, hastalığımdır vs...Yeter. Fazla uzun olmasın. Hem artık geçmişi geride bırakıyorum. Yeşil çay içiyorum (Böğk bir tadı var lanet şeyin!). Çayı şekersiz içiyorum (ki cehennem gibi) Yani en azından bazen...Ama kalkıp börek yapıyorum. Böyle de malım. Ama çabalıyorum değişmeye...

Değişiyorum diyemem. Ama aynı da kalmıyorum blog...

...

.....

...

...

Yorumlar....

Yorum.