30.8.10

İstikamet Ankara...

Biletler alındı blog...Salı gecesi ver elini Ankara modundayız.

Yani yap şunu iki-üç gün de millet rahat rahat görsün işini di mi? Ama yok.Sen kalk tek bir güncük ver kayıt gününü.1 eylül...
Sabahın esselatında,o caanım Ankara kargaları herhangi bir kahvaltı girişiminde bulunmadan inicez Ankara'ya ki dolmuşların bile o saatte çalışmaya başlayacağını sanmıyorum. Gerçi kahvaltı, yol öğrenme filan anca sürer gibi geliyor da yine de sabahın 6'sında Ankara garajında, gözleri şiş, hayatından bezmiş, 100 kilo civarlarında bi şahıs görürseniz..hah işte o benim...

Gerçi her türlü tüyo arkadaşlardan alındı. Bir haftadır: "Oğlum yaa Kızılay'a çıktın mı, tamam işte. Ordan yürüyosun"," Yaa garajdan dolmuşa biniyosun işte" " Kime sorsan gösterir.."," Servisi var yaa.." gibisinden cümlelerle boğuşuyorum. Ama biliyorum, bunlar bi işe yaramayacak ve biz yine sora sora bulucaz yolu.

Bu arada Hacettepe yurtları da çıkmadı, iyi mi? Devletleri bekliyordum ki onu da az önce öğrendim. Çıkmamış. Çıksa şaşardım! Şu yüce Türk devleti ne zaman yararıma çalıştı ki benim!!
Bi de yedekteyim. 2713. sırada!! Mezun olunca gelir sıra diye düşünüyorum...

E bunun üstüne anam, garib anam, çilekeş anam bilmese de, bi de bütün gün yurt koşturacaz oralarda...İnternette araştırdım tabi ki de...de hiçbirinde fiyat filan yazmıyo ki..Oda,yatak,yemek,sıcak su...Lan anladık var hepinizde..bi fiyat tarifesi koy di mi! Yok! Çıldıracam...

Bi arkadaş diyo, "500'e kalıyom ben.", diğeri ,"Ben 400'e kalıyom". Hangisi doğru bilemedim...

Hayır, bi de şöyle bi sorun var. Hazırlık okucam mı okumucam mı? Şimdi çok zor bişi diil gibi görünüyo; ama şu sorunun yanıtı ya beni Ankara'nın göbeğinde okutucak ya da Eskişehir-Ankara karayolunun üzerinde...Zira tıpçılar Sıhhiye Kampüsünde, medeniyetin göbeğinde; Hazırlıkçılar ise Beytepe Kampüsünde allahın unuttuğu bi yerde okucaklar...

Bi de diplomada da Kastamonu Tıp fakültesi yazıcakmış, iyi mi! Ben diplomam Hacettepe Tıp olcak diye girdim, e haliyle şu bilgiyle vurgun yedim. 3 sene sonra tası tarağı toplayıp Kastamonu'ya gidicez.

Aslnda sıfır kilometre, cillop fakülteye girecez. Süper cihazlar filan da...Hocallar, Hacettepe'de uzmanlaşan asistanlar olacak. Genç kadro falan filan feşmekan gırla ortalarda da, lan o adam ne gördü ki ne öğreticek moddayım ben biraz. Ondan yatay geçişlere bakıyorum; ama onu da kaldırıyolarmış..Hobaaa...Ben iyice deliye döndüm.. Artık kaderin bana kesin bi gıcıklığı var,biliyorum..Okucaz artık paşa paşa...

Gerçi hele bi okul başlasın da...belki Hacettepe'ye geçerim,belli mi olur ;) Hayal dünyası işte naaparsın...

Not: 100 kioyum ama göstermiyorum..taş çatlasın 85.. =)

24.8.10

Kafa Boşaltmaca vol. 3

Geldim blog geldim. "Sonunda sana da vakit ayırdım." demek isterdim; ama ne yalan söyleyeyim sana yazmamamın nedeni tamamen üşengeçlik blog. Evde yat yat Diyarbakır karpuzuna döndüm.

Gazetede yazıyodu İngiliz bilimadamlarının yaptığı araştırmaya göre - ki o adamları bulursam dövücem,en zırttan şeyleri araştırıyorlar- tembellik hastalıkmış. Evet! Biliyorum. Şekil 1-a ben işte! Yatmaktan başka bişi yapmaz oldum. Televizyon bile izlemiyorum internette girmekten ki Doktorlar neyin oynuyo tv.de o derece yani.
Neyse olan bitenleri yazayım ben. Şimdi şurada da dediğim gibi kazandım üniversiteyi blog =) Ama öyle kazanmakla bitmiyor tabi takdir edersin ki. Yok yurt başvurusu,yok kayıt evrakları,cartı curtu ooff uğraşçak bir sürü mesele var.

Hayır şikayetçi değilim uğraşırım da... Arkadaşım ota b*ka da site açılmaz ki! Yurt için ayrı site,öğrenci işleri için ayrı, üniversite için ayrı, üniversitenin kendi yurdu için ayrı, tıp fakültesi için ayrı, hazırlık sınıfı için ayrı...hangi birini takip edeceğimi şaşırdım. Tırsışlardayım bir şeyin kaydını kaçıracağım diye. Sürekli takipteyim anlayacağınız.

O değil, beni geçtim bi de kardeşimin duyurularını da takip etmek zorundayım. Onda hele hata yaparsam bir aile benim yüzümden hapiste yatar, bense mezarda...

Teyzeme geldim dün. Laptobumun kablosu bozuldu. Bizim ev sanal dünyadan koptu anlayacağınız. Onu tamire verdim. Kuzenlerim de bizde kalıyodu, onları evlerine getirrdim. E internet bizim evde olmadığına göre de kalayım dedim burada. Digitürk filan da var.Oohh paso House, Er, Three Rivers filan izliyorum...Nasıl mutluyum anlatamam.

Gelirken yolda açık parfüm satan bir dükkanın camında asılı olan iki kağıt dikkatimi çekti ve acı bir Türkiye gerçeğini gördüm. Kağıtta şu yazılıydı, varın yorumu siz yapın: "Rahmetli Bihterin kokusu geldi." Yanında da "Behlül'ün kokusu geldi" yazıyordu; ama diğerinin yanında sönük kalmış.

 Diğer bir şey...Kulağımda şimdi de iltihap çıktı. İyi mi! Geçen cumartesi nasıl ağrıyo,anlatamam! Çorbayla yaşadım bütün gün. Çenemi açamadım! Arkadaşın babasını arattım arkadaşa. "Antibiyotikle, majezik alsın." dedi de cumartesi her yer kapalı! Eczaneler majezik'in kutusunu göstermiyo reçetesiz! Neyse ki teyzemde varmış da o getirdi, içtim. Azaldı biraz ağrı . Pazartesi de ilk iş doktordaydım. Nur topu gibi bi iltihabım, bi de dış kulak yolunda ödemim var artık. Nasıl mutluyum nasıl!!! Aldım ama ilaçları.Yutup duruyorum. Damlalar filan gırla zaten söylemeye gerek duymuyorum. İyileştircem bu kulağı, kararlıyım.

Bi ara da göze gidicem. Yeni gözlük almalıyım.Öyle ya 300 kişillik amfide lazım ;)  Numarası mı değişmiş ne bi de kendi gözlüğümle göremiyorum, arkadaşın gözlüğü bi takıyorum dünya HD oluyo birden. Dişe de gideyim diyorum. Ankaradan önce revizyona girmek lazım yani.

Yaa bi de o var. 14'le 15'inde -sanırım- sınav var. İngilizce muafiyet. Ama atlayamayacağım  sanırım. İnternette sınav yapıyorumm hep " uppermediate " çıkıyor. Birinci aşama tamam da ikinci aşama giricek sanırım. Zira Hacettepe'nin sınavları da kazık hani.

4 Ekim'de başlıyormuş bizim okul. Arkadaş başka bölüm okuyor, "Bizim 20 Eylülde başlıyor.Off!" diyor. Yaa arkadaşım! 11 gün ara tatilim var benim ama!! Sense yatacaksın resmen!

Of bir de hazırlık Beytepe Kampüsü'ndeymiş ve aldığım istihbarata göre orası bildiğin, şehrin dışında Eskişehir-Ankara yolundaymış.Olmasa şaşardım zaten!

Bu arada yakın arkadaşım Macaristan hazırlıklarına başladı .Sordular buna "Ocak mı Eylül mü?" diye, bu eylül dedi!! Hoş, ocak dese de görüşemeyecektik; ama ne bileyim erken gibi. Gidecek orada tıp okuyacak. Uzmanlığı da alıp gelecek. O nasıl olacak anlayamadım bi türlü; ama öyleymiş. Gelecek yaz yanına gitmeyi düşünüyorum ama... Bakalım artık,kısmet...

Bu yazım dizi izlemeden geçti resmen! Sözde Supernatural bitecek, How I Met Your Mother'la kanka olunacak, House ezberlenecek ve bir sürü dizinin ağzından girilecek burnundan çıkılacaktı; ama ne oldu ne bitti bilemeden yaz bitt. ve ben bi b*k izleyemedim. Bravo bana!

Geçen Atv'de Çocuklar Duymasın'a rastladım. "Gülmem ki ben buna" dedim, " Eskisi gibi olmaz şimdi bu." Bu kadar yanılabilirim!!! Yarıla yarıla koptum var yaa! Süperdi yaa =) Pınar-Tamer ikilisi eski tadı yakalamışlar. Ama Selami'nin olmaması üzdü biraz. Yeni yüzler de vardı ve çok da güzel olmuş. İzlenilesi...

Bu arada kilo vereceğim ben, bak diyorum buraya. Ama nasıl, orasını bilmiyorum. Depresyona girdim yaa! Herkes üçgen vücut olmuş da bir ben kalmışım! Ankara'da spor salonu vardır herhalde. Gelecek yaz yakıcam lan ortalığı! Ankara! Wait for me babe!

Aa, bir de Inception'a gittim bir arkadaşla. Güzel filmdi. Alışılmadık tamam; ama haftalarca da bahsedilecek kadar değil bence. Ama görsel efektlere filan laf yok tabi. Oyuncular desen ona keza. Gerçekten iyi. İzlenilir yani.

Eh benden bu kadar.  Zaten öyle action bi hayatım olmadığı için de bu kadar çıkması bile şaşırttı beni aslında =) kendine iyi bak blog...

Not: Kafa Boşaltmaca serisi nereye kadar gidecek acep??

Not 2 : Bak bu da müzik.Ama alakası yok yazıyla öyle içimden geldi =) http://fizy.com/#s/1ahyun

16.8.10

Tatil,Bana Ne Yaptın!?

Her şey aslında kışın başladı. İzmir'de o soğukta yapabileceğim bi aktivite yoktu. Dershanede kafamızı sulandırana kadar ders çalıştıktan sonra tıpış tıpış eve gidiyorduk. Otobüsler de sıkıcıdır kışın ya,insanlar donar,üşür filan. O yüzden de koltuğuma pusar,sıkışır,ısı kaybını minimuma indirdikten sonra takar kulaklığımı açar müziği, biyoloji testi çözerdim.
Şimdi ne alaka di mi? Şöyle ki benim bu sağ kulak ağrımaya başladı. Böyle sızlıyo gibi. Arkadaşa söyledim "Doktora git!" dedi haliyle de bizde nerde o vakit! YGS,LYS kırmışız kafayı...
Önemsemedim ben de. Kulaklıkla dinlememe bağladım,biraz mp3'e ara verdim. İyileşti gibi.Üzerinde durmadım yani.
Ama ben nerden bileyim bu hain illetin dış kulak yolumda ilerlediğini,ürediğini,şehir altyapısı kurup koca koca gökdelenler inşa ettiğini!! Sarmış kulak zarımı pis mantar!
Şöyle ki şuradan malumunuz 4 gün görünümlü 3 günlük bir tatile gitmiştim. İşte orada deniz,havuz derken benim kulak haşat oldu tabi sudan,klordan,tuzdan...Nitekim bunlar da derinde yatan canavar mantar kolonisini harekete geçirmiş. Arkadaşıma "Kulağıma su kaçtı." dedim. O da "Yaa..." dedi. "Evet" dedim. "Babama geliosun hemen." dedi.
Gittim bugün yanına arkadaşımın babasının ki taptım adama!! Allahım nasıl kibar, nasıl profesyonel! İdolüm o artık benim! Bi de İzmir'in sayılı doktorlarından!
Neyse baktı doktor kulağıma bi boruyla-7 yıl sonra adını bilcem onun!- dedi mantar kaplamış kulak zarını. Ben bi kaldım "Hönk!" diye. "Nasıl yaa? 1 hafta oldu daha şikayet başlayalı." filan dedim.
"Deniz havuz tetiklemiş, vardı herhalde" dedi.Yıkıldım!
Beni başka odaya götürdüler. "Yat." dedi hemşire. Hemşire de diil, oradaki kayıt memuru! Yattım, kulağıma bir şey damlattı ve ben bittim!!
Allahım o ne şey öyle yaa! Bak anlatırken bile tüylerim diken diken. Fokur fokur kulağım böyle. İçerde parti veriyolar sanki. Roman mahallesi toplaşmış da dokuz sekizlik kopuyolar kafamda!
O bittikten sonra diğer kulağa da aynı işlemi uyguladılar ki bu daha beterdi. Zira sağ kulağımdı iflas olan. Ama beni bu fokurtular değil de memurun sonraki hastaya: "Siz biraz bekliceksiniz, hastamızın kulağı pismiş biraz." şeklindeki bilgilendirmesi bitirdi! Rezaletin daniskası! Pismiş! Sensin pis,pis karı! Ben kulağıma iyi bakarım bi kere! Havuz suyu kurbanı olmuşsam suçum ne! Kulağıma damlattıkları şey de oksijenli suymuş.Teallahım!!
Neyse işte böyle. Artık 20 günlük bir damla maratonu beni bekliyor.Bi de içeri su girmicek.Bak onu nasıl becericem onu ben de bilmiyorum...

13.8.10

Tatil Fiyaskosu ve Başarı Hikayem

 Döndüm =) Geldim o bitmeyen tatilimden blog. Hemi de amele yanıklarımın üzerine bir sünger çekerek. Artık,kırmızı-bronz tonlarda kulunuzum şu vakit.
Döndüm,döndüm ama başıma da gelmeyen kalmadı blog. Şu dört gün neler oldu neler ki hemen yazayayım da rahatlayayım.
Her şey geçen cumartesi başladı. Ben evde her zamanki gibi gayet normal günümü yaşamış,caaanım ailemi beklemeye koyulmuştum. Anam,babam,kardeşim geldi ki ardlarından ablam damladı ve yüzünde de kocaman bir gülümseme...Ne dese beğenirsiniz? "Tatile gidiyoruz!!" Biz doğal olarak bildiğimiz bir şey olduğundan "Eee,biliyoruz.Didim bizi bekliyo." filan dedik ve ablam haberini patlattı."Didim'e deeiillll.Gümüldür'e gidiyoruz." Hoppalaaaa!! Nerden çıktı şimdi bu? Hani Didim'di. Hani hep gittiğimiz oteldi. Hani cıstak cıstaktı.

Efenim,olay şudur ki ablam,canım ablam, garib ablam,çilekeş ablam geçen hafta bir arkadaşı tarafından Ayvalık'taki kampa davet edilmiş,çadır kampında gayet iyi eğlenmiş,tesisten pek bi memnun kalmıştı. Bunun üzerine araştırmış ve bize ona benzer bir kamp yeri bulmuştu. Böylece konaklamaya minimum,eğlenceye maksimum  para harcayacaktık.
Hazırlandık. Bavullar,torbalar,çantalar ne var ne yok tıktık. 4 gün gidecez sözde ;ama gören evi terk ettik sandı. Eğer olacakları bilseydim yeminlen bi şort bi tişört giderdim!!!
Garaja vardık. Gümüldür otobüslerini bulucaz, diodum ki Gümüldür dolmuşlarını bulduğumuzu farkettim!! Dolmuş!Minik,ufak,minnacık,küçücük ve boyutla ilgili her türlü küçültme ekini alan kısalık belirten sözücükler.

Klimayı bırak, havalandırmayı geçtim, camları açılsa bari! Yanıma da oturdu  mu sana bi yarma! Hem de ne yarma ki düşünün beni cam kenarına sıkıştırabilecek boyutta! Beni...beni beni...100 kilo adamı!( Bak orda beni'de bihter sesi var ;) )
Bi de oturduğum yer güneş mi sana! Hoppaaa! Baygınlıklar geçire geçire çıktık yola. Gaziemir'e geldiğimizde de adam ağzına kadar dolu dolmuşa da adam almaya devam etti yaa!! Üstüste gidiyoz böyle sardalya konservesi gibi! Hava alamıyoz! Neymiş efenim,camı açarsa çocuklar hasta olurmuş terli terli! Lan kadın deli etme beni aç o camı! Cinnet geçirecem sonra hastalancak çocuk kalmıcak ortada!
Velhasıl kelam,şu stresli yolculuk için 3 kişi 27 lira ödedikten sonra o IQ'su 0-15 arası giden gelen şoför tabii ki de bizi yanlış yerde indirdi!!!İndirmese şaşardım!
Neyse telefon edildi Fikri Bey(!)'e ki yeri tarif edilsin de bulalım diye. Bu arada gideceğimiz yerin adı da Fikri'nin Yeri.
Adamın bize söylediği bir tek şey yok ortalıkta! Ne tansaş, görebiliyoruz ne denmar ne de herhangi bakkal dahil bi alışveriz merkezi.
O kadar eşya ile sürüne sürüne, diller dışarıda bi yere vardık. Direğin tepesinde "Fikri'nin Yeri" tabelasını görünce çölde su bulmuş bedevi kadar sevinmiştim ki vurgunu yedim!!!
Hem de ne vurgun! Ablamın,canım ablamın,garib ablamın, çilekeş ablamın bize bulduğu yer kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir yerdi. Anlatılmaz,yaşanır bir yerdi. BERBATTI!!!!
Hayatımda gördüğüm en iğrenç yerdi! Fikri bey(!) ise hayatımda tanıdığım muhtemelen en berbat insanlar listesine hayli yüksek basamaklardan giriş yapmıştı! Evet 5 yıldızlı hotel beklemiyorduk tabi de bu kadarı da olmazdı ama!! Mutfak dolap var dediği kampın ortasındaki naylondan yerdi -ki etrafındaki tabak çanaktan anladım- Dolap dediği de barakaların önlerindeki paslı aletlerdi!!!Duş-banyo filan anlatmaya içim elvermez, veremez. Size bu kabusu yaşatamam sözcüklerle! Fikri Bey bi de utanmadan "Ee, insanlar mangal yapmaya geliyorlar." filan diyordu ki höh, dedim höh! İnsanda mide olur.Bu mu yani.

E tabi oradan kaçar adım uzaklaştık .Tabi hedefimizde ablam vardı. Yazık dokunsan ağlıcak modda. O ne bilsin böyle olduğunu.Safım, telefonda ne demişlerse inanmış. Nerden bilsin duşun ordaki bidon olduğunu.Veya dolapların tenekeden bozma paslı aletler olduğunu.

Neyse biz naapalım ne edelim derken tekrar Didim'de karar kıldık ve İzmir'e geri döndük. Dönüş gelişe göre daha sakin daha insancıldı. Kalabalık değildi dolmuş ve camlar filan püfür püfürdü.

Ablamla dalga geçerek de bayağı eğlendik =)

İzmir'e döndükten sonra tekrar otobüse atladık. İstikamet didim!. Tabi Pamukkale'nin o güzelim neoplanları cennet kaldı o dolmuşların yanında =D Film izleye izleye gittik ki ne oldu demeye varmadan Didim'deydik.

3 yıldır kaldığımız otele vardığımızda saat yediydi ve 4 günlük kısacık tatilimin 1 günü yollarda geçti.

Bunlar dışında tatil şahaneydi =) O club senin bu club benim gezdik de olan benim kulaklara, gözlere oldu. Su kaçan kulağım zaten sağırlığa meyilliydi. 4394894 desibel ortamda iyice gitti. Çözünürlüğü 0'a yakın olan gözlerimse o lazerli,flaşlı ışıklarla eksi piksellere düştü. Club en çok kardeşime yaradı,zira bi an bile yerine oturmadı hırtapoz! =)
Veee asıl bomba,bu sabah kahvaltıdayken ordaki bir konuşmaya kulak misafiri oluşumla geldi.
"Yerleştirmeler açıklanıyomuş bugün."
"Yaa evet seçil naaptı acaba?"
Hönk :S Ben bi kaldım. "Nası yaa? Gelecek cuma diil miydi?" derken ablamdan doğrulama geldi ki o da gazetede görmüş. Nasıl o bilgisayarı açtım nasıl girdim bilmiyorum ki evvet bee!!! Hacettepe kastamonu tıp kazanmışım!!

Nasıl sevindim nasıl sevindim anlatamam. Ayaklarım oturma organıma vura vura çıktım odaya ki telefonlar da gelmeye başladı. Tebrik edenlere çok teşekkürler =)



                         Böylece dönüş yoluna girdik ve şimdi evimdeyim.Home sweet home...

9.8.10

4 Gün 4 Gündür! Tatil time =)

Ve bu çocuk tatile gider =) Aah ah gönül isterdi ki şööyle, bir ay doya doya gitsin; ama bu çocuk abla-kardeş kurbanı ne yazık ki!

 4 gidecek bu çocuk ; amaaaaa o 4 gün bile yeter ona. Yanayım yeter yaa! Zira millet çukulanta çukulanta geziyo anasını satiim. Ben kaldım amele yanığı aralarında.!! Sokağa atılmış it yavrusu gibi tısıyorum yanlarında. Yoldan geçenler "Aha yanmamış lan bu eziikk!!Nıhıhıhhahaha" filan diyolar içlerinden hissediyorum.Bi ezen bakışlar,hor gören fısıldaşmalar. Var bunlar biliyorum!
Ama ben napiim ha? sorarım size! Anam babam işte,çalışıyolar. Kardeşim ablam desen ona keza! E yanlız da gidilmez. Eee? Sap modu açıp oturmak kaldı evde bana da haliyle.

 İşte,arada arkadaşlarla da gezmeye filan gittiğimde de gözümün nuru (!) amele yanıklarım oldu İzmir sıcağı katkılarıyla. Ha ben istemez miydim kolsuz atlet gibin şeyler giymeyi? Arkadan ip gibi olanlardan. Ama istenilenle olan olmuyo ne yazık ki sayın izleyen. Zira şu narin (!) vücüdümde nasıl duracağını düşünüyorum da...Aman aman evlerden ırak. Hayır, zaten amaç kamuya görüntü kirliliği olmasın.Yoksa tın yani.Giyerim.

Zaten şu aralar depresyondayım. Yolda kimi görsem eşkenar üçgen vücutlu yaa!! Saydım, 10 kişiden 6sı üçgen, 3'ü tığ gibi "slim" tabir ettiğimiz cinsten!  E kalan 1 de benim caaanım kaderdaşlarım camışgiller.
Ama ben diyeyim, size Amerikanın oyunları bunlar! Burger, Mcdonald's mahvetti bizi! Her ne kadar aşkından ölsem de... Kahrolsun ranch ve sarmısaklı mayonez!!!
Gümüldür'e gidiyoz bu arada. Ablam, canım ablam, çilekeş ablam bi kamp yeri bulmuş Fikri'nin Yeri diye. Başta bana yol kenarı restoranı gibi geldi ama..Gidenler beğenmiş. De lan ben napiim gidenleri, inşallah ben beğenirim. Gerçi bi şemsiyesi, bi şezlongu olsun yeter bana. Yanıma da aldım zaten Grange'ın son kitabını, bi de ekistıradan da çaktım yanına da Jeff Abbot'un "Panik"i. Ooohh değmeyin keyfime a dostlar...bi de kaybettiğim mp3üm olaydı yanımda, iyiydi ama..neyse olur o kadar diyerekten yazıyı sonlandırıyorum.Özleyin şu fani kulunuzu...

5.8.10

Kafa Boşaltmaca vol. 2

Eveettt,bir yazıya daha başlamış bulunuyorum. Yalnızi şöyle bir sorun var ki anlatacak birkaç şey var ki birbirinden alakasız. E tabi bunları ayrı ayrı anlatmak isterdim;ancak şahsımın üşengeçliğiyle böyle bir şey mümkün olmuyor. Bu yüzden de bu yazının içeriği karman çorman bi şey olacak ki lütfen kınamayın şu üşengeç kulu.
Öncelikle tercihlerimi verdiğimi söyleyeyim. İlk 5 sıraya "İmkansızlar", sonraki 5 "Olabilir olanlar", ondan sonraki 202yeyse "Yok artık!Yuh! Kesin girersin ooluuumm" ları yazdım. Ama tabi ki de ÖSYM'nin bende oluşturduğu paronoyak ruhumdan ötürü sonlara da iki üç genetik serpiştirdim. Diğerleri tıp bu arada.
Gönül ister Ege olsun; ama Eskişehir olacak gibi.
Bi de insanlar var tabii. "Ee naaptın? Neresi oluyo? Başlara ne yazdın?" Ne yani 30'unu da sayayım mı? Töbe töbee. Hangisi olcak bilsem,o kadar uğraşıp da araştırmam di mi? Tek yazarım. Ama işte, insanları da mazur görmek lazım. Merak ediyolar sonuçta. Bi de arkadaşlar var tabii. Bi yandan da onlara tavsiye veriyorum.Güzin Abla modundayım azcık bu sıralar anlıcağınız.
Onun dışında Avatara gittik arkadaşlarla.Genel olarak kötü olduğunu duymuştum filmin,ondan beklentimi düşük tuttum; ama bi işe yaramadı. Sevmedim filmi. Bi de orjinali yoktu Türkçe dublaja gittik ki filmi berbat eden de buydu biraz da. Zira çocuk kopmuş onu bunu büküyo,heyecan dorukta, dövüş gırla gidiyo, millet yerlerde... kız geliyo bi "ang" diyo. Biz kopuyoruz!! Yani bi bak, bi izle di mi seslendirmeden. "Aang" "eng" diye telaffuz edilir. Ama bizimkiler "ang" dedikçe biz koptuk! Agni Kai(Agni kayi) yi filan "agni kie" diye filan okumaları da ayrı berbatlıktı. Ama asıl kötü olan su bükme hareketleriydi. Yaa çizgi filmde ufak bi hareket... hoop su elinde. Bunda iki saat dans ediyolar anca su yerden kalkıyo. Onlar su bükmeye çalıştıkça ben büküldüm oturduğum yerde!Afakanlar bastı.!Sonra Sokka! Onun aptal,komik,mızmız ama yeri gelince ciddi olması gerekirken filmde bi kasım kasım kasıntı yapmışlar, izledikçe sinirim bozuldu. Aang'in de neşe dolu,esprili,uçarı bi insan olması gerekirken saçma,ciddi bi kişilik yapmışlar ve Aang'i 9 yaşında çocuk canlandırıyo. E bu Kataraya aşık olacak filan. Katara büyük kalmış. O boyla nasıl öpçek kızı? Aklıma geldi bi de ona koptum. Ama Appa'yla Momo'yu süper yapmışlar,beğendim.
Bi de bu aralar millet peynir ekmek gibi yurtdışına gidiyo yaa. Az önce Amerika'ya gidecek bi arkaşımın veda partisi gibi bişeyinden geldim mesela. İnşallah oralarda çok eğlenir ve hayatının  en unutulmaz günlerini geçirir.
Başka bi arkadaşım da ÖSYM kurbanı olarak kendini Macaristan'a atıyo mesela ve kız utanmadan 6 yıl sonra çatır çatır uzmanlığıyla gelcek buraya.Bense TUS için dirseklerimi çürütmekle meşgul olucam.Gelecek sene kararımı verdim ancak onu yanındayım. Macaristan wait me baby ;)
Bi de çok ama çok utanarak yazıyorum şu satırları ama Çağan Irmak'ın izlemediğim filmine rastladım! Hem de ilk filmi. "Bana Şans Dile"
Allahım nasıl etkilendim anlatamam. Şimdinin genç yetenekeri daha çöm filmde gerçi ama hikaye çok güzel geldi bana. Ya da Çağan Irmak olduğu için öyle düşünüyorum ben, bilmiyorum;ama film düşüncelere itti beni.
Hakikaten filmdeki gibi en büyük korkularımızı,en kötü anılarımızı  anlatsak neler değişirdi hayatımızda?Daha mı iyi olurdu? Veya daha mı kötü? Dünya'yı değiştirmek elimizde mi? Ya da bi bağcığa mı bağlı hayatımız? Etkilendim anlayacağınız...Böyle salak salak şeyler kuruyorum ya neyse....ama izleyin tavsiye ederim...

İşte bu da filmin müziği sayın izleyici...http://fizy.com/s/102yqn

1.8.10

Klima Çıkmazı!

Yılan Hikayesi'ne dönen klima mevzusu sonunda mutlu sonuna kavuştu sayın izleyici.

"Artık bizim de bir klimamız var." ve -ister inanın ister inanmayın- ben bu cümleyi söyleyebilmek için tam 1 yıl bekledim. Niye? Hasta mıyım ben? Neden salak gibi belli bir zamanı bekleyeyim, ahanda şu cümleceik için. Anlatayım...
Bi kere böyle bir eylem için elinizde olması gereken tek bir malzeme var. Üşengeç bir baba! Kendisi başlı başına bir hikayedir ki daha sonra paylaşırım onu da.
Efenim, geçen yaz hayli tatsız olayların oluşmasını engellemek amacıynan teyzemin ortaya attığı klima fikrini kabul etmiş ve eniştemin bulduğu kelepir klimaya talip olmuştuk ki az bulunacak bir şans olacağını düşünüyorduk. Tabi işin içine bir aileyi parçalamaktan da kurtarmak girince hiç yoktan peydahlandı bizde klima aşkı. Orası özel olduğu için giremiyorum; yoksa RTÜK-ki kendisi annem olur- bu blogu kapattırır.
Neyse işte alındı klima....
Kocaman ,gri, heyula gibi bişi. Bakınca aslında hafif lan bu gibisinden bi ezme çabasına girseniz de, hayır efendim bildiğin eşek ölüsü gibi ağır! Arabaya sığmıyo ki! Sığsa zaten belki de bu yazıyı kışın ortasında yazıyor olurdum ve İzmir'in o karlı(!),benim  ayaklarımın titrediği (!) soğuk salonda ders çalıştığım,anamın babamın 45 derece soba sıcağındaki oturma odasında Yaprak Dökümü izledikleri kış gecelerinde oturma organım donmazdı! YGS'de de derece yapacaktım belki de... Sırf şu klima engelledi. Hey babam hey!!
Velhasıl kelam bizim klima alındı alınmasına da Haziran 2010'a kadar teyzemlerde ikamet etti ki dikkatinizi çekerim Temmuz 2009'da alındı!!!
Kendisi bizim eve  artık dörtlü dırdırlarımıza dayanamayan babamın arkadaşının kamyonetiyle teşrif etti. Bu seferde zavallımın sancılı bekleyişi bizim alt kattaki kullanılmayan odada devam etti. Bu arada o kilimanın ödendi de bitti bile taksidi.
                                                                                ( Bunun bi de kocaman motoru var!!!!!)

Haziran'da gelince biz ümitlendik tabi, hobaleyy bu yaz pişmicez filan diye ama tıss... Ha bugün ha yarın diye bizi oyalayan babacığım sağolsun daha dün takıldı klima!!!Yahu adam sen mi takçan! Çağır işte di mi? Olmaz,evde birileri olsun başında beklensin, yok önce şu olsun bu bitsin ahanda eve geleli iki ay oldu da anca takıldı.
Pekiiii,takılınca ne oldu?? Evvet sayın izleyici bildin. Temizliği bana kaldı!!!
Duvarlardaki delik sayısını bilmiyorum ama o toz toprak evin içine etti!!Sahra ile yarışacak kadar toprak vardı salonda sanırım. Bi de büfeden indirilen bardaklara da yapışınca haliyle iş içinden çıkılmaz hale geldi ve ben de bi süpürüp silip - ki o kadarı da yetti yormaya- arkadaşilarımla gezmeye kaçtım =) Oradan da teyzeme geçtim. Kuzenim çok ısrar etti diye ve akşam annem aradı.
"Babanla oturduk karşısına klima keyfi yapıyoruz." ve ben Menemen'de pişiyorum!
Reva mı lan bu ha reva mı!!!

...

.....

...

...

Yorumlar....

Yorum.