30.6.10

Home Sweet Home! Sana Ulaşana Kadar Canım Çıktı!!!

İki gündür teyzemdeydim.Kuzenimin sünneti yaklaşıyor ve bizimkiler de bu cuma toplaşıp tatile gidecekleri için teyzeciğim en uygun zamanın şu sıralar olduğunu düşünüp badanaya kalkışmış.Eh,eşek değiliz biz de gittik yardıma.Neyse işte bitti sonunda da "home sweet home"a dönebildim.Geldi sonunda internet eve de yazabiliyorum şu an bu yazıyı. İnternet geldi,ben geldim eve de gelene kadar neler çektim.Anlatayım...
Birincisi teyzemlerde Digitürk Plus var.Hani normali de değil yani HD'si filan. O yüzden iki katı zor oldu benim ayrılmam o muhteşem aygıttan. Zira gece üçlere kadar; House'u mu kaldı? Three Rivers'ı mı gitti? Grey's Anatomy mi var? Acil Servisi mi izlenmedi? Allahım,allahım!  Cennet gibi benim için. Ne kadar tıpla alakalı program varsa denetimimden geçti,tam not aldı! Bi de çakışmıyo mu sana! Oohh ne güzel! Hepsini izledim.Zaten,çakışsa da kayded,yomuşsun.Yani daha çok marifeti var da acemisiydik bilemedik...
İşte o dizilerden ayrılıp,normal belediye yayını,uydu bile olmayan 22 tane dandik kanalıma dönmek ayrı bir zor oldu benim için.
Ama sonuçta attım kendimi otobüs durağına. Kalbimde tek tesellim evde internet olması. Neler kuruyorum ama,gelmiş geçmiş ne kadar dizi varsa indirdim de arşivledim bile. Yemek bile yemeden izlemek için koluma srum filan bağlıyorum böyle.Kurdum da kurdum. Ya kızarlarsa,şöle şöle derim falan diye hayali kavgalar bile ediyorum evdekilerle.Sonuç? Hayallerim cumbuldanak suya düştü tabi! Nereye ne indiriyon.Bilgisayarda boş yer 5gb. ya var ya yok. Ikınsan onu bunu silsen max. 6 gb. yer açılcak. Neyse indirmeden,izlerim gibisinden kendimi avutuyorum;ama biliyorum tv.den izlemek gibi olucak.
Eve geldiğimd bu haldeydim;ama gelene kadar da patladım! O 79 numaralı otobüs bitirdi beni! Balık istifi insan mı olur yaa şu sıcakta? Kıç kıça gidiyoruz desem futbol sahasında 5 kişi yanyana duruyomuş gibisinden bi rahatlık anlaşılsın.O derece.abartmıyorum! Ciddiyim. Ve o insanlar! Zaten başlı başına onlar bir yazı tutar,anlatsam!
Ağlayan çouklar mı dersin? Mırç sevgililer mi ararsın? Sıkıntıdan 60 yaş kartı boşa gitmesin diye gezmeye çıkan mcalar mı dersin? O kıç kıçalıkta örgü örmeye çalışan yaşlı teyzeler mi? Olmadı bi doz terden tişörtünün rengi dönmüş şarapçı vereyim? allahım allahım ! Bak anlattıkça midem bulanıyo! Burdan o insanlara seslenmek istiyorum....
1-) Ağlayan çocuk ve anası: Çoocuum! Kes sesini! Söz ben alcam o ben 10(ben ten) tişörtünü sana;ama noolur zırlamayı kes!!! Anası, al şu çocuğa o tişörtü! Ya da kur otoriteni sustur onu! İnene kadar susmadı çocuk yaa!! Kulağıımda kulaklık son ses kulakta bi yandan..." akşamlar...akşamlar...hep aynı dertteyim.."diye gripin.Bi yandan da "...Ben teeeeeeennnn!!!Bohuuuuuuu!!!.."diye zırlayan çocuk! Bana da- bize de - yazık!
2-) Mırç sevgililer: OHA! OHA! OHA! Tamamianladık öptün, ok. Bi yere kadar bir şey demem de o kalabalıkta kızı yalayıp yutman iğrençlik değil de nedir arkadaşım!! Terli terli,vıcık vıcık zaten ortam. Havaya keskin parfüm kokularının yanısıra tütün,ter karışmış.Sen diş çekiyon! HÖH! O kadar mı abazasınız!!
3-)60 yaş kartlı amca; Var amca var! Küresel ısınma var! Sen g*tünü kora koysan da var! Ondan klimacılara,devlet başındakilere,reklamlara,para yemiş bilim adamlarına atma! "Bak İzmir'e nasıl serin? Hani nerde küresel ısınma?" diyo bi de! Lan adam! Bak tamam saygım sonsuz ama kenin diyon işte.Temmuz'a geldik,hava serin diyon.İklim değişiyo işte! İstanbul sel! Efenim? Ne dedin?
4-)Örgü teyze: Teyze sen manyak mısın? Sayende millet arkayı kollamaktan,paranoyak oldu! Lan ya fren yapar şoför de o şişlerden biri....aman aman aman...Teyze yazın ortasında senden pembe kazak isteyen torununu yakalarsam o kazağı giydirip Kordon'da güneşin alnında oturtçam onu.
5-) Şarapçı kılıklı amca: YAAA GİT Bİ YIKAN YAA!!!! Deodorant kullan bişi yap.Sarı sarısın yaa böğk! Sigarayı da bırak! Sarı sarı dişelerin! Bak kalktı yine içim!
6-) Arkadaşım! "Koca g*tünü çek yoldan!" şeklindeki ses tonuyla "İlerler misin birader" diyen arkadaşım!!! Kibar olma çabasındaki "İlerler misin?" in ardındaki birader hanzoluğunu ortaya çıkardı ve benden yılın en büyük tebriğini aldı! MAL!
İşte bunlarla uğraştım! Ama ikinci otobüs rahattı en azından.Neden biliyo musunuz? Karşıyaka sınırlarına girdim çünkü! Yeşilyurdu ve o muhiti.Yani Varyantın yukarısından tutun da Limontepe'ye kadar olan kısım.Evet,size önyargı seviyesinde kılım! Haberiniz olsun!

28.6.10

İnternet,Terör,LYS,Umut,Şrek,Aşk-ı Memnu...

Ne zamandır evde internet yok.Tırstık komşudan çekmeye 55 metre kabloyu. Sorun da oldu zaten. İnternet gidiyo geliyo filan. Velhasıl kelam,eve bağlattık telefonu, birii adsle başımızı da vurduk.,
 Ama teknolojide daima olduğu gibi makus kaderimiz değişmedi veeeee iki hafta internetsiz kaldık.Sormayın neden, diye. Zira anlatmaya ne yüreğim ne sinirlerim dayanır. Halbuki bloga yazamadığım o iki haftada neler oldu neler!!!
Aşk-ı Memnu mu bitmedi? LYS'lere mi girmedik? Yaz planlarına mı başlamadık? Neler neler...ama hepsi sırayla önem sırasına göre.
Öncelikle şu günlerde karabasan gibi üzerimize çöken şu terör olaylarından bahsetmek istiyorum. Ama çok da değil;çünkü o pisliklere Türkiye'yi sarstıklarını düşündürmek istemiyorum. Bu ülke ne badireler atlattı. Sizin gibi üç beş çapulcuya pabuç bırakmaz! Nese bak dellendim gene açıp ağzımı yumup gözümü sıralamak yerine tek bir şey...Allah belanızı versin!!!!!!!!
Diğer önemli şey tabii ki de ÖSYM amcamızın bize bahşettiği o muhteşem olay (!) LYS!! Bitti sonunda.Bitti; ama biz de bittik! Daha doğrusu o bizi, nicelerimizi bitirdi. erkese geçmişler olsun...Çok zor değildi diyeceğim ama kolaylık zorluk kişiye göre değişir tabi.  ana çok zor gelmedi diyelim. İnşallah geçen sene kıl payı kaçırdığım tıbba bu sene girerim. En azından bu sene geçen senekine göre daha umutlu benim için.

Ama şunu söylemeliyim ki o matematik sınavına giderkenki Bornova tıkanıklığında bendeniz kalp krizi geçirmediysem,yok efenim,bir daha bana bişicik olmaz!! İki dakikalık olan metro-BAL yolunu 45 dkda almamız(hem de taksiyle!!) inanılmazdı! Girdiği tüm sınavlara lakayitlik sınırına dayanan bir rahatlıla giren ben,o bitmek bilmez 2 kilometreyi takside zangır zangır titreyerek geçirdim.Ve okula ulaştığımızda insanları içeri almaya başlamışlardı. Bense soğuk soğuk terleyerek girdim sınava. Çıktığımdaysa yüzlerce kez çözdüğüm dandiklik sınırındaki bir trigonometri sorusunu yapamamıştım!!En çok korktuğum ve YGS'den sonra kapak açmadığım geometri ise beni şaşırtmış,kendini fulletmişti bana...
Matematik ile fen arasındaki o hafta geçmek bilmedi! Her günüm matematiğe son anda yetişmemin verdiği paniğin bilinçaltımda nasıl bir etki bıraktığını açıklayan rüyalarla geçti. Beş gün,bir kere mi yetişemez bir insan rüyasında sınava yaaa!!!
Neyse o gün geldiğinde annemle saat 7 buçukta yola çıktık. Geçen haftaki tıkanıklıktan korkarak. 8e 10 vardı dolmuşa bindik ;ama biz ne bilelim THY'nin karayolu şubesine bindiğimizi!! Adam uçtu resmen!!Yollar da boş mu sana! Hobaaa 90-120 arası gidip geliyo hız.Arada duruyo filan;ama uçuyoruz hep beraber dolmuşçana. Bi de yalpalıyo mu dolmuş. Tamam, dedim uçucaz denize!! Ve saat 8di biz kampüs kapısındaydık,10daki sınav için!!!!
Ziraat cafe'de oturup kahvelerimizi içerken aslında iki saat önce gitmemin heyecanımı aldığını farkettim;çünkü sıkılıyosun bi süre sonra. Bu da vücut yani! Emme-basma tulumba gibi paso adrenalin salgılyacak değil ya! Hem kendime fende matematikten daha çok güveniyodum ki geçen haftalarda yaptığım sinir stresin gereksizliği, fizik sorularının yarısında suratımdan düşmeyen ve tahminimce bakanı sinir edecek bir sırıtışla kendini gösterdi.
Çıkışta gözlerimin parladığını gören annem sınavın nasıldı? diye sormadı bile, anladı zira. Gözleri doldu garibimin...
Neyse, oradan çıkıp arkadaşlarla buluştuk. Onların da sınavının iyi geçtiğini öğrenip 5-10 dk sınav muhabbeti -tamam 20 dk- yapıp forumun yolunu tuttuk.
Şrek 4!! Allahım!Nasıl koptuk nasıl! Anlatamam. Aslında teeek teek tek anlatmak isterdim; ama okuyanlara spoi olmasın diye söylemiyim; ama gülmeniz garanti. Fareli kavalcıya,Çizmeli kedinin yeni haline,bi de Lokum'un dans figürlerine bittim.O kadar diyeyim de merak edip izleyin.Çok güzel.Cidden.
Sonra burgerda yenen,sınav stresinin üzerinden kalkmasıyla oluşmuş rahatlığın getirdiği espritüel hava içerisinde yemek yedik. Süperdi! Yemek değil tabi, muhabbet...Yemek? Burger işte.Her zamanki gibiydi.
Sonra bir fire vererek Karşıyaka'ya uzandık. Pazarın,masmavi havanın,hafif esintinin getirdiği gevşemeyle insanlar sokağa dökülmüştü ve biz de o normal insanlardandık artık. Sınav derdimiz bitmişti. Ya da en azından "anı yaşa" felsefesine kaptırıp sonuçlara dahir kaygılarımızı beynimizin atıl köşelerine atmıştık. Bir an için...
Şu an teyzemden yazıyorum.Elim, ayağım, saçım, suratım boya içinde!!Çünkü kuzenimin sünneti yaklaşıyor ve bizde en müsait,boşta,işi olmayan,oh artık sınavları da bitti etiketli insan ben olduğum için günün talihlisi olarak badanada teyzeme yardıma geldim. Öğlen 1de eve adımımı attım, yeni blog yazabiliyorum.Siz düşünün artık!!

Bu arada bi de bugün bir şeye kendi başıma onun başına geldiği kadar üzülmeyeceğimi düşündüğüm bir olay oldu.O yüzden bu yazıyı okuyacağından emin olduğum bir arkadaşım var.Ona sesleniyorum.Sen ki ömrümde tıp okumayı en çok hakkeden insan! ÖSYM'nin ettiği tüm kalleşliklere rağmen noolur umudunu kaybetme!!!

Diğer bir olay da : Aşk- Memnu bitti! Tabi eğer kitabı okuyan varsa bilecektir ki her şey belliydi zaten. Sadece ortaya çıkacak görsellik merak uyandırıyodu ki bence şahane olmuş. Yani anlam çıkarmak gibi olacak; ama final sahnesinin beyazlar içinde çekilmesi ve o beyazlara bihterin kanınn akması.İşte bence masumiyete sürülen lekeyi gösteriyordu ki her şey masum bir bakışla başlamıştı hatırlatırım. Beren saatin performansına diyecek yok arkadaşım!Budur yani budur! O,  "...beni,beni...bihter'ini.." sahnesi!İşte beni bitiren sahne o oldu.Tamam, dedim bu kız Türkiye'nin Yıldızları'ndan sonra kapmış işi.

Yıl boyunca çok konuşuldu çok tartışıldı. Yaprak Dökümü başı çekti bu furyada. Ondan sonra gelenler tutunamadı; ama Aşk-ı Memnu, Yaprak Dökümü yolunda ilerledi;ancak Yaprak Dökümü gibi sıkmadı.Tadında bitirdi. Kitaba bağlı kalarak da yazara olan saygısını gösterdi. Tebrik ettim o açıdan senaristleri.  Eh,şimdi yazın tekrarlarını izleme zamanı. Öyle ya, onlar çıkarmadı; ama kanal çıkaracak cılkını. İçlerinde kalır yoksa...

Neyse işte,bir dizi daha arşivlik oldu. Bihter,Beşir mezara girdi, Behlül'se şarapçı oldu kanımca. Her ne kadar suç bende dese de olan zavallı Bihter'e oldu,yazık...

Eh söylenecek bir şey de pek kalmadı galiba...Serdar kaçar... =P

12.6.10

Fala inanmıcan,falsız da kalmıcan demiş atalarımız....

Sabahın köründe arkadaşımın telefonuyla fırladım yataktan ve anında yedim çemkiriği; "NERDESİN?!!". Geç kaldım! Telefonumu kurmayı unutmuşum.O yüzden de evden çıkmış,otobüste yolcuğuma başlamış olmam gerekirken,arkadaşımın sesiyle kendime geldim ve attım kendimi dışarı.
Gün böyle başlasa da gerisinin iyi geçeceğini düşünüyordum.Zira sınava girilecek,sorular çözülecek saat 4 gibi de arkadaşım  Ece gelecek ve Ece,ben,Cansu çıkıp eğlenip kafa dağıtıp iki muhabbetin belini kıracaktık.
Sınava girdik.İyiydi.Çok zor değildi; ama geometride yine kader ağlarını örmüş ve aynı kader aylardır analitik çalışmaktan bitap düşmüş beynimizi klasik geometride durdurmuştu. Sınavda açıortayın dibine vurulmuş,çemberde Final kendi rekorunu kırmış,yamuk iyice yamulmuş ve yanında bizi de yamultmuştu. Onun dışında pek de kötü değildi sınav yani.
Çıkışta ben artık kaderime mahkum olmuş, "Olsun artık matematik kurtarır" diye düşünürken Cansugeldi ve biz 5. kata çıktık. Hani bi sınıf bulur da çalışırız diye ki o sinir rehberlik hocama rastladık ve kendisi tarafından resmen PÜSKÜRTÜLDÜK!!
 Biz tam yanıbaşında, "Hocam; sınıf,hoca,etüt zart zurt..." diye konuşmaya çalışırken bu arkadaşımız gayet net bir takmamazlıkla etrafa sahte gülücükler yayıyordu. Ancaaaakkk ne zaman ki YGS'de ilk 100'e girmiş bir arkadaş geldi. İşler değişti. Bunda, çocukla bi ilgilenme,bi ilgilenme! Anlatamam. "Tamam canım,aman canım.Öğretmenler görevli; ama buluruz şimdi, dur. Nöbetçi kimdi arkadaşlar. İşte şu şu. Hah tamam fizikle geometiriyi hallettik. Hadi bakalım yavri mu"  filan... Nooluyoruz lan, filan oldum. Dedim hocam e sınıf yok mu? Yok!Kütüphanede çalışın. Allahım parçalıcam kadını!! Tam o sırada allahtan Ecenin msj gerldi de biz de çekip gittik. Hastasıyım sanki onun sınıfının!!!
Ece, annesiyle olan randevusunu bizle değiştirmişti.Yoldaydı ve geliyordu. E bizim de canımıza minnet ,çıktık yola. Önce o gelene kadar burgerda karnımızı doyurduk. Ece gelince de vurduk kendimizi yola. İstikamet: KONAK. Amaç : FAL!!
Yok,benim için değil. Cansu için; ama ben de belki baktırırım diye takıldım bunlara. Hobaaaa!! Girdik Kemeraltına, o labirentte dön allah dön ,dön allah dön! Zaten sıcaktan beynim uyuştu. Bi de buldukları bijuteriye giriyo mu bunlar sana!İyice işkence! Ama arkadaş işte naaparsın?
Neyse, Kızlar Ağası Hanı'ndan girdik filan, Ece bizi bi sokağa çıkardı.
Sokak ama nasıl?? Dumanaltı! Bildiğin, böyle havada nargile,sigara dumanı var.Bi ara kafamı yukarı kaldırdım açık havada mıyız diye valla açık havadaydık. Sis gibi duman çökmüştü oraya.Vanilya,cappucino kokulşarı iyice buhurdanlık etkisi yapıyordu.
Sonra bi yere geldik, böyle kıç kadar bi yer. Sevdam Cafe! Allahım! Minicik minicik tabureler.Yaa benim zaten popo ölçüleri belli nasıl oturcam? Zaten otursan, geçecek yer kalmıyo. Kutu kadar. Gelene direkt böyle," Mal almaya mı geldiniz?" diye sorar gibi "Fal mı?" diye soruyolar.
Kadın soruyo sözde ama arkada,hesap kitap yapan adamın da gelen giden kenevir hesabı yaptığına eminim. Ben bi kola alıyorum,Cansu da kahve haliyle. Onun için geldik çünkü. Malum önümüz LYS. Kahve kötü. Telve forever durumda. Köpük yok gibi bir şey. Fal için sıraya giriyoruz.26! Ve henüz 19 içeride.
"İki saat sonra mal hazır"der gibi "İki saat sonra gelin." diyor kız. Çıkıp gidiyoruz.Nereye? BİJUTERİYE!!!Allahım,çıldıracam. Bi tane daha kolye küpe görürsem kusacam.O moddayım. Sonra annemlerle karşılaştık.Teyzemle yaklaşan kuzenimin sünneti için konfeti filan alıyolardı. E onlarla gezince doldu tabi iki saat. Gittik biz de falımızı baktırmaya.
O kutu gibi yerden çıkıyosun demir merdivenle çatı katı gibi bi yere. Aşağısı hamam.Yukarısı Cehennem!! Bi vantilatör çalışıyo püfür püfür ama o da fal bakan kadına vuruyo.Bencil şey!
Kadın sempatik; ama bi konuşmalar filan. Dedim tamam. Bu işini biliyo. Baksana insan ilişkilerinden belli.Kadının önünde bi deste kart.Sanıyorum tarot filan bakıcak.
Neyse işte şu bu derken başladık biz. Arkadaşa paso kart çektiriyo.Kartlar tarot değil ama değişik değişik işaretler var.Sayılar bi de. Arada da kahveye bakıyo. Bildi. Ne var ne yok bildi! Arkadaşa tıbbı kazancağı müjdesini verdi ; ama ne kadar emindi ben bile bilmiyorum.
Cansu da sinir etti kadını. Kendisi korkulu,kaygılı olduğu için paso korkuları çıkıyomuş kartlarda. Böyle profesyonel yapıyo işini yani. Doğru iletiyi almadan bırakmıyo.12 yaşında filan nazar değmiş Cansu'ya."Tuzlu suyla duş al. Odanda adaçayı filan bulundur" dedi.Ve ben kadına inandım! Çünkü parapsikoloji merakımdan gelen bilgilerden. Adaçayının kötü enerjiyi def edici. Tuzun negatif enerjiyi polarize edici etkisi vardı. O an kadının 3. gözünün harıl harıl çalıştığını düşünüyodum ki fincan da arkadaşımın da doğruladığı, TUS(tıpta uzmanlık sınavı) görüldü.Ve bizde kayış koptu.
İnşallah istediği olur da girer şu tıppa yaa. Vallaha bak! Cansuyu 11 aydır filan tanıyorum; ama tıbbı onun kadar hakkeden tek bir kişi tanıyorum.Ben...Hatta benden bile daha fazla istiyo olabilir....Dua edin bize....

4.6.10

Vurgun Üstüne Vurgun...Yeter! Bu da Bi Bünye!!

Kahramanımız uzun bir aradan sonra dershaneye gider..Amacı fizik 2 hocasını ikna edip, boş bi vakit ayarlatmaya çalışıp kepler anlattırmaktır. 
Sabahın köründe, kalkar gider dershaneye.Giderken Karşıyaka-vapur-pasaport hattını kullanan kahramanımızın vapurda içtiği çayın da etkisiyle keyfi yerindedir.Günün iyi geçeceğine dair bir his vardır ki içinde, hazindir, yanılacağına ihtimal vermemektir. 
Ancak olan olmuş,kader ağlarını örmüş ve o kadarcık keyif ileri kuantum mekaniği tarafından kahramanımıza reva görülmemiştir.
Rehberlik hocasının çemkirik çemkirik kahramanımızın başına ekşimesi günün ilk gıcıklığı olmuştur. Zaten iki gün önceki telefon konuşmasından ötürü gıcıktır kadına,bu da üstüne bal-kaymak olmuştur. 
Kahramanımız,yanında getirdiği iyi bir denemeyi yapmak üzere bir sınıfa girip rahat rahat çözme hayalleri kurarken,rehberlik hocası çocuğu zorla dandik bir deneme sınavına sokmuştur.Neyse demiştir,kahramanımız. Girelim bari, nasıl olsa yapacaktık fen denemesi. Ondan sonra da girer sınıfa mat denemesi de çözer, sonra da etüdün yolunu tutarım diye düşünmektedir ki kahramanımız, başına geleceklerden habersizdir.
Daha önce moral sınavlarına girmeyi beyhude bulmuş olan kahramanımız arkadaşlarından morallerin kolay olduğunu öğrenmiş,bununla günün üçüncü vurgununu yemiştir.
Sınav kolaydır,kahretsin ki gerçekten kolaydır! Sınavdan erken çıkar haliyle ve denize düşen yılana sarılır misali rehberlik servisinin yolunu tutar.Sonunda bi sınıfa kapanıp kendini denemeye vurmak niyetindedir ki o da olmaz. Zira rehber hoca saat 1.30da sınav olduğunu ondan sonra da tüm sınıflar dolu olacağını buyurur.Diğer vurgun da böylece kahramanımızı vurur.
Neyse,en azından sınava girdik diyen kahramanımız,yanıtları almak için yayın odasına ilerler ki gözü dönmüş görevli ve başarı sınıfında kombinasyon anlatamayarak kahramanımıza bildiğini de unutturan öğretmen tarafından geri püskürtülür. Yanıtlar saat 3 te verilecektir! Girdiği sınav da boşa gitmiştir yani.
E ben oturup evde de deneme yapardım,hem de alasını!! diyerek eve dönüş yolunu tutan kahramanımız,sabahın köründe kalktığına mı, hocaların takmamazlığına mı,fizik dersini ayarlayamamasına mı,o sinirle eve geldiğinde gününün heba olmasına mı sinirlensin bilemeyerek otobüse binip gerisingeri eve dönmüştür.

...

.....

...

...

Yorumlar....

Yorum.