20.4.13

Mola Lazım

1 gün...1 saat..10 dk...5dk...1 dk...

Her ne kadar olursa olsun. Bir mola versin hayat blog...Dursun 2 dk durduğu yerde. İleri gitmesin saysın olduğu noktada.

İnsanlar konuşmasın. Yürümesin. Akmasın trafik. Yağmasın yağmur. Kuşlar da uçmasın. Sevmesin insanlar. Nefret etmesin ya da... Ölmesin. Üzülmesin. Gülmesin.

Dursun her şey.Koşuşturmaca. Beyinler kapatsın bir kendini. Dinlensin.

Zira ben çok yoruldum blog. Hayır daha yaş 22 ne yorulması azizim! Ama sor ruhuma! 75'inde ruhum.

Hayattan zevk almıyorum resmen. Yolda görenler bile "Hayattan soğumuş bir halin var." diyor. Sanırım soğudum.

En büyük zevkim kitap okumak bile cezbetmiyor beni. "Grinin Elli Tonu" "Genom" "Matmazel Noraliyanın Koltuğu" "Kırmızı"...Okumaya başlayıp da bitiremediğim kitaplar.

Turuncu odamdan çıkmak istemiyorum.

Bu da şarkısı olsun yazının...



11.4.13

Melankoli

Gece gece aldı beni bir yazma isteği blog. Neden bilmiyorum; melankoli olsun, yazma isteği olsun hep de gece dadanıyor şu fani bedene...Dolayısıyla bu da melankolik bir yazı olacak şimdiden söyleyeyim.

Aslında çok farklı düşüncelerim vardı. Bir ton şey var yazmam gereken. The Perks of Being a Wallflower, Tıp Eğitimi Çlaıştayı, Sivas, TurkMSIC Genel Kurulu, Bursa...Bir ton şey. Ama şu an bunları yazmak gelmiyor içimden. Öylesine parmaklarım kaysın klavyede istiyorum, ne yazacağımı düşünmeden kussun beynimdekileri ekrana.

Biliyorum, hiçbir zaman yapamayacağım bu beyin istifrasını zira kamuya açık bir blog yazmanın handikaplarından biri de bu: istediğini istediğin gibi yazamamak.

İçimi çok deşifre etmek istemiyorum; ama içim dolu,kafam dolu. Beynim panayır yeri. Söylemek istediğim çok şey var; ama söylersem kırılacak da çok insan var.

İnsan kırmak! Yo dostum yo! Olamadım o "Amaan kırılırsa kırılsın! Onunla mı uğraşacağım!" insanlardan. Daima kendim kırıldım, ben içime attım, ben üzüldüm; ama hep gülümsedim etrafa. Aşırı neşeli, dediklerine göre, "sempatik" oldum; ama lanet olsun ki sempatik neyin değilim.

Bildiğin içinde fırtınalar kopan bir insanoğluyum ki kendim bile şüphelenmeye başladım "Acaba ergen miyim ben." diye. Dinlediğim müziklerden tutun, hayata bakış açım bile beni olgun bir insan olma çizgimden kaydırıyor mu ? Üniversiteye başladığımda galiba yanlış tanıttım kendimi. Daima neşeli, kibar, güleryüzlü insan oldum; ama olmamış demek ki yapamamışım. Hep yanlış izlenimler vermişim çevreme sanırım. Ciddi biriydim aslında. Şimdi sorsan arkadaşlarıma "Sen hiç ciddi olmadın "derler belki de. Haklıdırlar da...Aslında hep deyim yerindeyse "yılışık" oldum belki de. (iç ses: yılışık ağır oldu sanki. Ben: Boşver)

Evet, çok eğlendiğim anlar fazla belki ama kimse düşünemedi etrafa bakış açımın böyle olmayabileceğini. Siyaset konuşmadım ondan mı acaba ciddiyetsiz sandılar beni veya futbol değil de badmintonu sevdim diye.

Kitap olarak sadece fantastik kitap ve roman okumam mı ciddiyetsiz geldi acaba; ama kimse neden diye sormadı ki bana ben de mantıklı açıklamamamı yapayım onlara. Bütün mahkeme duvarı şeklinde gezen  insanlardan olsaydım daha mı iyi olurdu acaba?

Girdiğim ortamdaki eğlenceli insan olmasam oturur sabahlara adar birbrimizin suratına bakardık. Bakmaz mıydık? Şüphesiz bakardık. Ama ben yapınca "sulu kişilik" oldum sanırım.

Bugün arkadaşım "Serdar biz dün karar verdik seni çok seviyoruz." dedi. İnanılmaz mutlu oldum! Evet arkadaşlarım sever beni ve ben de kayıtsız şartsız severim onları ama neden hayatımda bir şeyler eksik gibi hissediyorum blog? Notlarım kötü diye mi? Hayır sanmıyorum.

Eksik bir şeyler var. Var. Galiba yanıtı da biliyorum.

 Ama başkaları bilmiyor sanırım sorun o.

...

.....

...

...

Yorumlar....

Yorum.