25.1.13

Düşünseli

Düşünseli istiyorum blog. Çok fazla şey var kafamda...Çok anı,çok sorun,çok insan,çok duygu...Silmem lazım bunları artık. Artık yük olmaya başladı çünkü.
Kendimi sürekli kötü hissediyorum. okul mu? evet çoğunluğu okul oluşturuyor kötü hissetmemin ama başka şeyler de var.
O mesela görmüyor beni. Neden görmüyor ki? Acaba kendimi göstermiyor muyum? Evet göstermiyorum.
Odamdan sıkıldım. Sadece odamda yaşıyorum. Çok sıcak. turuncuyu seviyorum;ama sıkıldım aynı yerden.
Kitap okumak istiyorum. Zamanım yok.
Zaman olsa da lanet olsun o içimde ders çalışmadığımdan büyüyen suçluluk duygusuna!
Arkadaşımın aldığı kitaba bile başlayamadım o lanet suçluk duygusundan.
Laptobumun sağ tuşu yine bozuldu. Hayat ters çok.
Facebook'u kapatacağım sanırım ama lanet olsun ki en azından bu sene daha açık kalmalı. Proje zımbırtıları...Sanırım çok işsizim.
Finalden 80 alsam ne güzel olur...Mutluluk gözyaşlarım için düşüncesi bile yetti.
Keşke görse beni...
Twitter...Onu kapatır mıyım bilmiyorum...kapatmalıyım.
Arkadaşlarımın sürekli bana patlamasından da sıkıldım.
Çok biliyorlar!
Haklılar ne yazık ki...
Sms'im de bitti.
İzmir'i özledim...Gizem'i...Ahmet'i...Ece'yi....Cansu'yu...Herkesi...
Ailemi özledim....
Babam ameliyat oldu. Yanında olamadım. Lanet olsun!
Mor ve Ötesi'nin oyunbozan şarkısını elli kere ardarda dinledim sanırım.
Evet gün geçtikçe boka batıyorum!
Kurtulmak elimde ama kurtulamıyorum. Bir kere daha lanet olsun.
Etik yarışması var....fikrim yok...fikrim olsa zamanım yok...
İçmek istiyorum...
İçmek istemiyorum.
Sanırım malım.
Genel cerrahi istiyorum...Tedavi edeyim istiyorum...Edemiyorum.
3. sınıf çok mal!
diğer seneler?
O beni görse keşke.
Görmedi.

16.1.13

Kafa Boşaltmaca vol. 10

Yine gecenin bir vakti klavyenin başındayım...Uzun zaman oldu yazmayalı...Çok uzun.
En son 20'lik dişimi yazmışım baktım da onun üzerine diğerini de çektirdim,alveolit oldum da iyileştim de...Sen anla artık ne kadar zaman olduğunu.
Bugün ev arkadaşımla şöyle bir konuşma geçti:
"Sen blog yazıyorsun oğlum. Kim neden seni okusun. İşşizsin."
"Doğru işsizim"
Aslında tam böyle değildi;ama ana tema buydu. Hakikaten ben blog yazıyorum;kim neden okusun beni?...Ne yazık ki anlayamadığı nokta burada. Ben başkaları okusun diye yazmıyorum ki. Yani evet başkaları okuyor yazılarımı;ancak bu sadece benim yazmamın yan etkisi gibi bir şey benim için. Bilen bilir yazmak konuşmaktan daha kolaydır bazen. İçini dökersin böyle...Alırsın kağıdı kalemi,kalvyeyi her neyse yardırırsın. Döktün mü içini,rahatladın mı da kimse görmsein istiyorsan yakarsın,yırtarsın,silersin...Ama çıkmıştır içinden o atmak istediklerin...Bir nevi detoks...
Ama anlamadı ev arkadaşım. "Kim neden okusun ki?" dedi...Olsun...Ben yazayım da...

Yar Yine Bana Depresyonlar

Kardiyoloji komitemizden de çaktım blog. Hem de öyle böyle değil. Sanırım tehlike çanları çalıyor benim için. Gerginim,yer yer sinirli yer yer mutlu yer yer suskun. Saçma sapan bir ruh halindeyim.
Bir arkadaşım "Moralin nasıl?" diyor kedi yavrusunu incitmekten korkan kişinin ses tonuyla 5 dk sonra başka bir arkadaşım "Off Serdar bir sus yae." modunda...Sanırım dengesizim. Evet,evet iyice dengesizleştim.

Çalışma stilimi değiştirdim. Umarım bu komite işime yarar;zira öncekiler gösterdi ki çalışma stilim bir b*ka yaramıyor. Şemalarla,textbooktan vs. çalışıyorum. Ama tek bir sorun var:zaman! Eğer yetiştiremezsem s*çtığımın resmidir.

Slaytlarını vermeyen hocalara da buradan "Hocam, çeyizinize mi saklayacaksınız?" sorusunu sormak istiyorum yeri gelmişken...

Diyet Diyet Diye Nicesine Sarıldım...


Dengesizliklerim yetmezmiş gibi bir de diyete başladım blog. Artık her sabah kahvaltı ediyorum. Şekeri-ekmeği kestim. Sebze dostum cips düşmanım oldu. Kolanın kokusu burnumda ,cızır cızır sesi kulaklarımda sürekli; ama ayranı yoldaş yaptım kendime. Kepekli tostlar kankam artık...

Yeşil çay içiyorum sürekli;metabolizmam hızlansın diye;ama kendisi "oturan boğa" mübarek. İbre ileri atmıyor yemin ederim. İçlerde...çok derinlerde "Spor yaaaap!" diye bağırıyor iç sesim;ama ona da zamanım yok blog. O yüzden çok da takmıyorum o sesi -ki bu ses arada arkadaşlarımın sesleri oluyor. Onları da takmıyorum.

Ve şekersiz çay-kahve cehennem gibi...

Yeni Yıl...

Sürekli aklımdaydı..yazacağım yazacağım...yazamadım. Yeni yılınız kutlu olsun. Umarım yeni yıla musmutlu,ailenizle girmişsinizdir. Benim yerime de eğlenmişsinizdir;çünkü ben o sırada ders çalışıyordum.(LANET OLASI 34 ALDIĞIM SINAVA! BAK YİNE DELLENDİM!!!) Sadece bir ara ailemle kamera açıp mezdeke eşliğinde koptuk o kadar. Kıyamam nasıl şaftım kaydıysa artık teyzem anneme dönüp: "Abla bu çocuk neden bu kadar mutsuz?" diye sordu. Ben de eğlendirmek için azcık koptum kamerada...Ah bir bilseler stresimi....

Sağlık,mutluluk bla bla....Hepsini zaten diledi çevredeki insanlar size. Benim dileğimin pek bir fark yaratacağını sanmıyorum. O yüzden tek bir dilek istiyorum: Aşk getirsin yeni yıl...

Sırf ben değil diğer tıpçı arkadaşlarım da yeni yıla gönüllerince giremediler sınav ayağına.Sonuç olarak biz de cuma günü girmeye karar verdik bir 18 gün gecikmeyle...

P.S: Fotoğraf yeni yıl gecesi masamın hali...

Siyanozlu Hastam...

Bildiğiniz gibi hekimliği öğrenme babında hasta görüşmelerimiz olmakta. Bir diğerini ise geçen gün siyanozlu hasta üzerinde gerçekleştirdik sevigli blog. Bir önceki görüşmelerimi zaten yazmıştım daha önce burada.

Siyanoz. Yani kanın yeterli oksijenlenmemesine bağlı olarak gelişen morarma tabiri caize. Bizden bu hastayla konuşup,şikayetini dinleyip, kalp ve solunum muayenesini yapmamız bekleniyor. Kalp ve solunum muayenesini geçen sene maket üzerinde öğrendiğimizden gerçek hastayla -oyuncu hasta- yapmak biraz heyecanlıydı takdir edersiniz ki...

Bilgiler gözden geçiril,videolar izlendi,kitaplar okundu ve görüşme başladı...

Artık tabiri caizse "kaşarı olduğumuzdan" görüşme kısmı gayet güzeldi. Gerekli kibarlık,iletişim,hitap,sorular vs. gayet yerindeydi. Nitekim hastam da gayet tatlı bir kadındı ve güzel bir görüşme geçirdik. Ve sıra fizik muayeneye geldi.

Solunum muayenesi,tansiyon,nabız,ateş...Hepsini birbirine karıştırdım. Tansiyonu ölçtüm, ateş için koltuk altına termometreyi koydum, bu arada solunum muayenesine başladım sonra nabız aldım akciğelere geçtim. En son kalple bitirdim. Bayağı bir karıştırdım adeta "ortaya karışık" yaptım.

En son bitirdim,giyinebilirsiniz dediğim ağza,dudaklara bakmak geldi ona ayaküstü baktım. Oturduk parmakta çomaklaşmayı sordum...Sanırım muayene kısmında olması gereken sistematiği yok ettim;ama suçun bende olduğunu da sanmıyorum! Klinikte öğretilmesi gerekn şeyleri maketle öğretim hasta yanına salmak çok da doğru değil bence...

Ama hastamdan "Öğrenci değil de profesyonel bir hekim gibiydin." geri bildirimi....İşte o an her şey silindi gözümde....

Evet, dedim. Hekim olmalıyım. Geriye sadece tek bir soru kaldı: Kalmadan başarabilecek miyim?

...

.....

...

...

Yorumlar....

Yorum.