15.3.11

TATİL FAILURE!!

Dönüyorum blog. "Hem de elimde bir çanta,tüm bağlantımı da kestim şu anda" tadında espri yapabilecek moralle. 6 günlük tatilin 3 gününü gerçekleştirip kuyruğu kıstırıp Ankara'ya döndüm. Bu acının üzerine şu yazıya başladığım otobüsün internet hızının bizim yurt internetinden kat be kat üzerinde oluşu da moralime pozitif bir etki yapmadı,orası kesin.

Efenim durum şöyle: Malumunuz geçen salı yurdumuzu etkisi altına alan soğuk hava dalgası ,sağ olsun, başkentimize uğramakla kalmayıp bildiğin postu serip yatılı misafir konumuna geçmişti. Her yer nasıl ama!? Kaar,kıyameeet! Bendeniz "Kar Gören Masum İzmirli" yüzündeki "Ehe!Kar yağıyo len!" ifadesiyle tıpkı bir çocuk gibi -ne tıpkısı düpedüz velet modunda- basılmamış kara basma, millete kar topu atma, burnundan sümükleri aka aka kardan adam yapma gibi aktivitelerle değerlendiriyordum bu misafirliği. Mutluydum,mesuttum. Eğleniyordum. Ki resimden belli sanırım bu.

Ve bu eğlencemi ikiye katlayan haber Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü'nden geldi. Çarşamba günü tatil olmuştu!!!  O an çok masum gelmişti bana ve ben "Masum İzmirli" karın çirkin yüzünü göstermeye başladığını farkedememiştim. Sonra çarşamba günü öğleye doğru perşembe de tatil oldu ve ben bir kere daha sevindim. Zira planım perşembe günü sabahtan mikrobiyoloji labotaruvarına girip sonra da ver elini İzmir yapmaktı. Çünkü cuma günü dersim yok gibi bir şeydi.

Böylece planım netlik kazandı. Çarşamba, akşam 6'da otobüse binecek gece 2'de İzmir'e inecek; perşembe, cuma, c.tesi, pazar ve pazartesi olmak üzere 5 gün evimde misler gibi kalacaktım.

BENİ Bİ KAR Bİ DE DEKANLIK YAKTI!!

Hesabım mükemmeldi. Hatta harikaydı.. Ancak o kahrolası kar yüzünden ertelenen lab. dersleri herşeyi berbat etti!

Çarşamba 1 saat, perşembe 2 saat lab. vardı. E tatil olunca onlar kaynadı. Cumayı da boş bulunca çarşambaki lab.ı cumaya;  perşembeninkini de pazartesiye aldılar! 14 Mart'a! Tıp bayramına! Bütün günün boş olduğu güne, koydular. Böylece 1 günüm gitti ve ben pazar gecesi yola çıkmak zorunda kaldım.

Çarşamba akşamı saat 6'da Ankara'dan yola çıktım. Dikkat! Çarşamba saat 6! Peki benim İzmir'e giriş
saatim kaç? 7! Akşam 7! Hayır, 1 saatte gelmedim efenim İzmir'e. 25 Saatte geldim! Zira perşembe akşamı saat 7 de girmiştim İzmir sınırlarına.

25! Dile kolay...25 saatte neler yapabilirdiniz? Oturup Suç ve Ceza'yı bitirebilirdiniz. 2'şer saatten 12 buçuk film izleyebilirdiniz. Acilde nöbet tutabilirdiniz. Komite'ye çalışıp ezberleyip 100 alabilirdiniz. Ya da hiçbir şey yapmadan otobüsün orta kapısının yanındaki koltukta öylece salak salak etrafa bakıp toplardamarlarınızdaki kanın bacaklarınızda yaptığı ağrının giderek kötüleşmesini hissedebilirdiniz ki ben sonuncusunu yapmayı kendime uygun gördüm. Hayır,deli değilim. Bunu kendi isteğimle yapmadım. Beni buna kar zorladı.

Kar ve kazalar yüzünden kapanan yollar nedeniyle bendeniz 16 saat kafadan çatlak olduğunu düşündüğüm bir grup yurdum insanıyla dandik bir benzincide mahsur kaldım.

Bu kafadan çatlak insanlar arasında "B planınız yok mu!?" diye çığıran bir teyze, basına ulaşmaya çalışan bir amca, abartıp cemaat bağlantılarını kullandığını düşündüğüm başbakana ulaşmaya çalışan bir kız, iki adet süzme salak üniversite öğrencisine asılan Şrek'in yanında Brad Pitt kaçtığı bir host ve askerden dönen muhabbetleri illallah dedirtecek iki kafadar vardı. Ve böylece ben 2 günümü de kaybettim.

3 günden bir şey anlamamış şekilde Ankara'ya döndüm ve geriye ta yaza kadar hiç tatil olmayışının acısı kaldı =(

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

...

.....

...

...

Yorumlar....

Yorum.