21.5.13

Kafa Boşaltmaca vol. 12

Yine bir annelerin "Saat kaç oldu!? Yat uyu artık!" dediği saatlerde yanımda ballı sütüm -NE!? KAHVE Mİ İÇEYDİM BU SAATTE!?- bilgisayar başına geçmiş, klavyeye parmaklarımı kaptırmış bulunuyorum sevgili blog. Anlatacak bir sürü şey birikti haliyle. En son pikniğimizi yazmıştım bol bol fotoğraf da paylaşaraktan. Hani o yazının sonunda arkadaşım İzel'le İzmir'e doğru yola çıkıyorduk. Hah işte çıktık...

Smyrna...Ah Smyrna!

Yorucu ve bir o kadar da stres atıcı pikniğimizden ayrıldıktan sonra eve koşup deyim yerindeyse uçarcasına bavulumu hazırladım ve 23.00'teki otobüsüme yetişmek için yola çıktım. Tabii bu yola çıkışı azıcık geç yapınca otobüsüme ucu ucuna yetişmeme mütevellit sevgili arkadaşım İzel'den zabartayı yedim canım blog.
Hayır yani 10 dk. kala geldim zaten niye kızılıyor bana bu durumda anlamıyorum; ama asıl olay bu değil tabi. Asıl olay ağzı kulaklarında İzmir'e yola çıkan iki gencin otobüslerindeki yerlerine oturmaya hamle etmesiyle orada bulunan yaşlıca insanlara "Bizim yerimize oturmuşsunuz." havaları taslayıp daha sonra da muavinin "Biletiniz bugünün değil yarının arabasına." açıklamasıyla dumur olmasının hikayesi...Bizim hikayemiz.

Aslında suçlu şu anda büyük ihtimalle bir tıbbi atık çöplüğünde çürüyor. Ya da bir diş hekimliği öğrencisinin dolgu yapma becerilerini geliştirmek üzere formaldehit dolu bir kavanozda sonunu bekliyor. Evet efendim, asıl suçlu yirmilik dişim! Şaşırdınız değil mi? Anlatayım.

Şuradaki yazımda yirmilik dişimin nasıl hunharca bünyeme zarar verdiğini ve ameliyatla çıkarıldığını sonrasında ise ağrısıyla hayatımı cehenneme çevirdiğini anlatmıştım. Alveolit olmam, ağrılar vs... Bir ton çile çekmiştim. Ta ki dişimde oluşan apseyi görene kadar! İltihabi bir şey aynada ağzımı açmış bakarken ona bana gülümsedi adeta. Buraları hızlı geçeceğim. Zira hayatımdan silmek istediğim anılar,anlar...Orası tekrar açıldı, kürate edildi (deyim yerindeyse kemik kazındı.) antibiyotikler,ağrı kesiciler ve lanet olası dikiş!

Peki ben bunları neden anlattım? Sevgili arkadaşım İzel bana güvenerek bilet alma işini verdi. Sınav çıkışı ise 4.30'daki randevuma gidip dikişlerimi aldırmam gerekiyordu. Ben de 4.15 gibi yolumun üzerindeki bilet şubesine uğradım ve aldım biletleri. Ancak oradaki çok affedersiniz "angut!" onlarca kere cuma dememe rağmen sen kalk cumartesiyi bana ver! Dikişler için de acelem olduğundan kontrolü etmeyip imzaladım biletleri aldım. Defalarca yaptığım şeyi bir kere yapmadım,sonuç İzel'in kızgın bir şekilde kavga etmek üzere yazıhaneye giderken hızlı hızlı peşinde koşturmak oldu ona yetişmek için. Bayağı bayağı sinirlendi kız ama ne yapsın bileti imzalayan ben hatalı olduğumdan bir de o "angut" hiçbir şey olmadı. Neyse ki gece 12'de normal hatlı bir otobüs varmış da onunla gittik.

O kadar iyi geldi ki bana o 5 gün blog anlatamam! O kadar kendime geldim ki! Gerçi dönüşteki bir kongredeki sunumum için paso makale okumak zorunda kaldım ve birçok arkadaşımla istediğim gibi vakit geçiremedim ama geçirebildiğim kadarı bile bana yetti....İzmir gibisi yok hakikaten!

Cerrahi Fermuar vs. Bayılan Kız

İzmir dönüşü HÜTBAT (Hacettepe Üniversitesi Bilim ve Araştırma Topluluğu)'nun geleneksel Bilim Günleri'nde Cerrahi Fermuar tekniğiyle ilgili sunumum vardı. Teknik yara kapanmasıyla ilgili. Aslında bir fermuar. Gayet basit bir durum yani;ancak sonuçlar dikiş ve benzeri ile kıyaslandığında daha iyiydi.
Sabah kalkıp hazırlandım. Aç "hazırlandım"ı: Takım elbisemi giydim,saçımı jöleledim,laptobumu aldım ve Wall Street yürüşümle Barış ve Ezgi'yle kahvaltıya gittim. Oradan da sunuma. Arkadaşım Barış'ın da sunum yapacak olmasına karşın kot-tşört gelmesi beni bir "Oğlum çok mu ciddiye aldın sen bu sunumu?" şeklinde sorgulamama neden olsa da mantıklı iç sesim "Barış hafife almış, mal işte." şeklinde cümlelerle bendenizi yatıştırdı.

Benden önceki inanılmaz sıkıcı 2 sunumu izledikten sonra ben çıktım ve sunumumu yaptım ki etraftan aldığım eleştiriler sunumumun gayet iyi olduğu yönündeydi. Bu eleştirileri çok sonradan aldım zira sunum sonunda "Sorusu olan var mı?" kısmında kimse el kaldırmadı. Kimse bana bakmadı. Kimse beni takmadı. Zira KIZ BAYILDI! KIZ BAYILDI!

Allahım kız bayıldı! Ben sorusu olan var mı diye kendimi yırtıyorum meğerse sol tarafımda bir hareketlilik almış başını gitmiş. Kız yığılmış kalmış. Tansiyonu mu desem şekeri mi desem...Bir şeyi düşmüş yani. Hayır böyle durumlarda yatırırsın hastayı kaldırırsın ayakları ki kan gitsin diye vücuda lakin kızımız da Demet Akalın'a taş çıkartan bir mini etek giyince bunu yapmak pek mümkün olamadı haliyle kızın 10-15 dk kendine gelmesini bekledik. O sırada da sorular-eleştiriler bölümü yalan oldu.

Sunumumu izlemesini istediğim kişinin de sunumumu izlememesi hiç hoş olmadı tabi o da ayrı mevzu...

Taşınıyorum!!!!
Evet blog! Taşınıyorum! Bu cumaya filan yeni evimde olacağım büyük ihtimal. Yeni evim 2 oda 1 salon. Öyle çok lüks muhteşem bir şey değil tahmin edilebileceği üzere ama güzel. En azından ortalama büüklükteki bir odaya,balkona sahip olacağım. İşin iyi yanı ev kısmi olarak eşyalı. Yani eşya arama-alma derdi de yok. 500 lira'ya kadar kira düşünüyordum aslında ben ama burası 600. Ancak evin sahibinden kiralık olması ve içinde esşya olması emlakçıya ve eşyaya vereceğimiz parayı düşününce aynı hesaba geliyor diye tuttuk.Hatta gidip bugün kontratımızı imzaladık.
Ev sahibimiz avukat. Hatta sanırım tanınmış biri. İnternette arattım zira kendisini. Adamı sevip sevmediğim konusunda emin değilim. Tuhaftı bugünkü tanışmamız zira. Bir tırsış filan vardı bende. Adamın ofisi antikalarla doluydu. Eski kitaplar,bastonlar,daktilolar -ki kendisi daktilo koleksiyoncusuymuş- gözlük ve pusulalar vs...Bir ton ilgi çekici eşya. En ilginçlerinden biri ise vaftiz törenlerinde şarap içme amaçlı kullanılan boğa boynuzuydu sanırım. Bardak kullansana be adam!
Neyse, zaten kendisiyle bir sorun yaşayacağımızı sanmıyorum. O da iyi adam biz de iyi insanlarız. Öyle kötü niyet olmadıktan sonra bir şey olmaz sanırım. Zaten adam öğrenci dostu. "Komşulardan size bir şey diyecek olursa benim adımı verin yeter." şeklindeki güvencesinden çıkarıyorum tabi bunu. Bu sırada içimden "Ne dieyeceler allasen. Parti mi yapıyoruz içip dağıtıyor muyuz?!" diye geçiriyorum tabi. Garibim tüm öğrencilerin içip dağıtan güruha mensup olduğunu sanıyor tabi. Bilmiyor ki biz Harrison's Dahiliye kafasını yaşıyoruz...
Sonuç olarak yarın gidip elektirk-su-doğalgaz işlerini halledeceğim. Sonra da ver elini taşınma!


Not: Kıç kadar odamdan ne kadar eşya çıktı bir bilseniz!

Son İki Komite...Son İki Umut.
Sondan bir önceki komitemize geçen cuma girdik blog. 77 soru vardı ve bunun 60a yakını çıkmış soruydu! Çıldırdım sevincimden! Eğer bundan ve şimdiki -Halk Sağlığı,Biyoistatistik ve Adli Tıp- komitesinden yüksek alırsam not ciddi anlamda yükseliyor. O zaman da finalden daha az almak durumunda kalarak kurtarabilirim kendimi! Ama şu komite nasıl sıkıcı anlatamam. Halk Sağlığı bildiğin laf salatası! Adli tıp biraz eğleneli de Halk Sağlığı...Yo dostum yo! 6 yıl tıp okuyup halk sağlıkçı olanları anlayamayacağım.

Allahım inşallah güzel bir şeyler alırım şu komitelerden!!

2 yorum:

  1. hahah bayıldı mı?yuh bence o tıppı hemen bıraksın.kesin o resimleri görünce bayıldı.Gerçi tabi biz normal insanlara göre korkunç:)ama sizler için artık yavaş yavaş normal dimi.ciddi güldüm kıza.
    güle güle otur serdarcım yeni evinde daha rahat rahat cerrah olma yolunda adımlarını atarsın artık:)
    Ben senin yerine izmire bakıyorum merak etme.yalnız bugün feci sıcak nefes alınmıyor:)

    YanıtlaSil
  2. çok teşekkür ederim Milena bakalım taşınayım da inş. Daha iyi olur hayatım =D
    Kız bayıldı da sanırım o son ameliyat videosunu göstermeyecektim =D
    İzmir'e çok iyi bak çok eğlen benim yerime de eğlen =D

    YanıtlaSil

...

.....

...

...

Yorumlar....

Yorum.